İçinde ak olan 8 harfli 1114 kelime var. İçerisinde AK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ak olan kelimeler listesine ya da Sonu ak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AFAKİLİK
-
-
[isim]
Nesnellik
-
[isim]
Nesnellik
- BAŞHAKEM
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Yarışmayı veya oyunu yöneten hakemlerin başı, başyargıcı
-
[isim]
Yarışmayı veya oyunu yöneten hakemlerin başı, başyargıcı
- KAÇINMAK
-
-
[-den]
Herhangi bir işi yapmaktan veya özverili davranmaktan geri durmak, imtina etmek
- "Dargın çıkan sesinde bir şeyden kaçınan, lüzumsuz bir sakınca anlamı sezdi." (Halide Edip Adıvar)
-
[-den]
Herhangi bir işi yapmaktan veya özverili davranmaktan geri durmak, imtina etmek
- KIRIŞMAK
-
-
[nsz]
Bir yüzeyin düzgünlüğü bozulmak, kırışık oluşmak
- "Boynu uzamış, kararmış, yaşlı adamların boynu gibi kırışmıştı." (Yahya Kemal)
-
[nsz]
Birbirini kırmak, yok etmek, öldürmek
-
Karşılıklı kırmak
- "Çocuklar yumurta kırışıyorlar."
-
Pazarlık etmek
-
[-le]
Bahse tutuşmak
-
Bir şeyi eşit olarak paylaşmak
-
[nsz]
Bir yüzeyin düzgünlüğü bozulmak, kırışık oluşmak
- KOCAKARI
-
-
[isim]
Yaşlı kadın
- "Kocakarının trenin arkasından ağzıyla uluyarak koşan hayali bir rüya gibi oldu." (Halide Edip Adıvar)
-
Anne
-
[isim]
Yaşlı kadın
- KULAKSIZ
-
-
[sıfat]
Kulak kepçesi olmayan
-
[sıfat]
Kulak kepçesi olmayan
- MÜZAYAKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıkıntı, darlık, parasızlık
-
[isim]
Sıkıntı, darlık, parasızlık
- SIPSICAK
-
-
[sıfat]
Pek sıcak, cana yakın, sımsıcak
- "Gelin çıtı pıtı, esmer güzeli, sıpsıcak bir kızdı." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Pek sıcak, cana yakın, sımsıcak
- TAKSİRAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kusurlar, suçlar
- "İnsan gene kendi taksiratı yüzünden normal ömrünü yaşayamaz oldu." (Burhan Felek)
-
[isim]
Kusurlar, suçlar
- TAVSAMAK
-
-
[nsz]
Bir iş, bir durum vb. gücünü, hızını kaybetmek, yavaşlamak, gevşemek
- "Sonra sonra ziyaretler seyrekleşti, gitgide büsbütün tavsadı." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Bir iş, bir durum vb. gücünü, hızını kaybetmek, yavaşlamak, gevşemek
- DOYULMAK
-
-
[-e]
Doymak
- "Bu kadar yemekle doyulur mu? Güzel şeylere doyulmaz."
-
[-e]
Doymak
- KRONAKSİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir elektrik akımının bir sinir veya kasla uyarım oluşturabilmesi için gereken kısa süre
-
[isim]
Bir elektrik akımının bir sinir veya kasla uyarım oluşturabilmesi için gereken kısa süre
- SIĞINMAK
-
-
[-e]
Tehlikelerden kaçarak güvenilir bir yere çekilmek
-
Korunmak amacıyla bir yere veya birine başvurmak, başkalarının yardım ve korunmasına ihtiyaç duymak
- "Karı koca o evlerden birinde bir odacığa sığınmıştık." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Genellikle siyasi sebeplerle kendi ülkesinden kaçıp başka ülkeye gitmek, iltica etmek
-
Güvenmek, yardım istemek veya ummak
- "Kendisini küçük gören bir millet, insaniyet şefkatine sığınarak yaşayamaz." (Orhan Seyfi Orhon)
-
[-e]
Tehlikelerden kaçarak güvenilir bir yere çekilmek
- YONULMAK
-
-
[nsz]
Yontulmak
-
[nsz]
Yontulmak
- BIÇAKLIK
-
-
[isim]
Bıçak koyacak yer
-
[sıfat]
Bıçak yapmaya elverişli (maden)
-
[isim]
Bıçak koyacak yer
- DANIŞMAK
-
-
[-i]
Bir iş için bilgi veya yol sormak, görüş almak, istişare etmek, müracaat etmek, meşveret etmek
- "Doktor, bugün size ben asıl başka mesele danışmak için geldim." (Halide Edip Adıvar)
-
[-i]
Bir iş için bilgi veya yol sormak, görüş almak, istişare etmek, müracaat etmek, meşveret etmek
- ISLAKLIK
-
-
[isim]
Islak olma durumu
- "lslaklık iliklerimize işler." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Islak olma durumu
- SUSATMAK
-
-
[-i]
Susamasına yol açmak, susuz bırakmak
-
Zorluk, güçlük çıkarmak
-
[-i]
Susamasına yol açmak, susuz bırakmak
- TUZLAMAK
-
-
[-i]
Tuza yatırmak veya üstüne tuz ekmek
-
[-i]
Tuza yatırmak veya üstüne tuz ekmek
- YUVARLAK
-
-
[sıfat]
Top veya küre biçiminde olan, müdevver
- "Yuvarlak bir yüz. Yuvarlak bir masa."
- "Yuvarlak konuşmayı bırak da söyleyeceğini açıkça söyle diye hatibe müdahale etti." (Haldun Taner)
-
[isim]
Top veya küre biçiminde toparlak şey
-
[sıfat]
Top veya küre biçiminde olan, müdevver