İçinde t olan 3 harfli 128 kelime var. İçerisinde T harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında t harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu t harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KET

Kelime Kökeni : Ermenice

  1. [isim] Engel

MAT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Satranç oyununda taraflardan birinin yenilgisi
    • "İki kişiyi birden satrançta mat ettim." (Aka Gündüz)

TIR

  1. [isim] Genellikle uluslararası kara yolu taşımacılığında kullanılan, dingil sayısı fazla olan uzun kamyon

OTO
...
RET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Uygun bulmama, geri çevirme, kabul etmeme
    • "Dostundan ve ötekilerden kuvvetli bir ret bekliyordu." (Peyami Safa)
  2. Aile bireylerinden birinin sorumluluğunu üstünden atma, varlığını tanımama, aileden saymama
    • "Evlatlıktan ret."

TAN

  1. [isim] Güneş doğmadan önceki alaca karanlık, fecir
    • "Artık tan sökünceye kadar gelsin gazeller, şarkılar, feryatlar." (Salâh Birsel)

TUH

  1. [ünlem] "Yazıklar olsun, vah vah" anlamlarında bir söz, tu
    • "Tuh sana! Böyle mi yapacaktın?"

BİT

  1. [isim] Yarım kanatlılar alt takımına giren, insan ve memeli hayvanların vücudunda asalak olarak yaşayan böcek, kehle (Pediculus)
    • "Baş biti. Vücut biti. Tavuk biti. Ağaç biti. Çiçek biti."
    • "Fakat geçim durumunu az çok düzene sokmuş ve biti kanlanmışlar için rütbe ve şeref, paranın da üstündedir." (Reşat Nuri Güntekin)

TER

  1. [isim] Derinin gözeneklerinden sızan, kendine özgü bir kokusu olan, yapışkan, renksiz, tuzlu sıvı
    • "O kadar sırsıklam ter içinde idi ki cesaret edemedi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "... göbek taşında ter atarken bunaldı."
    • "Elleri ayakları buz kesildi, soğuk bir ter boşandı bütün vücudundan." (Çetin Altan)

TIS

  1. [isim] Kaz, kedi, yılan vb.nin çıkardığı ses

ÜST

  1. [isim] Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, fevk, alt karşıtı
    • "Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor." (Halide Edip Adıvar)
    • "... önlerine katıp köyün üst başındaki pınar yerine çıktılar." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Böyle üstü başı dökülen bir adama bu kadar yakınlık göstermesi karşısında şaşırıp kaldı." (Tahsin Yücel)
    • "Bir çeşit ezbere okuyoruz, durmuyoruz metin üstünde, fikir üstünde." (Azra Erhat)
  2. Bir şeyin görülen yanı, yüzü
    • "Bu sefer taşın üstünden inip yere oturdu." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Behiç'le Siyret benden gizlediler, kabahat bizim üstümüzde kalır." (Peyami Safa)
    • "Her biri, ayrı bir defter sayfasının gözden geçirilmesini üstüne aldı." (Peyami Safa)
    • "Üstüne basa basa olmaz, dedi."
  3. Bir şeyin dış yüzü, yüzey
    • "Ağzında lokmayı birdenbire yutmaya kıyamıyor, dilinin üstünde gezdiriyordu." (Ömer Seyfettin)
    • "Kız belli ki seni gözüne kestirmiş. Üstüne yıkılmak istiyor." (Erhan Bener)
  4. Giyecek, giysi
    • "Üstünü değiştirmek."
  5. Birine göre yüksek aşamada olan kimse, mafevk
  6. Vücut, beden
  7. Artan, geriye kalan bölüm
    • "Bir liranın üstü olarak uşağın getirdiği yetmiş beş kuruşu masanın üstünden kaldırmaz." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  8. [sıfat] Birkaç şeyden birbirine göre yukarıda olan
    • "Kadınların beni böyle göz hapsine almaları yüzünden üst düğmelerimi gevşetemiyordum." (Reşat Nuri Güntekin)
  9. [sıfat] Öte, arka
    • "Ben onu Şehzade Camisi'nin üst yanında, sokak içi, eski ahşap bir evde tanıdım." (Yusuf Ziya Ortaç)
  10. [sıfat] Sınıflamalarda temel olarak alınan bir tipe göre ileri derecede olan
    • "Üst makam. Üst rütbedekiler."

BUT

  1. [isim] İnsan vücudunun kalça ile diz arasındaki bölümü
  2. Hayvanların, arka bacaklarının gövdeye bitişik olan dolgun, etli bölümü
    • "Kimi azık torbasını, kimi yanındakinin kaba budunu yastık yapmıştı kafasına." (Reşat Enis)

TOY

  1. [sıfat] Gençliği sebebiyle görgüsüz ve beceriksiz olan, çaylak
    • "Meslektaşlarım, kim bilir, beni ne kadar bilgisiz ve toy bulacaklardı?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

TÜN

  1. [isim] Gece

HÖT

  1. [ünlem] Korkutmak veya dikkati kendi üzerine çekmek için söylenen bir söz

TEM

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Tema

KIT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] İhtiyaca yetmeyecek kadar az, bol karşıtı
    • "O devirde bizim gibi henüz askere gitmemiş şoförler çok kıttı." (Aka Gündüz)
  2. Az, yetersiz (duygu, söz vb.)
    • "Sözü kıt bir adamdı." (Halikarnas Balıkçısı)

TOK

  1. [sıfat] Açlığını gidermiş, doymuş, aç karşıtı
  2. Sık ve kalın dokunmuş (kumaş)
  3. Kalın ve gür (ses)
    • "Biraz tok, biraz derinden gelen bir sesle..." (Yusuf Ziya Ortaç)
  4. Sevgi, sevecenlik, başarı, para, mal vb. şeyleri elde etmiş ve bunlara kavuşmuş olan

ÇAT

  1. [isim] Sert bir şeyin kırılırken çıkardığı ses
    • "Sizin sevgili bir yerde durmaz, çat orada çat burada çat kapı arkasındadır." (Osman Cemal Kaygılı)

ÖTE

  1. [isim] Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera
    • "Köşklerin biraz ötesinde köy kulübelerine benzer derme çatma evler görülürdü." (Ruşen Eşref Ünaydın)
    • "Hasta da olsalar yapmıyorum işte! Ötesi var mı? İşte başhekim, git söyle." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Ötesi yok, bütün sinirlerim, iliklerim âşık oluverdi işte!" (Aka Gündüz)
  2. Bir şeyin arkadan gelen bölümü
    • "İşin ötesi kolay."
  3. [sıfat] Bulunulan yere göre karşı yanda olan
    • "Evimizin bir yanı bahçe, öte yanı sokaktı." (Memduh Şevket Esendal)
  4. [sıfat] Daha fazla, çok
    • "Güzel olduğu pek iddia edilmezdi ama güzellikten de öte güçlü bir çekiciliği vardı." (Haldun Taner)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü