İçinde ak olan 8 harfli 1114 kelime var. İçerisinde AK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ak olan kelimeler listesine ya da Sonu ak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

AKTARICI

  1. [isim] Dam kiremitlerini aktarıp kırıkları yenileyen kimse
  2. Görüntüyü bir bölgeden başka bir bölgeye ileten araç
  3. Voleybolda öbür oyuncuların vurması için topu, ağın üzerine yükselten oyuncu

DAĞILMAK

  1. [nsz] Toplu durumdayken ayrılıp birbirinden uzaklaşmak
    • "Yolcular artık yavaş yavaş dağılıyorlardı." (Haldun Taner)
  2. Değer ve birimler belli etkenlerle, oranlı olarak bölünmek
  3. Parçalanarak yayılmak, ufalanmak
    • "Kentin eski merkezindeki evler kendiliğinden yıkılıyor, bahçe duvarları dökülüp dağılıyordu." (Ayla Kutlu)
  4. Karışık duruma gelmek, düzeni bozulmak
    • "Oda dağıldı."
    • "Siyah saçları hare hare suyun yüzüne dağıldı." (Cahit Uçuk)
  5. Birliği, beraberliği bozulmak
    • "Golü yiyince takım dağıldı. Babanın ölümünden sonra aile dağıldı."
  6. Bir topluluğun, kuruluşun varlığı son bulmak, fesholunmak, münfesih olmak
  7. Yavaş yavaş kaybolmak, yok olmak
    • "Ona ne zaman rastlasanız içiniz açılır, efkârınız dağılır." (Haldun Taner)

OYLAŞMAK

  1. [-i] Müzakere etmek

RAKAMSIZ

  1. [sıfat] Rakamı olmayan

SULAKİYE
...
YALITMAK

  1. [-i] Elektrik akımının olumsuz etkilerini önlemek için iletkeni kauçuk, lastik, porselen vb. ile kaplamak, izole etmek
  2. Elektrik ve ısı akımını engellemek, tecrit etmek, izole etmek

AKSETMEK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [-den] Ses bir yere çarpıp geri dönmek, yankılanmak, yankı vermek
    • "Aksetti uyanmış tepelerden sırasıyla / Dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi." (Yahya Kemal Beyatlı)
  2. [-e] Bir ışık veya bir şekil düz ve parlak bir yüzeye çarpıp orada aynen görünmek, yansımak
    • "Bulunduğumuz yeri sarayın tek parça, geniş camlarından akseden avize ışıkları aydınlatıyordu." (Refik Halit Karay)
  3. Evirmek, tersine çevirmek
  4. [-e] Ulaşmak, yayılmak, duyulmak
    • "Olay basına aksetti."

ÇARDAKLI

  1. [sıfat] Çardağı olan
    • "Evlerinin önünde bir erik ağacı, çardaklı bir asma, çan çiçekleri..." (Sait Faik Abasıyanık)

ÇATILMAK

  1. [nsz] Çatma işine konu olmak
    • "Hafifçe kaşları çatıldı fakat gene sakin bir sesle..." (Halide Edip Adıvar)

HAKKINDA

  1. [zarf] İlgili olarak, üzerine
    • "Kocasının sağlığı hakkında bilgi istiyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

HAŞLAMAK

  1. [nsz] Bir şeyi kaynar suya daldırmak
    • "Sebze haşlamak."
  2. [-i] Bir şeyin üstüne kaynar su dökmek
  3. Suda kaynatarak pişirmek
    • "Nine, yolda yerim diye iki yumurta haşladıydı teyze." (Halide Edip Adıvar)
  4. [-i] Kaynar sıvı bir şeyi yakmak
    • "Kaynar su ayağımı haşladı."
  5. [-i] Don, kırağı için bitkilere zarar vermek
  6. [-i] Dalamak
    • "Böcek çocuğun bacağını haşlamış."
  7. [-i] Sızı vermek, acı vermek
    • "Omuzlarına kadar vücudun derisini haşlayan bayıltıcı yanma acısı ve dehşeti çok sürmedi." (Peyami Safa)
  8. Sertçe paylamak, azarlamak
    • "Recep'i kenara çekip fena hâlde haşladılar." (Sait Faik Abasıyanık)

MALAKARİ
...
NAKIŞSIZ

  1. [sıfat] Nakşı olmayan
    • "Ben bu çevreyi motifsiz, nakışsız, dümdüz getiriyorum göz önüne." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)

VAKTİYLE

  1. [zarf] Bir zamanlar
    • "Vaktiyle Harbiye Mektebinde Mustafa Kemal'e hocalık etmiş olan Miralay Esat Bey..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Zamanında, uygun zamanda
  3. Oldukça eski bir zamanda

BAĞLANAK

  1. [isim] Bağlantı
    • "Bu kopuk kopuk, küçük yaşantıların ekseni, tek bağlanağı da kendisi." (Haldun Taner)

BAŞAKÇIK

  1. [isim] Çiçeklerde başağı oluşturan çiçek demeti veya topluluğu

BOYATMAK

  1. [-i] Boyama işini yaptırmak, boya sürdürmek
    • "Kunduralarımı boyatmak istemiştim." (Burhan Felek)

SIKILMAK

  1. [nsz] Sıkma işi yapılmak
    • "Çamaşırlar sıkıldı."
  2. Can sıkıntısı duymak
    • "Bu merasimden fazla sıkıldığını belli eden bir sabırsızlıkla kapıdan yana bakmaya başladı." (Haldun Taner)
  3. Utanıp çekinmek
    • "O dakikadan dakikaya daha ziyade şaşırıyor, sıkılıyor, buradan kurtulmak istiyordu." (Memduh Şevket Esendal)
  4. Sıkıntıya düşmek

SOMURMAK

  1. [-i] Dudakları yapıştırıp kuvvetlice içine çekmek, emmek

AKORTSUZ

  1. [sıfat] Akordu olmayan, akort edilmemiş
  2. Birbirini tutmayan, uyumsuz

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü