İçinde m olan 5 harfli 1326 kelime var. İçerisinde M harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında m harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu m harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ANİME

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Japon çizgi filmi

FERMA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Av köpeğinin gizlendiği yerden avı gözetlemesi

GÖYME

  1. [isim] Göymek işi

HUMMA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ateşli hastalık
  2. Sıtma nöbeti
    • "Ateşsiz bir humma her tarafımı yakıyor, soğuk soğuk terliyordum." (Ömer Seyfettin)

LİMON

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Turunçgillerden, 3-5 m yükseklikte, kışın yapraklarını dökmeyen, beyaz çiçekli bir ağaç (Citrus limonum)
    • "Benzi limon gibi sararmaya, gözleri ateş gibi parlamaya başladı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Bu ağacın sarı renkli, kabuğu kokulu, suyu ekşi meyvesi, sulu zırtlak

MAKSİ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [sıfat] Uzun
  2. [isim] Maksi etek

MEDET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yardım, imdat
    • "Bekleyiniz ha başlıyor ha başlayacak, habire medet efendim..." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "Emin ol ki dağınık ve kasvetli bir cemiyet içinde aşktan bile medet ummayız." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. [ünlem] "Yardım edin, imdat" anlamında bir seslenme sözü

MEĞER

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [bağlaç] Bilinmeyen, farkında olunmayan bir durum için kullanılan bir söz, meğerse, oysa, oysaki
    • "Evinin şaşmaz düzenine, sürekli durgunluğuna meğer ne de alışmış?" (Atilla İlhan)

MİLAS
...
DÜĞME

  1. [isim] Giyecek, yorgan vb.nin bazı yerlerine ilikleyici veya süs olarak dikilen kemik, metal, sedef gibi sert maddelerden yapılmış küçük tutturma aracı
    • "Sımsıkı bağlanmış bir örme kese çıkarıyor, birer birer düğmelerini çözüyor." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Çevrilmek veya üzerine basılmak yoluyla bir elektrik akımını açan, kapayan, herhangi bir makineyi işleten veya durduran parça
    • "Radyonun düğmesi."
  3. Üst deri altındaki kıkırdak ve yağdan oluşmuş düğme biçimindeki çıkıntı
    • "Kalkan balığının düğmeleri."

EMMEK

  1. [-i] Dudak, dil ve soluk yardımıyla bir şeyi içine çekmek, somurmak
    • "Çanağımdaki köpüklü sütü emer gibi içeceğim." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Altı mikrobun canını daha cehenneme göndermeden gidersem emdiğim helal süt haram olmaz mı?" (Haldun Taner)
    • "Bu olanları başka birinden işitecek olursam emdiğin sütü burnundan getiririm." (Burhan Günel)
  2. Tükürük yardımıyla eriterek içine çekmek
    • "Yengemin verdiği karanfili dişlerimle ezip emerek odaya giriyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
  3. Soğurmak
    • "Toprak suyu emdi."
  4. Uzun süre yararlanmak

HUMAR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İçki veya uyku sersemliği

İLZAM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Cevap veremez duruma getirme, susturma
  2. Herhangi bir iş yerinin gelirlerini toplama işini üzerine alma

MİKOZ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Mantar asalaklarından oluşan hastalık

MİMLİ

  1. [sıfat] Genellikle davranışlarından kuşku duyulan, kötü olarak bilinen, mimlenmiş

SITMA

  1. [isim] Anofel türü sivrisineğin sokmasıyla insandan insana bulaşan, titreme, ateş ve ter nöbetleriyle kendini gösteren bir hastalık, malarya
    • "Sıtma, bir on beş gün içinde beni, çocuğa döndürmüştü." (Sait Faik Abasıyanık)

SUNUM

  1. [isim] Sunma işi
  2. Bir bildirinin çeşitli yollarla dinleyenlere aktarılması
  3. Lokma, parça

YILMA

  1. [isim] Yılmak işi

DOGMA

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Belli bir konuda ileri sürülen bir görüşün sorgulanamaz, tartışılamaz gerçek olarak kabul edilmesi
  2. Doğruluğu sınanmadan benimsenen, bir öğretinin veya ideolojinin temeli yapılan sav, nas, inak
    • "Dogmaların en geçerli olduğu alan din alanıdır, burada yalnızca inanılır." (Melih Cevdet Anday)

KALMA

  1. [isim] Kalmak işi
  2. [sıfat] Herhangi bir kimseden veya bir dönemden kalmış olan
    • "Eskiden kalma bir anıt."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü