İçinde al olan 5 harfli 312 kelime var. İçerisinde AL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında al olan kelimeler listesine ya da Sonu al ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AL, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MALUM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bilinen, belli
- "Ona da malum oldu haber / Koşup geldi odama." (Behçet Necatigil)
- "Bana gücenmeyiniz hanımefendi, malum ya, elçiye zeval yoktur." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Herkesçe bilinen ancak dile getirilmeyen
- "Malum kişi. Malum çevre."
-
[isim]
Bilinen konu, iş vb
-
[zarf]
Bilindiği üzere, bilindiği gibi, kuşkusuz
-
[isim]
Etken
-
Bilinen
-
[sıfat]
Bilinen, belli
- KETAL
-
-
[isim]
Çirişli bir çeşit parlak bez
-
[isim]
Çirişli bir çeşit parlak bez
- ÇALKI
-
-
[isim]
Çalgıç
-
Tırpan
-
[isim]
Çalgıç
- İĞFAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kadını aldatma, baştan çıkarma
-
Aldatma, ayartma, kandırma, baştan çıkarma
- "Bir genç kızı izdivaç vaadiyle iğfal etmiş bir adamın mesuliyetini, vicdan azabını ve nihayet hicabını duyuyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Bir kadını aldatma, baştan çıkarma
- PAHAL
-
-
[sıfat]
Ters, aksi
- "Bazen - pahal gibi midemizden rahatsız olduğumuz günlerde - sık sık öğle ve akşam yemeklerine davetlisinizdir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Ağır, hantal
-
[sıfat]
Ters, aksi
- DUALI
-
-
[sıfat]
Dua okuyan, dua eden
-
[sıfat]
Dua okuyan, dua eden
- MUHAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Olamaz, olmaz, olmayacak, olması, gerçekleşmesi olanaksız
- "Gizli düşmanların elinden memleketi kurtarmak muhal bulunuyordu." (Samiha Ayverdi)
-
[sıfat]
Olamaz, olmaz, olmayacak, olması, gerçekleşmesi olanaksız
- YALAZ
-
-
[isim]
Alev
- "Hâlâ parıldayan hafif bir yalaz aydınlığında eşyalar vakit vakit olduğundan daha fazla büyüyüp küçülüyor." (Peyami Safa)
- "Kendisinin bizzat itiraf ettiği gibi yalaz yalaz yanıyordu." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[isim]
Alev
- HALFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Buğdaygillerden, lifleri ip, çuval ve kâğıt yapımında kullanılan bir bitki (Sitipa tenacissima)
-
[isim]
Buğdaygillerden, lifleri ip, çuval ve kâğıt yapımında kullanılan bir bitki (Sitipa tenacissima)
- KALEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yazma, çizme vb. işlerde kullanılan çeşitli biçimlerde araç
- "Kâğıt, kalem, mürekkep, hepsi masanın üstündedir." (Falih Rıfkı Atay)
- "Namık Kemal'in tek başına kalem oynattığı alanlarda başyazarlar, fıkra yazarları, sanat eleştiricileri yetişir." (Necati Cumalı)
- "Söylediklerinin içinde kaleme gelir bir lakırtı yoktu." (Haldun Taner)
- "Hemen kaleme sarıldı. Bir hafta her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi." (Halide Edip Adıvar)
-
Resmî kuruluşlarda yazı işlerinin görüldüğü yer
- "Bütün bizim kalem böyle, geçen gün de Sıtkı Efendi o kör herifin istifasını kaybetti." (Memduh Şevket Esendal)
- "Kaleminden kan damlayan kavgacı yazarları sevmiyordu." (Tarık Buğra)
-
Yontma işlerinde kullanılan ucu sivri veya keskin araç
- "Taşçı kalemi."
- "Oymacı kalemi."
-
Çeşit, tür
- "Üç kalem erzak."
- "Beş kalem ilaç."
-
Bazı deyimlerde yazı
- "Kaleme almak."
- "Kaleme gelmemek."
-
Yazar
- "Edebiyatımızın usta kalemlerinden..."
-
[isim]
Yazma, çizme vb. işlerde kullanılan çeşitli biçimlerde araç
- BADAL
- ...
- SALTA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Köpeğin arka ayakları üzerine ayağa kalkması
-
[isim]
Köpeğin arka ayakları üzerine ayağa kalkması
- YALIZ
-
-
[sıfat]
Düz ve parlak (kas)
- "Yalız kas."
-
[sıfat]
Düz ve parlak (kas)
- YALPI
-
-
[isim]
Eğimli yüzey, yamaç
-
İki tepe arasındaki düzlük
-
[isim]
Eğimli yüzey, yamaç
- DALLI
-
-
[sıfat]
Dalları olan
-
Üzerinde dal ve çiçek deseni bulunan (kumaş)
-
[sıfat]
Dalları olan
- HALİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Katışık olmayan, katışıksız, saf
- "İşte halis çay buna derler." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Katışık olmayan, katışıksız, saf
- TALİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şans
- "Bir talih eseri olarak ondan gelen cevap benim kendi bulduklarımı tuttu." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Her devirde talihi yaver gitmiş birisiydi." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Bir gelinden ziyade, zalim bir nezri yerine getirmek için talihin kucağına atılmış bir kurbana benziyordu." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
- "Talihimize küseriz ama millî menfaat prensiplerinin bizim yüzümüzden kötülenmesini istemeyiz." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Şans
- MALİK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sahip, iye
- "Yersiz yurtsuz bir aile görünce sekiz kat apartmanlara malik iratçıyı hatırlayınız." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Sahip, iye
- DOĞAL
-
-
[sıfat]
Doğada olan, doğada bulunan
- "Doğal olarak kendisinin de o bir adımdan daha çok yaklaşmasına izin vermiyordu." (Necati Cumalı)
-
Doğada rastlandığı gibi, doğaya uygun olan, doğa güçlerine, kurallarına uyan, tabii, natürel
-
Kendiliğinden olan, insan eliyle yapılmamış, yapay karşıtı
- "Doğal liman. Doğal sınır."
-
Yapmacık olmayan
-
Olağan, alışılmış, her zamanki gibi olan, beklenildiği gibi
-
Sağduyuya, mantığa, olağan düzene uygun olan
-
Katıksız, saf
-
[sıfat]
Doğada olan, doğada bulunan
- MARAL
-
Kelime Kökeni : Moğolca
-
[isim]
Dişi geyik
-
[isim]
Dişi geyik