İçinde a olan 5 harfli 2944 kelime var. İçerisinde A harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında a harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu a harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AMBAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Genellikle tahıl saklanan yer
- "Asker ambarlarında buğday var." (Halide Edip Adıvar)
-
Yiyecek ve bazı eşyanın saklandığı yer
-
Geminin yük koymaya ayrılmış yeri
- "Hakaretlerle bağırarak haşlıyor ve onlara ambarda ve güvertedeki yerlerini gösteriyordu." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Genellikle tahılın çok üretildiği yer, bölge
- "Buğday ambarımız Konya."
-
Kum, çakıl vb. yapı malzemesini ölçmekte kullanılan ve her yanı çoğunlukla 75 cm olan küp ölçek
- "Şu dört yüz elli dört kuruş, iki ambar kum." (Halit Fahri Ozansoy)
-
Eşya taşıma işleri yapan kurum veya ortaklık
-
[isim]
Genellikle tahıl saklanan yer
- AYLAK
-
-
İşsiz, boş gezen, avare (kimse)
-
İşsiz, boş gezen, avare (kimse)
- CENAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kuş kanadı
-
Kol, pazı
-
Yan, taraf
-
Kanat
- "Ben takımımla beraber taburun sağ cenahını himaye için tepelere çıktım." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Kuş kanadı
- ECDAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Geçmişteki büyükler, atalar
- "Ecdadının dilini neye beğenmiyorsun?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Geçmişteki büyükler, atalar
- EGALE
- ...
- EŞRAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir yerin zenginleri, sözü geçenler, ileri gelenler
- "Öte taraftan da ileri fikirlerim kasaba eşrafını kuşkulandırmaya başlamıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bir yerin zenginleri, sözü geçenler, ileri gelenler
- İDARİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yönetimsel
-
[sıfat]
Yönetimsel
- MUMYA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Birtakım özel ilaçlar kullanılarak bozulmayacak duruma getirilmiş olan ve kazılarla ortaya çıkarılan ceset
-
Çok zayıf kimse
-
[isim]
Birtakım özel ilaçlar kullanılarak bozulmayacak duruma getirilmiş olan ve kazılarla ortaya çıkarılan ceset
- RAHİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Döl yatağı
- "Benim ta ana rahmine düştüğüm andan beri olan hayatımı güya araştırmışlar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Döl yatağı
- RAHİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hristiyanlarda genellikle manastırda yaşayan din adamı, keşiş
- "Biri bir rahipti; dağınık, birbirine karışmış uzun yağlı saçlarını parmaklarıyla taradı, kalpağının altında topladı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Hristiyanlarda genellikle manastırda yaşayan din adamı, keşiş
- RAHNE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Gedik
- "Bir taraftan aylık taksiti bütçesinde büyük bir rahne açan bu borcu senelerce ödeye ödeye bitirememiş." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Gedik
- TARİK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yol
-
[isim]
Yol
- ALTIK
-
-
[isim]
Konusu ile yüklemi aynı olan, biri tümel olumlu, biri tikel olumlu; biri tümel olumsuz, biri tikel olumsuz iki önerme arasındaki bağlantı durumu: "Kimi insanlar fânidir" önermesi "Bütün insanlar fânidir" önermesinin altığı olur
-
[isim]
Konusu ile yüklemi aynı olan, biri tümel olumlu, biri tikel olumlu; biri tümel olumsuz, biri tikel olumsuz iki önerme arasındaki bağlantı durumu: "Kimi insanlar fânidir" önermesi "Bütün insanlar fânidir" önermesinin altığı olur
- BAĞAN
-
-
[isim]
Vakti gelmeden ölü doğan yavru, düşük
-
Ölü doğan kuzunun derisi
-
[isim]
Vakti gelmeden ölü doğan yavru, düşük
- BOYAR
-
Kelime Kökeni : Rusça
-
[isim]
Tuna bölgesinde, Transilvanya'da, Rusya'da soylulara verilen unvan
-
[isim]
Tuna bölgesinde, Transilvanya'da, Rusya'da soylulara verilen unvan
- BURMA
-
-
[isim]
Burmak işi
-
Sarığıburma tatlısının kısa söylenişi
-
Burularak yapılmış bilezik
-
[sıfat]
Burulmuş, burularak yapılmış, kıvrılmış
- "Yoksa ben hiç de aptal, tutsak ruhlu, herhangi maskara herifin burma bıyıklarına hayran olan dişilerden değilim." (Halide Edip Adıvar)
-
Hadım etme, iğdiş etme
-
Musluk
-
Eğrilmek için bükülmüş yün
-
Yaşken burularak kurutulan ot
-
Kuru incir
-
[isim]
Burmak işi
- CENAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Saygı, onur ve büyüklük anlamıyla kullanılan bir söz
- "Prens cenapları için oturacak yer arıyoruz." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Saygı, onur ve büyüklük anlamıyla kullanılan bir söz
- DAMAK
-
-
[isim]
Ağız boşluğunun tavanı, tabanı
- "Şerbetin tadı damaklarına, serinliği midelerine yayılınca..." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Ağız boşluğunun tavanı, tabanı
- HATİF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Sesi işitilen fakat kendisi görülmeyen
-
[isim]
Gaipten işitilen ses
-
[isim]
Gaipten seslenir gibi haber veren melek
-
[sıfat]
Sesi işitilen fakat kendisi görülmeyen
- KIRAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Elmas, zümrüt vb. değerli taşların tartısında kullanılan, 0,20043 g olan ağırlık ölçü birimi
- "Yüzlerini görür görmez, aşağıdaki misafirlerinin kıratlarını ölçmüştüm." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Nitelik, değer, düzey, seviye
- "Karşısındaki oyuncu belki de orta kıratı hiçbir zaman geçmeyen birisi idi." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Elmas, zümrüt vb. değerli taşların tartısında kullanılan, 0,20043 g olan ağırlık ölçü birimi