İçinde a olan 5 harfli 2944 kelime var. İçerisinde A harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında a harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu a harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

AMBAR

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Genellikle tahıl saklanan yer
    • "Asker ambarlarında buğday var." (Halide Edip Adıvar)
  2. Yiyecek ve bazı eşyanın saklandığı yer
  3. Geminin yük koymaya ayrılmış yeri
    • "Hakaretlerle bağırarak haşlıyor ve onlara ambarda ve güvertedeki yerlerini gösteriyordu." (Yahya Kemal Beyatlı)
  4. Genellikle tahılın çok üretildiği yer, bölge
    • "Buğday ambarımız Konya."
  5. Kum, çakıl vb. yapı malzemesini ölçmekte kullanılan ve her yanı çoğunlukla 75 cm olan küp ölçek
    • "Şu dört yüz elli dört kuruş, iki ambar kum." (Halit Fahri Ozansoy)
  6. Eşya taşıma işleri yapan kurum veya ortaklık

AYLAK

  1. İşsiz, boş gezen, avare (kimse)

CENAH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kuş kanadı
  2. Kol, pazı
  3. Yan, taraf
  4. Kanat
    • "Ben takımımla beraber taburun sağ cenahını himaye için tepelere çıktım." (Ömer Seyfettin)

ECDAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Geçmişteki büyükler, atalar
    • "Ecdadının dilini neye beğenmiyorsun?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

EGALE
...
EŞRAF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir yerin zenginleri, sözü geçenler, ileri gelenler
    • "Öte taraftan da ileri fikirlerim kasaba eşrafını kuşkulandırmaya başlamıştı." (Reşat Nuri Güntekin)

İDARİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Yönetimsel

MUMYA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Birtakım özel ilaçlar kullanılarak bozulmayacak duruma getirilmiş olan ve kazılarla ortaya çıkarılan ceset
  2. Çok zayıf kimse

RAHİM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Döl yatağı
    • "Benim ta ana rahmine düştüğüm andan beri olan hayatımı güya araştırmışlar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

RAHİP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Hristiyanlarda genellikle manastırda yaşayan din adamı, keşiş
    • "Biri bir rahipti; dağınık, birbirine karışmış uzun yağlı saçlarını parmaklarıyla taradı, kalpağının altında topladı." (Memduh Şevket Esendal)

RAHNE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Gedik
    • "Bir taraftan aylık taksiti bütçesinde büyük bir rahne açan bu borcu senelerce ödeye ödeye bitirememiş." (Abdülhak Şinasi Hisar)

TARİK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yol

ALTIK

  1. [isim] Konusu ile yüklemi aynı olan, biri tümel olumlu, biri tikel olumlu; biri tümel olumsuz, biri tikel olumsuz iki önerme arasındaki bağlantı durumu: "Kimi insanlar fânidir" önermesi "Bütün insanlar fânidir" önermesinin altığı olur

BAĞAN

  1. [isim] Vakti gelmeden ölü doğan yavru, düşük
  2. Ölü doğan kuzunun derisi

BOYAR

Kelime Kökeni : Rusça

  1. [isim] Tuna bölgesinde, Transilvanya'da, Rusya'da soylulara verilen unvan

BURMA

  1. [isim] Burmak işi
  2. Sarığıburma tatlısının kısa söylenişi
  3. Burularak yapılmış bilezik
  4. [sıfat] Burulmuş, burularak yapılmış, kıvrılmış
    • "Yoksa ben hiç de aptal, tutsak ruhlu, herhangi maskara herifin burma bıyıklarına hayran olan dişilerden değilim." (Halide Edip Adıvar)
  5. Hadım etme, iğdiş etme
  6. Musluk
  7. Eğrilmek için bükülmüş yün
  8. Yaşken burularak kurutulan ot
  9. Kuru incir

CENAP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Saygı, onur ve büyüklük anlamıyla kullanılan bir söz
    • "Prens cenapları için oturacak yer arıyoruz." (Ömer Seyfettin)

DAMAK

  1. [isim] Ağız boşluğunun tavanı, tabanı
    • "Şerbetin tadı damaklarına, serinliği midelerine yayılınca..." (Refik Halit Karay)

HATİF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Sesi işitilen fakat kendisi görülmeyen
  2. [isim] Gaipten işitilen ses
  3. [isim] Gaipten seslenir gibi haber veren melek

KIRAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Elmas, zümrüt vb. değerli taşların tartısında kullanılan, 0,20043 g olan ağırlık ölçü birimi
    • "Yüzlerini görür görmez, aşağıdaki misafirlerinin kıratlarını ölçmüştüm." (Ercüment Ekrem Talu)
  2. Nitelik, değer, düzey, seviye
    • "Karşısındaki oyuncu belki de orta kıratı hiçbir zaman geçmeyen birisi idi." (Tarık Buğra)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü