İçinde ab olan 4 harfli 26 kelime var. İçerisinde AB bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ab olan kelimeler listesine ya da Sonu ab ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ABES
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Gereksiz, yersiz, boş
- "Artık söylemekte bir mahzur olmadığından gizlemek abes." (Refik Halit Karay)
- "Annem eniştemizin bu son sözlerini dinlemeyi artık abes bulurdu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Yazarlarımızın çoğu yalnızca kendi ürünlerinin ne amaçla üretildiğini sayıp dökerek bir anlamda abesle iştigal ediyorlar." (Tomris Uyar)
-
Akla ve gerçeğe aykırı
-
[zarf]
Gereksiz bir biçimde
-
[sıfat]
Gereksiz, yersiz, boş
- SABA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde bir birleşik makam
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde bir birleşik makam
- ABİS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Okyanusların güneş ışığının ulaşamadığı derin yerleri
-
[isim]
Okyanusların güneş ışığının ulaşamadığı derin yerleri
- TABL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Davul
-
[isim]
Davul
- ABAT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Bayındır
- "Biz de yeni Ankara'yla birlikte abat oluyor, büyüyorduk." (Nezihe Araz)
-
Şen, rahat
-
[sıfat]
Bayındır
- ABLA
-
-
[isim]
Bir kimsenin kendinden büyük olan kız kardeşi
-
Büyük kız kardeş gibi saygı ve sevgi gösterilen kız veya kadın
- "Hatırda kalan şey değişmez zamanla / Ne vefalı komşumuzdun sen Fahriye abla!" (Ahmet Muhip Dranas)
-
Genelev veya randevuevi işletmecisi kadın, çaça, mama
- "Bir akşam gel benimle, gidelim bir sarhoşluk edelim, ablaları şöyle bir dolaşalım." (Memduh Şevket Esendal)
-
Erkeklerin kız veya kadınlara seslenirken söyledikleri söz
-
[isim]
Bir kimsenin kendinden büyük olan kız kardeşi
- ABLİ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Yatay serenlerin ucuna bağlı bulunan ve bunları sağa, sola veya ortaya çevirmek için yararlanılan halat veya palanga
-
[isim]
Yatay serenlerin ucuna bağlı bulunan ve bunları sağa, sola veya ortaya çevirmek için yararlanılan halat veya palanga
- ÇABA
-
-
[isim]
Herhangi bir işi yapmak için ortaya konan güç, zorlu, sürekli çalışma, gayret, ceht, efor
- "Yoksa başlı başına zafer, boşuna bir çaba olur." (Falih Rıfkı Atay)
- "Onu kurtarabilmek için olmayacak şeylere saldırmak derecesinde bir çaba gösteriyorsunuz." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Tehlikeyi anlamış olacak ki seçimlerde oylarını dağıtmamaya çaba harcıyordu." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Herhangi bir işi yapmak için ortaya konan güç, zorlu, sürekli çalışma, gayret, ceht, efor
- SABİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Küçük çocuk
- "İki yaşında bir sabi masumluğuyla annemin yanına gidecek ve dizlerine kapanacaktır." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Küçük çocuk
- TABİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bağımlı
- "Sanki bütün kamara, bütün halk, onlara tabi, onlara mahkûmdu." (Peyami Safa)
- "Kooperatifler, devletin her türlü kontrol ve denetimine tabi olup siyasetle uğraşmaz..." (Anayasa)
-
[sıfat]
Bağımlı
- ABAK
- ...
- ABİŞ
- ...
- KABE
- ...
- KABA
-
-
[sıfat]
Özensiz, gelişigüzel yapılmış, zevksiz, sakil, ince karşıtı
- "Cebinden kaba fil dişi saplı bir de çakı çıkardı." (Ömer Seyfettin)
-
Taneleri iri
- "Kaba çakıl."
-
Terbiyesiz, görgüsü kıt, nezaketsiz (kimse)
- "Kaba, hantal, şivesiz, bir sürü adamlar kafesinin önüne toplanırlar." (Refik Halit Karay)
-
Hafif olduğu hâlde kalın veya hacimli
- "Kaba bir yün döşekle temiz bir şilte, yastık yorgan buldum." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Kuyruk sokumunun her iki yanındaki şişkin yer
-
Terbiyeye, inceliğe aykırı, çirkin, kötü
- "Çocuklardan biri ağzından çok fena, çok kaba bir şey kaçırdı." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[sıfat]
Özensiz, gelişigüzel yapılmış, zevksiz, sakil, ince karşıtı
- BABA
-
-
[isim]
Çocuğun dünyaya gelmesinde etken olan erkek
- "Türk babanın ve Türk ananın çocuğu Türktür." (Anayasa)
- "Bizim bu Kayabaşı'nda birçok zanaat, babadan oğla aktarılır." (Tarık Dursun K)
- "Sen bildiğini söyle babam, alt yanını ben getiririm."
- "Sacit bu hususta da babasına çekmişti." (Peyami Safa)
-
Çocuğu olmuş erkek, peder
- "Bunlar babadan oğla doktordurlar."
- "Git babam git, yol bitmez ki..."
-
Kazılarda çıkarılan toprağın miktarını hesaplayabilmek için yer yer bırakılan toprak dikme
-
Çatı merteği
-
Bir ülkeye veya bir topluluğa yararlı olmuş kimse
- "Atatürk Türk milletinin babasıdır."
-
Anlayışlı, iyi huylu erkek
-
Silah kaçakçılığı, kara para aklama ve uyuşturucu madde ticareti vb. kirli ve gizli işler yapan çetenin başı
-
Koruyucu, babalık duyguları ile dolu kimse
-
Ata
- "Asya'daki babalarımızdan miras kalan millî şiirimizin manzum şekillerinde..." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Çok kaliteli, üstün nitelikli
-
Tarikatların bazısında tekke büyüğü
- "Bektaşi babası."
-
Bu gibi kimselere verilen unvan
- "Gül Baba. Nur Baba. Baba İlyas."
-
Gemi veya iskelede halatın takıldığı yuvarlak başlı iri demir, ağaç veya beton dikme
-
Bir merdivende, tırabzanın sahanlıkla birleştiği yerde bulunan dikey öge
-
[isim]
Çocuğun dünyaya gelmesinde etken olan erkek
- SABO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Genellikle birçok Avrupa ülkesinde giyilen tahta ayakkabı
-
Üzerinde deri vb. bant bulunan bir tür sandalet
-
[isim]
Genellikle birçok Avrupa ülkesinde giyilen tahta ayakkabı
- FABL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kahramanları çoklukla hayvanlardan seçilen, sonunda ders verme amacı güden, genellikle manzum hikâye, öykünce
-
[isim]
Kahramanları çoklukla hayvanlardan seçilen, sonunda ders verme amacı güden, genellikle manzum hikâye, öykünce
- CABA
-
-
[isim]
Bir şey ödemeden, para vermeden alınan şey, bedava
- "Bu mâni benden sana caba olsun." (Salâh Birsel)
-
[zarf]
Fazla olarak, fazladan, üstelik
- "Kilometre başına bilmem ne kadar litre benzin dağıtılmış, yağ da caba!" (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Bir şey ödemeden, para vermeden alınan şey, bedava
- TABA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kuru tütün yaprağını andıran kızılımsı kahverengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
-
[isim]
Kuru tütün yaprağını andıran kızılımsı kahverengi
- ABRA
-
-
[isim]
Dara
-
Denge
-
Bir değiş tokuşta üste verilen şey
-
Angarya, yük
-
[isim]
Dara