İçinde al olan 5 harfli 312 kelime var. İçerisinde AL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında al olan kelimeler listesine ya da Sonu al ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

AL, LA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÇALIM

  1. [isim] Karşıdakini etkilemek amacıyla yapılan abartılı davranış, kurum, caka
    • "Bundan ötürü de hâllerinde görgüsüzce bir çalım, budalaca bir durum sezilir." (Haldun Taner)
    • "İzmir ve dolaylarında çalım satıp dolaşmaya başlayacaklar." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Sanki demek istediğim bir çalımına gelseydi seni de yüzdürürdü." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Yıldız, çalımına getirdikçe ateş ediyordu." (Aka Gündüz)
  2. Kılıcın keskin yanı
  3. Menzil, erim
    • "Kurşun çalımı. Göz çalımı."
  4. Biraz benzeme, andırma
  5. Geminin su kesiminden aşağı bölümünün baş ve kıç bodoslamasına doğru darlaşması
  6. Bir oyuncunun topu elinden veya ayağından kaçırmadan karşısındaki oyuncuları kıvrak hareketlerle geçmesi

CİDAL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Savaşma, cenk
  2. Ağız kavgası, çekişme

GAZAL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ceylan

ALEYH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir şeyin veya bir kimsenin karşısında olma, leh karşıtı
    • "Aleyhinde bir tertip kuranların gadrine uğradım." (Refik Halit Karay)
    • "Avrupalılar ordumuz aleyhine ne akıllarına gelirse söylerler." (Haldun Taner)
    • "Şimdi iş tamamıyla aleyhimize döndü." (Ahmet Rasim)

DOĞAL

  1. [sıfat] Doğada olan, doğada bulunan
    • "Doğal olarak kendisinin de o bir adımdan daha çok yaklaşmasına izin vermiyordu." (Necati Cumalı)
  2. Doğada rastlandığı gibi, doğaya uygun olan, doğa güçlerine, kurallarına uyan, tabii, natürel
  3. Kendiliğinden olan, insan eliyle yapılmamış, yapay karşıtı
    • "Doğal liman. Doğal sınır."
  4. Yapmacık olmayan
  5. Olağan, alışılmış, her zamanki gibi olan, beklenildiği gibi
  6. Sağduyuya, mantığa, olağan düzene uygun olan
  7. Katıksız, saf

HALAY

  1. [isim] Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde genellikle davul ve zurna eşliğinde toplu olarak oynanan bir halk oyunu
    • "Davullar dövüldü, zurnalar halay havaları üfürdü, düğün dernek kutlandı." (Nezihe Araz)
    • "Erkekler dışarıda halay çekip tabanca atarken kadınlar Zekiye'yi getirip ortaya oturttular." (Lâtife Tekin)

HALUK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Temiz huylu, iyi ahlaklı
    • "Ahmet Naci, ağırbaşlı, çalışkan ve haluk bir gençti." (Reşat Nuri Güntekin)

İZALE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yok etme, giderme
    • "Ben sende hasıl olan fikirleri izale etmek isterim." (Memduh Şevket Esendal)

SALLI

  1. [sıfat] Büyük ve geniş, sal gibi yayvan
    • "Sallı bir yapı."

BALDO

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] İri ve dolgun taneli pilavlık pirinç

HALFA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Buğdaygillerden, lifleri ip, çuval ve kâğıt yapımında kullanılan bir bitki (Sitipa tenacissima)

NALAN

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] İnleyici, inleyen

SALAŞ

Kelime Kökeni : Macarca

  1. [isim] Sebze, meyve vb. satmak için kurulmuş, eğreti, derme çatma dükkân
    • "Bizim salaş bütün ömrünce kaç defa süpürülmüş, kaç defa yıkanmış?" (Aka Gündüz)
  2. Tahtadan yapılmış (baraka)
    • "Kenar mahalleleri gezerken birtakım salaş barakalar göreceksiniz." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. [sıfat] Uyumsuz, derme çatma, kötü görünen

TALAŞ

  1. [isim] Testere ile biçilen veya rende, matkap, törpü vb. araçlarla işlenen bir şeyden dökülen kırıntılar

ALMAN
...
NALÇA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ayakkabıların altına çakılan demir
  2. Nal

BALEN
...
İMALI

  1. [sıfat] Üstü kapalı, örtülü (söz veya davranış)
    • "Başka bir gün, aralarında, gene imalı bir konuşma oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

ALMAK

  1. [-i] Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak
    • "Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." (Necati Cumalı)
    • "Uykuysa, uyumak bir marifetse al uykuyu diyerek akşama kadar uyudum." (Tarık Buğra)
    • "Al sana bir bela daha!"
    • "Al takke ver külah, kırsal kesimi çocuğunu okutmanın yararına inandırdık." (Atilla İlhan)
  2. [-i] Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak
    • "Çocuğu okuldan aldı."
    • "Yooo, dedi, al gülüm ver gülüm. On para için ben senin canını alırım, on para için sen benim canımı al." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Birlikte götürmek
    • "Her on yılda bir, geçmişten bu yana süregelen edebiyatı alaşağı ediyoruz." (Tomris Uyar)
  4. [nsz] Satın almak
    • "Biz bir ya da iki parti alır, çekiliriz piyasadan." (Necati Cumalı)
  5. [nsz] Ele geçirmek, fethetmek
    • "Fakat aldıkları yerlerin ahalisini Türkleştiremediklerinden bu büyüklük onların zayıf düşmelerine sebep olmuş." (Ömer Seyfettin)
  6. [nsz] İçine sığmak
    • "Bu kavanoz iki kilo bal alır. Bu salon bin kişi alır."
  7. [-e] Kabul etmek
    • "Evine kiracı almak."
  8. [nsz] Kendine ulaştırılmak, iletilmek
    • "Mektup almak. Haber almak."
  9. [nsz] İçeri sızmak, içine çekmek
    • "Gemi su alıyor. Fotoğraf makinesi ışık almış, film yanmış."
  10. [nsz] Erkek, kadınla evlenmek
    • "O sırada aldığı kadının babasının birçok yardımını görmüştü." (Memduh Şevket Esendal)
  11. [-i] Sürükleyip götürmek
    • "Öküzü sel aldı, harmanı yel aldı."
  12. [nsz] Kazanmak, elde etmek
  13. [nsz] Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak
    • "Soğuk almak. Ceza almak."
  14. [-i] Bürümek, sarmak, kaplamak
  15. [-den] Kısaltmak, eksiltmek
    • "Ceketin boyundan almak."
  16. [nsz] Yolmak, koparmak
    • "Kaş almak."
  17. Yerini değiştirmek, çekmek
  18. Temizlemek
    • "Karyolanın altını süpürge ile al. Örümcekleri al."
  19. [-i] İçeri girmesini sağlamak
    • "Sevdiği delikanlıyı gece evine almış." (Necati Cumalı)
  20. [nsz] Tat veya koku duymak
    • "Sigaradan hiç tat alamaz oldum. Burnu iyi koku alır."
  21. [-i] Örtmek, koymak
    • "Paltosunu sırtına aldı."
  22. [-i] ... gibi anlamak
    • "Bir sözü şakaya almak."
  23. [-i] Yol gitmek, mesafe katetmek
    • "O yolu bir saatte alırsınız."
  24. [-i] Çalmak
    • "Cebimden saatimi almışlar."
  25. Soldurmak
    • "Güneş perdelerin rengini aldı."
  26. Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak
    • "Dalağını aldılar."
  27. [nsz] Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek
    • "Savcı yardımcısı gaza bastı, motor almadı. Bir daha bastı, yine almadı." (Haldun Taner)
  28. [nsz] Göreve, işe başlatmak
    • "Yeni bir kapıcı aldı."
  29. [nsz] Başlamak
    • "Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur." (Halk türküsü)
  30. [-den] Davranış veya makam değiştirmek
    • "Aşağıdan almak. Tizden almak."
  31. [nsz] İçecek veya sigara içmek
    • "Tadına bakmak için bir yudum aldım."
  32. [nsz] Yutmak, kullanmak
    • "İlaç almak."
  33. [-den] Görevden, işten çekmek
  34. [-den] Kazanç sağlamak
    • "Bir pantolondan beş yüz lira alıyorlar."
  35. Gidermek, yok etmek
    • "İçine biraz su koy, tuzunu alır."

ALTAY
...
Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü