İçinde al olan 5 harfli 312 kelime var. İçerisinde AL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında al olan kelimeler listesine ya da Sonu al ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AL, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DALAN
-
-
[isim]
Lobi
-
Biçim, şekil
-
[isim]
Lobi
- GALİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kaba ve çirkin, iğrenç
-
[sıfat]
Kaba ve çirkin, iğrenç
- FALCI
-
-
[isim]
Fala bakmayı kendine geçim yolu yapan kimse
- "Falcılar, gelecekte olacakları bir bir bilir ve söyler." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Fala bakmayı kendine geçim yolu yapan kimse
- GALON
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Anglosaksonların kullandığı yaklaşık dört buçuk litrelik bir tür ölçü birimi
-
Çoğunlukla akaryakıt vb. sıvı maddeleri taşımada kullanılan, silindir biçiminde, metalden büyük kap
- "Sonunda şarap galonunu başından aşağı boşaltıvermişti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Boya sanayisinde kullanılan beş litrelik ambalaj
-
[isim]
Anglosaksonların kullandığı yaklaşık dört buçuk litrelik bir tür ölçü birimi
- MECAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Güç, kuvvet, derman, takat
- "Sesini çıkarmak, bağırmak istiyor, mecal bulamıyordu." (Peyami Safa)
- "Artık ne yürümeye ne de ayaküstünde durmaya mecali kalmıştı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Güç, kuvvet, derman, takat
- VOKAL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Sesle ilgili
-
[isim]
İyi işlenmiş, düzenlenmiş ses
-
[sıfat]
Sesle ilgili
- ALAZA
-
-
[isim]
Dökülen tohumlarla ertesi yıl kendiliğinden çıkan tahıl, soğan vb
-
[isim]
Dökülen tohumlarla ertesi yıl kendiliğinden çıkan tahıl, soğan vb
- ALGIN
-
-
[sıfat]
Cılız, zayıf, hastalıklı
-
Birine gönül vermiş, tutkun, vurgun
-
[sıfat]
Cılız, zayıf, hastalıklı
- EGALE
- ...
- KALAN
-
-
[sıfat]
Kalma işini yapan
-
Artan, mütebaki
- "Kalan on lirayı Aliş'e verdim." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Bir çıkarmanın sonucu
-
[isim]
Bölme işleminde bölünenden artan sayı
-
[sıfat]
Kalma işini yapan
- PAHAL
-
-
[sıfat]
Ters, aksi
- "Bazen - pahal gibi midemizden rahatsız olduğumuz günlerde - sık sık öğle ve akşam yemeklerine davetlisinizdir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Ağır, hantal
-
[sıfat]
Ters, aksi
- DOĞAL
-
-
[sıfat]
Doğada olan, doğada bulunan
- "Doğal olarak kendisinin de o bir adımdan daha çok yaklaşmasına izin vermiyordu." (Necati Cumalı)
-
Doğada rastlandığı gibi, doğaya uygun olan, doğa güçlerine, kurallarına uyan, tabii, natürel
-
Kendiliğinden olan, insan eliyle yapılmamış, yapay karşıtı
- "Doğal liman. Doğal sınır."
-
Yapmacık olmayan
-
Olağan, alışılmış, her zamanki gibi olan, beklenildiği gibi
-
Sağduyuya, mantığa, olağan düzene uygun olan
-
Katıksız, saf
-
[sıfat]
Doğada olan, doğada bulunan
- SALOZ
-
-
[sıfat]
Salak
-
[sıfat]
Salak
- TALER
- ...
- ÇALIM
-
-
[isim]
Karşıdakini etkilemek amacıyla yapılan abartılı davranış, kurum, caka
- "Bundan ötürü de hâllerinde görgüsüzce bir çalım, budalaca bir durum sezilir." (Haldun Taner)
- "İzmir ve dolaylarında çalım satıp dolaşmaya başlayacaklar." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Sanki demek istediğim bir çalımına gelseydi seni de yüzdürürdü." (Memduh Şevket Esendal)
- "Yıldız, çalımına getirdikçe ateş ediyordu." (Aka Gündüz)
-
Kılıcın keskin yanı
-
Menzil, erim
- "Kurşun çalımı. Göz çalımı."
-
Biraz benzeme, andırma
-
Geminin su kesiminden aşağı bölümünün baş ve kıç bodoslamasına doğru darlaşması
-
Bir oyuncunun topu elinden veya ayağından kaçırmadan karşısındaki oyuncuları kıvrak hareketlerle geçmesi
-
[isim]
Karşıdakini etkilemek amacıyla yapılan abartılı davranış, kurum, caka
- SALPA
-
-
[sıfat]
Gevşek, iş bilmez, tembel
-
[sıfat]
Gevşek, iş bilmez, tembel
- HALEN
- ...
- SALÇA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Yemeklere lezzet ve renk katmak için konulan domates veya biber ezmesi
- "Biber salçası. domates salçası."
-
Domates, baharat vb. şeylerle yapılan, çoğunlukla et yemeklerine katılan sos
-
[isim]
Yemeklere lezzet ve renk katmak için konulan domates veya biber ezmesi
- FALAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zamir]
Söylenmesi istenmeyen veya gerekli görülmeyen bir özel adın yerini tutan kelime, filan
- "Bana "falan geldi, falan gitti" diye anlatmaya başladı."
-
[isim]
Cümlede belirtilen nesne veya nesnelerden sonra gelerek "ve benzerleri" anlamında kullanılan bir söz
- "Hiç heyecan falan göstermiyor." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Tarih, yer, kişi vb.nin önüne gelerek tekrarlanmak istenmeyen sözlerin yerine kullanılan kelime
- "Falan tarihte, falan yerde, falan kişi ile gezerken sizi gördüm."
-
[zamir]
Söylenmesi istenmeyen veya gerekli görülmeyen bir özel adın yerini tutan kelime, filan
- İHMAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gereken ilgiyi göstermeme, boşlama, savsaklama, savsama, önem vermeme
- "Ama ben yaşımın toyluğuna kapılmış, ufak tefek ihmaller bulmuştum bu tercümede." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "İstanbul'a inerken eldiven ve baston kullanmayı da ihmal etmez." (Haldun Taner)
-
[isim]
Gereken ilgiyi göstermeme, boşlama, savsaklama, savsama, önem vermeme