İçinde un olan 8 harfli 137 kelime var. İçerisinde UN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında un olan kelimeler listesine ya da Sonu un ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YOĞUNLAÇ
-
-
[isim]
Kondansatör
-
[isim]
Kondansatör
- BURUNSAK
-
-
[isim]
Hayvan yavrusunun anasından süt emmesini önlemek için burnuna geçirilen başlık, burunsalık
-
Hayvanların burunlarına geçirilen ip, burunsalık
-
[isim]
Hayvan yavrusunun anasından süt emmesini önlemek için burnuna geçirilen başlık, burunsalık
- KULUNLUK
-
-
[isim]
Kısrak, eşek vb. hayvanlarda döl yatağı
-
[isim]
Kısrak, eşek vb. hayvanlarda döl yatağı
- BARBUNYA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Barbunyagillerden, kırmızı pullu, beyaz etli, kemikli bir balık (Mullus barbahıs)
-
[isim]
Barbunyagillerden, kırmızı pullu, beyaz etli, kemikli bir balık (Mullus barbahıs)
- KUSKUNLU
-
-
[sıfat]
Kuskunu olan
-
[sıfat]
Kuskunu olan
- TOSUNCUK
-
-
[isim]
Olağandan daha iri doğmuş çocuk
-
[isim]
Olağandan daha iri doğmuş çocuk
- BOYUNLUK
-
-
[isim]
Boyna sarılan şey, boyun sargısı
-
[isim]
Boyna sarılan şey, boyun sargısı
- KAVUNİÇİ
-
-
[isim]
Pembeye çalan sarı renk
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Kavuniçi gecelik."
-
[isim]
Pembeye çalan sarı renk
- MAYMUNSU
-
-
[sıfat]
Maymun gibi, maymuna benzer
-
[sıfat]
Maymun gibi, maymuna benzer
- YUNDUSUZ
-
-
[sıfat]
Aklı kıt
-
[sıfat]
Aklı kıt
- SUNDURMA
-
-
[isim]
Sundurmak işi
-
Yağmurdan, güneşten korunmak için yapılan ve arkası bir duvara verilen çatı
- "Odalarımıza gitmek üzere sundurmadan sofaya geçmeye hazırlandığımız sırada bir haberle karşılaştık." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Üstü kapalı balkon, evlerin önündeki taşlık
- "Hanın sundurmasına çıktığım zaman yemiş dolu tabaklar dizilmiş masa hazırdı." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Sundurmak işi
- DOKURCUN
-
-
[isim]
Ot veya ekin yığını, tokurcun
-
Dokuztaş oyunu
-
Çizgili şayak kumaş
-
[isim]
Ot veya ekin yığını, tokurcun
- VURUNMAK
-
-
[nsz]
Kendine vurmak
-
Giyinmek, örtünmek
- "Yaşmak vurunmak."
-
Koymak
-
[nsz]
Kendine vurmak
- SOYUNMAK
-
-
[nsz]
Üstündeki giysilerin bir bölümünü veya tümünü çıkarmak
- "Islıkla, hafif şarkılar mırıldanarak soyunuyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Mevlevilikte tarikata girmek
-
[-e]
Kendini herhangi bir biçimde göstermeye, bir işi, bir mesleği yapmaya girişmek
- "Yazarlığa soyundu."
-
[nsz]
Üstündeki giysilerin bir bölümünü veya tümünü çıkarmak
- DOKUNMAK
-
-
[-e]
Nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık vb. niteliklerini derinin altındaki sinir uçları aracılığıyla duymak, değmek, el sürmek, temas etmek
- "Bir elektrik zilinin düğmesine dokunduk." (Ahmet Haşim)
-
Karıştırmak
- "Bu kâğıtlara kimse dokunmasın."
-
[nsz]
Almak, kullanmak, el sürmek
- "Buğdaydan, bulgurdan ne varsa kimse dokunmuyor, daha zor günlere saklıyordu." (Nezihe Araz)
-
[nsz]
Sağlığını bozmak
- "Bu yemek bana dokunur. Bu hava dokundu."
-
İnsanın içine işlemek, duygulandırmak, etkilemek, koymak, batmak
- "Hiçbir gözyaşının bana onunkiler kadar dokunduğunu hatırlamıyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
İlişkin, ilgili olmak, değinmek
- "Eğitim konusuna dokunan bir yazı."
-
Hafifçe değmek
- "Rüzgâr estikçe dal antene dokunuyor."
-
Onur, anlayış vb. ile uyuşmaz bir durum ortaya çıkmak
- "Erkekte pudra sinirime dokunuyor diyorum, anlamıyorsun." (Peyami Safa)
-
Tedirgin etmek, sataşmak
- "Bu karıncaya dokunmayan çocuk o kocaman adamın oracıkta pestilini çıkaracaktı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-e]
Nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık vb. niteliklerini derinin altındaki sinir uçları aracılığıyla duymak, değmek, el sürmek, temas etmek
- MACUNLUK
-
-
[isim]
İçine macun konulmaya yarayan özel kap
-
[isim]
İçine macun konulmaya yarayan özel kap
- UNUTULMA
-
-
[isim]
Unutulmak durumu
-
[isim]
Unutulmak durumu
- SAVRUNTU
-
-
[isim]
Savrulurken dökülen kırıntı
-
[isim]
Savrulurken dökülen kırıntı
- KUNDAKÇI
-
-
[isim]
Yangın çıkarmak için kundak koyan kimse
- "Fakat ne çare ki Rum kundakçıları tarafından baştan başa yakılıp yıkılmış." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Tüfek kundakları yapan kimse
-
Ara bozucu
-
[isim]
Yangın çıkarmak için kundak koyan kimse
- ZEBUNLUK
-
-
[isim]
Zebun olma durumu
-
[isim]
Zebun olma durumu