İçinde alık olan 9 harfli 52 kelime var. İçerisinde ALIK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında alık olan kelimeler listesine ya da Sonu alık ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A I K L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
4 Harfli Kelimeler
AKIL, AKLI, ALIK
3 Harfli Kelimeler
AKI, KAL, KIL, LAK
2 Harfli Kelimeler
AK, AL, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BALIKLAVA
-
-
[isim]
Deniz, göl ve ırmaklarda balık yatağı olan yer
-
[isim]
Deniz, göl ve ırmaklarda balık yatağı olan yer
- BALIKLAMA
-
-
[zarf]
Suya dalmada, atlamada balık gibi gergin, düz ve baş aşağı bir biçimde
- "Suya, idmancı gençlerin yaptığı gibi balıklama atlamadı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir işe, bir duruma, bir harekete sonucunun ne olacağını düşünmeden girişerek
-
[zarf]
Suya dalmada, atlamada balık gibi gergin, düz ve baş aşağı bir biçimde
- FİLİKALIK
- ...
- ALIKOYMAK
-
-
[-i]
Bir süre için bir yerde tutmak
- "Arkadaşım beni yemeğe alıkoydu."
-
[-den]
Birini, yapmakta olduğu veya yapmak istediği işten geri tutmak
- "Selim Bey, babamı yemeğinden alıkoyarak mütemadiyen Girit'ten bahsediyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Ayırıp saklamak
- "Bu kitabı sizin için alıkoydum."
-
[-den]
Yoksun bırakmak
- "İlk iki karım beni dalmış olduğum macera âleminden bir adım alıkoymamıştılar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[-i]
Mâni olmak, engel olmak
- "İki güne yakın bir zaman yalnız su vererek oradan oraya koşturulmuş hayvanı, hangi kuvvet ağzına yanaşmış yiyeceği kapmaktan alıkoyar?" (Reşat Nuri Güntekin)
-
[-i]
Bir süre için bir yerde tutmak
- MADARALIK
- ...
- BALIKESİR
- ...
- TAŞIMALIK
-
-
[isim]
Çeşitli eşyaları taşımak için uluslararası standartlara göre yapılmış büyük sandık, konteyner
-
[isim]
Çeşitli eşyaları taşımak için uluslararası standartlara göre yapılmış büyük sandık, konteyner
- SİGARALIK
-
-
[isim]
Sigara konulan kap
-
Sigara ağızlığı
-
[isim]
Sigara konulan kap
- EVLİYALIK
-
-
[isim]
Ermişlik
-
[isim]
Ermişlik
- USTALIKLI
-
-
[sıfat]
Ustalıkla yapılmış
- "Benim kazadaki itibarımın sebebi biraz da böyle gergin zamanlarda hemşehrilerimi ustalıklı latifelerle yatıştırmasını bilişimdir." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Ustalıkla yapılmış
- BUDALALIK
-
-
[isim]
Budala olma durumu
- "Bir hafta, on gün kimse bu işin bir budalalık, bir delilik olduğunu anlayamadı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Budalaca yapılan iş
- "Çok zeki olduğundan budalalığı bağışlamaz, alaya alır, bazen bir kişinin veya bir olayın gülünç yanlarını abartır." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Budala olma durumu
- BALIKHANE
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Balıkların toptan satışa çıkarıldığı, soğuk hava deposu olan yer
- "İstavritleri balıkhaneye gönderen balıkçının hiç kimsesi yoktu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Balıkların toptan satışa çıkarıldığı, soğuk hava deposu olan yer
- BALIKGÖZÜ
-
-
[isim]
Ayakkabıların bağ geçirilen deliklerine ve kemer deliklerine takılan maden, kemik vb.nden yapılmış halka
-
[isim]
Ayakkabıların bağ geçirilen deliklerine ve kemer deliklerine takılan maden, kemik vb.nden yapılmış halka
- EKSTRALIK
- ...
- FUKARALIK
-
-
[isim]
Yoksulluk, fakirlik
- "Keşke yengem, bizi, fukaralığımızı bu kadar duymadan sevse!" (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Güçsüzlük
- "Ne fukaralıktan ne yaşlılığından şikâyet ediyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Yoksulluk, fakirlik
- ORTALIKÇI
-
-
[isim]
Lokanta, gazino, pastane vb. yerlerde ayak işlerine bakan kimse
- "Tam bu sırada yanlarından elindeki boşlarla ortalıkçı bir çocuk geçmektedir." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Lokanta, gazino, pastane vb. yerlerde ayak işlerine bakan kimse
- VASITALIK
-
-
[isim]
Vasıta olma durumu, aracılık
- "Ortalıkta utanmak, arlanmak kalmadığını, kızlara, kadınlara dairelerindeki müdürün vasıtalık ettiklerini söylüyordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Vasıta olma durumu, aracılık
- ORTALIKTA
-
-
[zarf]
Göz önünde, meydanda
- "Demek ortalıkta geziyor, bir tarafa çekilmemiş, uyumamış." (Refik Halit Karay)
-
[zarf]
Göz önünde, meydanda
- KALABALIK
-
-
[isim]
Çok sayıda insanın bir araya gelmesiyle oluşan insan topluluğu
- "Kalabalık içinde zorlukla boş bir masa bularak oturdum." (Ahmet Haşim)
- "Şu eşya odada kalabalık ediyor."
-
Gereksiz, karışık şeyler topluluğu
-
[sıfat]
Sayıca çok
- "Köy kahvesinin içi bu akşam her zamankinden kalabalıktı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Çok sayıda insanın bir araya gelmesiyle oluşan insan topluluğu
- ARALIKSIZ
-
-
[sıfat]
Birbirine bitişik olan, aralarında açıklık bulunmayan
-
[zarf]
Sürekli, aralık vermeden
- "Her şey boyuna değişiyor, aşılıyor, en iyiye, en doğruya, en kolay ve en verimliye yönelen bir gelişim aralıksız sürüp gidiyordu." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Birbirine bitişik olan, aralarında açıklık bulunmayan