İçinde ahi olan 5 harfli 28 kelime var. İçerisinde AHİ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ahi olan kelimeler listesine ya da Sonu ahi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A H İ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

AHİ

2 Harfli Kelimeler

AH, HA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

DAHİL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir işe karışmış olma, karışma
    • "Yok, paşa kardeş, bu zaferde benim dahlim yok." (Feridun Fazıl Tülbentçi)

RAHİP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Hristiyanlarda genellikle manastırda yaşayan din adamı, keşiş
    • "Biri bir rahipti; dağınık, birbirine karışmış uzun yağlı saçlarını parmaklarıyla taradı, kalpağının altında topladı." (Memduh Şevket Esendal)

VAHİY

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir buyruk veya düşüncenin Tanrı tarafından peygamberlere bildirilmesi
    • "Bir ilham istiyorum bir gün vahye erecek." (Behçet Kemal Çağlar)
  2. Bu biçimde bildirilen buyruk

BAHİR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Deniz
    • "Ben o yârin çölünde kum / Bahrinde su, elinde mum." (Mustafa Seyit Sutüven)
  2. Mevlidin bölümlerinden her biri
  3. Aruzdaki vezin takımlarından her biri

ŞAHİT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Tanık
    • "Kendisine uzun uzun anlattığım hikâyemin şahidi yoktu." (Refik Halit Karay)
    • "Neler yapabileceğine, kasabayı, memurları iki parmağı üstünde oynattığına çok şahit olmuşlardı." (Yahya Kemal)
    • "Eniştemiz bizi şahit tuttukça babam da istihzalı bir tavır alır, kıs kıs gülerdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)

NAHİF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Zayıf, cılız, çelimsiz
    • "Elleri çok ince, lades kemiklerinden yapılmış gibi nahif parmaklar..." (Peyami Safa)

KAHİN
...
RAHİM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Döl yatağı
    • "Benim ta ana rahmine düştüğüm andan beri olan hayatımı güya araştırmışlar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

NAHİV

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Söz dizimi

ZAHİT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Dinin yasak ettiği şeylerden sakınıp buyurduklarını yerine getiren (kimse)
    • "Bu sualin karşısında, hakikati inkâr olunmuş bir zahit gibi doğruldu." (Ömer Seyfettin)

KAHİR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Kahredici, zorlayan
  2. Baskın gelen, ezen, ezici

FAHİŞ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Ölçüyü aşan, aşırı, çok fazla
  2. Ahlaka ve törelere uygun olmayan

İLAHİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [ünlem] "Bu ne hâl, ne tuhaf" gibi şaşma, sitem bildiren bir söz
    • "İlahi Eda abla! Güzele bakmanın sevap olduğunu bilmez misin sen?" (Necati Cumalı)

SAHİH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Gerçek, doğru, sağın, hakiki
    • "Gazeteler bir şey yazmadılar, bize resmî, sahih hiçbir malumat vermiyorlar." (Memduh Şevket Esendal)

ZAHİR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Açık, belli
  2. [isim] Dış yüz, görünüş
  3. [zarf] Kuşkusuz, elbette, şüphesiz
    • "Zahir, o anda başıma kan çıkmış, yüzüm kızarmış olacak ki..." (Sermet Muhtar Alus)
  4. [zarf] Görünüşe göre, anlaşıldığına göre
    • "Ben yanlış biliyormuşum zahir."

TAHİR
...
VAHİT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Bir, tek

SAHİL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Karanın deniz, göl, ırmak boyunca uzanan bölümü, kıyı, yaka, yalı
    • "Bir gün, adanın sahilinde, bir soğan yüklü kayık gelip demirledi." (Sait Faik Abasıyanık)

SAHİP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Herhangi bir şey üstünde mülkiyeti olan, onu yasaya uygun bir biçimde dilediği gibi kullanabilen kimse, iye, malik
    • "Ev sahibinin yanına gidileceğini tavrıyla belli ediyordu." (Refik Halit Karay)
    • "Her hâlde bu kız da evlenecek, çoluk çocuk sahibi olacaktı." (Halide Edip Adıvar)
  2. Herhangi bir niteliği olan kimse, ehil
    • "Bilgi sahibi. Zevk sahibi."
    • "Biri paylayacak olsa öbürü çocuğa sahip çıkıp savunur." (Haldun Taner)
  3. Bir iş yapmış, üstlenmiş veya bir eser ortaya koymuş kimse
    • "Düğün sahipleri gibi adımbaşında bahşiş dağıttığım için hizmetçiler de yüksünmüyorlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Koruyan, arka çıkan, gözeten kimse

CAHİL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Öğrenim görmemiş, okumamış
    • "Bu maskara sosyete bana cahil diye bakar." (Halide Edip Adıvar)
    • "Bu konularda yeni kuşağın yanında her zaman cahil kalmaya mahkûmuz." (Haldun Taner)
  2. Bilgisiz
  3. Belli bir konuda yeterli bilgisi olmayan
    • "Bu doktorun karşısında cahil, aptal oluyorum." (Memduh Şevket Esendal)
  4. Deneysiz, genç, toy (delikanlı veya kız)
    • "Esasta batıl itikatlara inanmış cahil bir kızcağızdı." (Refik Halit Karay)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü