İçinde aka olan 5 harfli 34 kelime var. İçerisinde AKA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında aka olan kelimeler listesine ya da Sonu aka ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A A K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
AKA
2 Harfli Kelimeler
AK
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MAKAK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Güneydoğu Asya'da yaşayan kuyruklu bir maymun (Macacus)
-
[isim]
Güneydoğu Asya'da yaşayan kuyruklu bir maymun (Macacus)
- BAKAÇ
-
-
[isim]
Dürbün
-
Vizör
-
[isim]
Dürbün
- MAKAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mevki, kat, yer
- "İnsan değil gökyüzündeki makamını şaşırarak yere inmiş bir melektir." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Klasik Türk müziğinde bir müzik parçası veya şarkının işleniş biçimi
-
[isim]
Mevki, kat, yer
- AKAJU
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Maun
- "Akajudan yapılmış bu narin ve şık dolaplar otuz âşıklı bir kokotun elbise dolaplarına benziyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Maundan yapılmış
- "Kenarda akaju bir yazıhane duruyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Maun
- HAKAS
- ...
- DAKAR
- ...
- RAKAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sayıları göstermek için kullanılan işaretlerden her biri
- "0, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, I, II, III ..."
-
Bu işaretlerle yazılmış sayı
-
Nicelik, miktar
- "Kayıplar yüksek bir rakama çıktı."
-
[isim]
Sayıları göstermek için kullanılan işaretlerden her biri
- ALAKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İlgi
- "Bu sahneyi mangalın başında Havva Hanım bize kaç defa tekrar etti, hatırlayamam. Ama her defasında bizde büyük bir alaka uyandırıyordu." (Halide Edip Adıvar)
- "Fabrikayla alakamı kestim."
-
Gönül bağı
-
[isim]
İlgi
- AKALA
-
-
[isim]
Amerikan tohumundan yurdumuzda üretilen bir pamuk türü
-
[isim]
Amerikan tohumundan yurdumuzda üretilen bir pamuk türü
- TAKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyi yapabilme, başarabilme gücü, güç, hâl, derman, kuvvet
- "Hareket edebilecek ne vasıtamız ne takatimiz vardı." (Aka Gündüz)
- "Sonra, artık takati kesilmiş gibi kendini bıraktı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Günahlarımızın icmaline gelince ben tutamam, takatim yetmez." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Bir şeyi yapabilme, başarabilme gücü, güç, hâl, derman, kuvvet
- FAKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[bağlaç]
Yalnız, ancak, ama, lakin
- "Ellilik, kır saçlı fakat dinç, okkalı bir adam bağırdı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[bağlaç]
Yalnız, ancak, ama, lakin
- SAKAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çatı, dam
- "... genç âlimlerin, binbir rica, yüz bin teşekkürle gezip yıkık sakaflarının, eğrilmiş camsız pencerelerinin, düşük kapılarının resimlerini almadıkları bu harabe, iki yüz yaşını çoktan doldurmuştu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Çatı, dam
- SAKAR
-
-
[isim]
Bazı hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan beyaz leke, küçük akıtma
-
[sıfat]
Sık sık küçük, önemsiz kazalar yapan (kimse)
- "Orada ne babamın sakar hareketlerinden ne annemin çehresindeki hüznünden haberim olurdu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Bazı hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan beyaz leke, küçük akıtma
- KAKAO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İki çeneklilerden, Amerika'nın sıcak bölgelerinde yetişen bir ağaç, Hint bademi (Theobroma cacao)
-
Bu ağacın meyvesinin çekirdeği
-
Bu çekirdeklerin öğütülmesiyle elde edilen toz
-
Bu tozdan su veya sütle hazırlanan içecek
-
[isim]
İki çeneklilerden, Amerika'nın sıcak bölgelerinde yetişen bir ağaç, Hint bademi (Theobroma cacao)
- MAKAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir eksen çevresinde dönebilecek biçimde çapraz eklemlenmiş, birbirine bakan yüzleri keskin iki çelik lamadan oluşmuş, arasına yerleştirilen herhangi bir şeyi kesmeye yarayan araç, sındı
- "Her iki eliyle kullanırdı makasıyla tarağını." (Necati Cumalı)
-
Birbirine komşu iki demir yolu hattını hemen bunların uzantısındaki üçüncü hatta bağlamaya yarayan alet
-
Birbirini kesen demir yolu kavşağı
-
Bazı araçlarda üst üste konulmuş birkaç yassı çelikten yay
-
Çatı ve köprülerde genellikle ağaç veya çelikten yapılan, ağırlığı karşılıklı iki ayağa veya duvara aktaran çatılmış kiriş sistemi
-
Mobilyalarda yukarıdan aşağıya doğru açılan kapakları yatay konumda tutmak amacıyla yapılmış mafsallı, kollu kapak aracı
-
Çalma, kırpma
-
Dirsek
-
Üst uçları birbirine bağlı, alt uçları açık olan iki direkten kurulmuş, ağırlık kaldırma düzeni
-
Bazı eklem bacaklı hayvanların ön ayaklarında bulunan, savunma ve saldırmada kullanılan kıskaç
-
[isim]
Bir eksen çevresinde dönebilecek biçimde çapraz eklemlenmiş, birbirine bakan yüzleri keskin iki çelik lamadan oluşmuş, arasına yerleştirilen herhangi bir şeyi kesmeye yarayan araç, sındı
- BAKAN
-
-
[isim]
Hükûmet işlerinden birini yönetmek için, genellikle milletvekilleri arasından, başbakan tarafından seçilerek cumhurbaşkanınca onaylandıktan sonra işbaşına getirilen yetkili, vekil, nazır
- "O sadece iyi bir bayındırlık bakanıdır." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Hükûmet işlerinden birini yönetmek için, genellikle milletvekilleri arasından, başbakan tarafından seçilerek cumhurbaşkanınca onaylandıktan sonra işbaşına getirilen yetkili, vekil, nazır
- ÇAKAL
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Etoburlardan, sürü hâlinde yaşayan, kurttan küçük bir yaban hayvanı (Canis aureus)
-
Kurnaz, yalancı, düzenci, aşağılık kimse
-
[sıfat]
Titiz, huysuz, görgüsüz
-
[isim]
Etoburlardan, sürü hâlinde yaşayan, kurttan küçük bir yaban hayvanı (Canis aureus)
- AKAİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir dinin öğrenilmesi gereken inançlarının ve tapınma kurallarının tümü
-
Bu kuralları toplayan kitap
-
[isim]
Bir dinin öğrenilmesi gereken inançlarının ve tapınma kurallarının tümü
- ARAKA
-
-
[isim]
İri taneli bezelye
-
[isim]
İri taneli bezelye
- ŞAKAK
-
-
[isim]
Göz, alın ve yanak arasında, elmacık kemiğinin üstünde bulunan çukurumsu bölge
- "Genç adam tekrar elini hastanın başına, şakaklarına götürerek bütün yüzünü, boynunu okşadı." (Peyami Safa)
- "Ben o eski adam değilim, şakaklarım nasıl beyazlanmış, görmüyor musun?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Kalbinin yırtıldığını, kilitlenen çenelerinin çatırdadığını, şakaklarının attığını duyardı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Göz, alın ve yanak arasında, elmacık kemiğinin üstünde bulunan çukurumsu bölge