İçinde a olan 6 harfli 3536 kelime var. İçerisinde A harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında a harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu a harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AMYANT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kolayca bükülen ve ateşe dayanan liflerden oluşmuş bir tür ak asbest
-
[isim]
Kolayca bükülen ve ateşe dayanan liflerden oluşmuş bir tür ak asbest
- BÜRYAN
- ...
- BUZAĞI
-
-
[isim]
Yeni doğmuş, ana sütüyle beslenen sığır yavrusu
- "Her tarafta buzağılar, köpekler ve tavuklar dolaşıyor." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Yeni doğmuş, ana sütüyle beslenen sığır yavrusu
- ÇATICI
-
-
[isim]
Çatma işini yapan kimse
-
Çatı işlerini yapan kimse
-
[isim]
Çatma işini yapan kimse
- CEYLAN
-
Kelime Kökeni : Moğolca
-
[isim]
Çift parmaklılardan, boynuzlugiller familyasından, çöllerde yaşayan, çok hızlı koşan, gözlerinin güzelliği ile tanınan, ince bacaklı, zarif, memeli hayvan, ahu, gazal (Gazella dorcas)
-
[isim]
Çift parmaklılardan, boynuzlugiller familyasından, çöllerde yaşayan, çok hızlı koşan, gözlerinin güzelliği ile tanınan, ince bacaklı, zarif, memeli hayvan, ahu, gazal (Gazella dorcas)
- DEJAVU
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir yeri daha önce görmüş olma veya bir olayı daha önce yaşamış olma duygusu
-
[isim]
Bir yeri daha önce görmüş olma veya bir olayı daha önce yaşamış olma duygusu
- DRAHMİ
-
Kelime Kökeni : Yunanca
-
[isim]
Yunan para birimi
-
[isim]
Yunan para birimi
- FARİZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tanrı buyruğu
- "Hac farizası."
-
Yapılması gerekli ödev, görev
-
Şeriata uygun bir biçimde mirasçılara düşen pay
-
[isim]
Tanrı buyruğu
- HEMATİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kanın hemoglobin ile renklenmiş alyuvarı
- "Bir milimetreküp insan kanında 5.000.000 hemati vardır."
-
[isim]
Kanın hemoglobin ile renklenmiş alyuvarı
- HENGAM
- ...
- KASNAK
-
-
[isim]
Enli çember
- "Eski mahalledeki bir kız gibi kasnak işlesin." (Halide Edip Adıvar)
-
Kalbur, tel vb. şeylerin tahta çemberi
-
Nakış işlemek için gergef gibi kullanılan, kumaşı germeye yarayan, tahtadan çember
-
Bir sütunun gövdesini oluşturan silindir biçimindeki taşların her biri
-
Kıyıları oluk biçiminde pervazlı, metal ve tahtadan yapılmış çember
-
Pehlivanların giydikleri kispetin bele gelen bölümü
-
Makinelerde, bir milden başka mile hareket geçiren kayışların takıldığı demir çember
-
[isim]
Enli çember
- KUMPAS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Dizicilerin harfleri satır durumuna getirirken içine yerleştirdikleri ayarlanabilir demir yuva
-
Sanayide kalınlık ve incelikleri ölçmede kullanılan ölçüm aleti
-
Hile, düzen
-
[isim]
Dizicilerin harfleri satır durumuna getirirken içine yerleştirdikleri ayarlanabilir demir yuva
- SARKIT
-
-
[isim]
Mağaraların tavanında aşağıya doğru oluşan, genellikle koni biçiminde kalker birikintisi, damla taş, stalaktit
-
[isim]
Mağaraların tavanında aşağıya doğru oluşan, genellikle koni biçiminde kalker birikintisi, damla taş, stalaktit
- SORMAK
-
-
[-i]
Birine soru yönelterek herhangi bir konuda bilgi istemek, sual etmek
- "Hastanenin nöbetçi doktoru yok mu? diye soruyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Öyle bir sıcak ki sorma gitsin! Sorma başımıza gelenleri! O işi sorma, sarpa sardı!"
-
Bir işin sorumluluğu kendisinde olmak, bir işten sorumlu bulunmak
- "Bu işi benden sorarlar."
-
[-i]
Birine soru yönelterek herhangi bir konuda bilgi istemek, sual etmek
- TURHAL
- ...
- UFACIK
-
-
[sıfat]
Çok ufak, küçücük
- "Ufacık, minyatür bir yüzü, aynı ufaklıkta vücudu vardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Çok ufak, küçücük
- ULAYIŞ
- ...
- VURKAÇ
- ...
- ATBAŞI
-
-
[isim]
Eşit, birlikte, başa baş
- "Bu çeneyle atbaşı giden keskin bir zekâsı var." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
[isim]
Eşit, birlikte, başa baş
- AYKIRI
-
-
[sıfat]
Alışılmışa, doğru olarak kabul edilmişe uygun olmayan, karşıt, ters, mugayir
- "Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir." (Anayasa)
- "Yüzük ona biraz aykırı düşen bir parlaklıkla parmağında parlıyordu." (Tarık Buğra)
- "Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz." (Anayasa)
-
Çapraz, ters
-
Toplumda görüş ve yaşayış biçimiyle uçlarda bulunan (kimse), marjinal
-
Gidilen yol üzerinde olmayıp gidiş yönüne ters düşen
- "Burası Ankara'ya iki günöte, ana yollardan aykırı küçük bir kasabaydı." (Refik Halit Karay)
-
Bütün noktaları aynı düzlemde bulunmayan
-
[sıfat]
Alışılmışa, doğru olarak kabul edilmişe uygun olmayan, karşıt, ters, mugayir