İçinde ai olan 5 harfli 34 kelime var. İçerisinde Aİ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ai olan kelimeler listesine ya da Sonu ai ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MAİLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aklan
-
[isim]
Aklan
- CAİZE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şairlerin kasidelerle övdükleri büyükler tarafından kendilerine verilen bahşiş
-
Yazıda bir sözün olduğu gibi tekrarlandığını göstermek için alt hizasına konulan tırnak biçimindeki noktalama işareti
-
Yol yiyeceği, azık
-
[isim]
Şairlerin kasidelerle övdükleri büyükler tarafından kendilerine verilen bahşiş
- DAİRE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir yapının konut olarak kullanılan bölümlerinden her biri, kat
- "Bu koskoca binanın, pasajın arka tarafında bir kısım daireleri ayrıca kiraya verilmiş." (Halit Fahri Ozansoy)
-
Belirli devlet işlerini çevirmekle görevli kuruluşlardan her biri
- "Eskiden hem bir dairede beraber bulunmuşlar hem de silah arkadaşlığı etmişlerdi." (Refik Halit Karay)
-
Bu kuruluşların içinde çalıştıkları yapı
-
Bir yapı veya gemide belli bir işe ayrılmış bölüm
- "Yemeği, selamlık dairesinin üst katındaki yemek salonunda yediler." (Memduh Şevket Esendal)
-
Soyut kavramlarda belli sınır, ölçü
- "Mantık dairesinde konuşmak."
-
Bir çemberin içinde kalan düzlem parçası
-
Saz takımında usul vurmaya yarayan tef
-
[isim]
Bir yapının konut olarak kullanılan bölümlerinden her biri, kat
- GAİTA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsan dışkısı
-
[isim]
İnsan dışkısı
- ZİRAİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Tarımsal
-
[sıfat]
Tarımsal
- NİSAİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kadınla ilgili
- "Nisai hastalık."
-
Kadın hastalıkları ile ilgili
-
Kadınsı
-
[sıfat]
Kadınla ilgili
- İBDAİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Orijinal
- "İbdai edebiyat."
-
[sıfat]
Orijinal
- ALAİM
- ...
- DAİMA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Her vakit, sürekli olarak
- "Onlar daima bir macera ararlar." (Ömer Seyfettin)
-
[zarf]
Her vakit, sürekli olarak
- BABAİ
- ...
- BAHAİ
- ...
- RUFAİ
- ...
- RUBAİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Divan edebiyatında dört dizeden oluşan ve belirli aruz kalıpları ile yazılan şiir, dördül
- "Bu rubailer basit olmakla beraber onlarda hayalden çok mücerrede doğru bir akış vardır." (Asaf Halet Çelebi)
-
[isim]
Divan edebiyatında dört dizeden oluşan ve belirli aruz kalıpları ile yazılan şiir, dördül
- HAVAİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Hava ile ilgili, havada bulunan
-
[isim]
Açık mavi renk
-
Bu renkte olan
- "Havai gözlük camlarının arkasından insana tatlı tatlı bakan iri kara gözleri vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Ciddi olmayan, ciddi işlerle uğraşmayan, ciddi işler yapmayan, dilediği gibi davranan, uçarı, hoppa, yeleme
-
Değersiz, boş
- "Ne yapıp yapmış bu havai konuşmayı bir röportaj şekline sokmak yolunu bulmuştu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Hava ile ilgili, havada bulunan
- CEZAİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Ceza ile ilgili, cezaya ilişkin, cezaya dayanan
- "Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali veya hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemez." (Anayasa)
-
[sıfat]
Ceza ile ilgili, cezaya ilişkin, cezaya dayanan
- AKAİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir dinin öğrenilmesi gereken inançlarının ve tapınma kurallarının tümü
-
Bu kuralları toplayan kitap
-
[isim]
Bir dinin öğrenilmesi gereken inançlarının ve tapınma kurallarının tümü
- HAİTİ
- ...
- ŞAİBE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Art düşünce
- "Yakın zamanlarda bizim parlamentomuz da bu gibi şaibeler altında tutuldu." (Haldun Taner)
-
Hile
-
Eksiklik, kusur, ayıp
- "Bizim efendinin indinde bundan büyük şaibe olamaz." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Kir, leke
-
[isim]
Art düşünce
- GAİLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıkıntı, dert, keder, üzüntü
- "Küçücük yaşta büyüklüğün olanca gaileleri kendi üzerlerine yığılmış kimseler görülür." (Ahmet Mithat)
- "Devletin başına sayısız gaileler açmak yolunda hiçbir fırsatı kaçırmadı." (Samiha Ayverdi)
-
Uğraştırıcı, pürüzlü iş, yük
- "Otuz iki senelik bir saltanatın binbir gailesi ve bu en son yıllarda geçirdiği ağır hastalığın tesiri yüzünden o, kendisini çok yorulmuş, yıpranmış, çökmüş hissediyordu." (Nahid Sırrı Örik)
-
İstenmeyen durum, baş belası
-
[isim]
Sıkıntı, dert, keder, üzüntü
- MESAİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çalışma, emek
-
[isim]
Çalışma, emek