İçinde l olan 5 harfli 1421 kelime var. İçerisinde L harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında l harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu l harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- CAHİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Öğrenim görmemiş, okumamış
- "Bu maskara sosyete bana cahil diye bakar." (Halide Edip Adıvar)
- "Bu konularda yeni kuşağın yanında her zaman cahil kalmaya mahkûmuz." (Haldun Taner)
-
Bilgisiz
-
Belli bir konuda yeterli bilgisi olmayan
- "Bu doktorun karşısında cahil, aptal oluyorum." (Memduh Şevket Esendal)
-
Deneysiz, genç, toy (delikanlı veya kız)
- "Esasta batıl itikatlara inanmış cahil bir kızcağızdı." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Öğrenim görmemiş, okumamış
- HELİS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir silindirin ana doğrularını sabit bir açı altında kesen eğri
-
[isim]
Bir silindirin ana doğrularını sabit bir açı altında kesen eğri
- KAÇLI
-
-
[sıfat]
Sayısı kaç, hangi sayıdan
- "Kaçlı iskambil?"
-
Bir kimsenin hangi tarihte doğduğunu, okulu bitirdiğini veya asker olduğunu öğrenmek için kullanılan bir söz
- "Bu çocuk kaçlı?"
- "Bu doktor kaçlı?"
-
[sıfat]
Sayısı kaç, hangi sayıdan
- KİLİM
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Döşeme, divan gibi yerlere serilen, genellikle desenli, havsız, kalın, kıl veya yün dokuma
- "Dikmen Yıldızı'nın gözleri yerdeki kırmızı sarı çubuklu kilime takıldı." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Döşeme, divan gibi yerlere serilen, genellikle desenli, havsız, kalın, kıl veya yün dokuma
- ÖLÇEK
-
-
[isim]
Birim kabul edilen herhangi bir şeyin alabildiği kadar ölçü
-
[sıfat]
Bu ölçü miktarında olan
- "İki ölçek buğday."
-
Tahıl ölçmeye yarar kap, kile
-
Bir harita veya resimde görülen uzaklıklarla bunların işaret ettiği, karşılandığı gerçek uzunluklar arasındaki oran
- "Yüz binde bir ölçeğinde bir harita."
-
Bir ölçü aletinin üzerinde çizgilerle ayrılmış bölüm, kadran
-
Dört okkaya eşit ağırlık ölçüsü
-
[isim]
Birim kabul edilen herhangi bir şeyin alabildiği kadar ölçü
- SALTA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Köpeğin arka ayakları üzerine ayağa kalkması
-
[isim]
Köpeğin arka ayakları üzerine ayağa kalkması
- DALGA
-
-
[isim]
Deniz veya göl gibi geniş su yüzeylerinde genellikle rüzgâr, deprem vb.nin etkisiyle oluşan kıvrımlı hareket
- "Rıhtıma vuran dalgaların temposu da içimdeki ölçüye uyuyor." (Haldun Taner)
- "Dersini çalış, dalga geçme."
-
Sıcak, soğuk, moda için belli bir süre etkili olan dönem
- "Sıcak dalgası. Aerobik dalgası."
- "İki delikanlı dalga geçip otururlarken kapı yeniden sürüldü." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bir yüzeydeki kıvrım
- "Geniş dalgalarla uzanıp giden ovaların yüzünde ne bir köy görünüyor ne de ufacık olsun bir ağaç." (Memduh Şevket Esendal)
-
Saçların kıvrım genişliği
-
Gizli iş, dalavere
- "Film çevirme dalgasıyla para kazanıyorlardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Esrar, eroin vb. uyuşturucu maddelerin verdiği keyif durumu
-
Dalgınlık
-
Geçici sevgili
-
Geçici aşk ilişkisi
-
Titreşimin bir ortam içinde yayılma hareketi
- "Kısık sesinin her dalgası içimi korkunç bir acıyla tırmalıyor." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Deniz veya göl gibi geniş su yüzeylerinde genellikle rüzgâr, deprem vb.nin etkisiyle oluşan kıvrımlı hareket
- EŞLEK
-
-
[isim]
Ekvator
-
[isim]
Ekvator
- KIBLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bazı ibadetler yerine getirilirken dönülen Kâbe'nin bulunduğu yön
-
Bulunulan yerden Kâbe'nin bulunduğu yön
- "Pencereden güneşe bakarak kıbleyi tayin ettikten sonra ellerimi kulaklarıma kaldırdım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Güneyden esen yel
-
Sıkıntılı bir durumda yardım umarak başvurulan yer
-
[isim]
Bazı ibadetler yerine getirilirken dönülen Kâbe'nin bulunduğu yön
- NEZLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Soğuk almaktan ileri gelen, burun akması, aksırma ile beliren hastalık, ingin, dumağı, zükâm, nevazil
- "Havaların değişik gitmesi, bir sıcak bir soğuk olması adamcağızı nezle etmiş, üstelik nezle göğsüne inmiştir." (Burhan Felek)
-
[isim]
Soğuk almaktan ileri gelen, burun akması, aksırma ile beliren hastalık, ingin, dumağı, zükâm, nevazil
- OTÇUL
-
-
[sıfat]
Otla beslenen (hayvan), otobur, herbivor
-
[sıfat]
Otla beslenen (hayvan), otobur, herbivor
- BUZLU
-
-
[sıfat]
Buz tutmuş, buz bağlamış olan
- "Buzlu dere."
-
Buz içinde tutularak, içine buz katılarak soğutulmuş
- "Serin bir yerde oturuyor, buzlu şurubunu, buzlu içkisini içiyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Buğulanmış gibi olan, saydam olmayan
- "Kalem odasından buzlu bir camekânla ayrılmış..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Buz tutmuş, buz bağlamış olan
- ELVAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Renkler
-
[sıfat]
Türlü renklerde olan
- "Çok aradım bulamadım dengimi / Elvan çiçeklerden aldım rengimi." (Halk türküsü)
-
[isim]
Renkler
- NALIN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Takunya
- "Çarşı hamamlarındaki nalınlar da boy boymuş." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Takunya
- OVALI
-
-
[sıfat]
Ovada yaşayan, ova halkından olan
-
[sıfat]
Ovada yaşayan, ova halkından olan
- POLİP
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sölenterlerden, toplu veya tek başına yaşayabilen basit yapılı hayvan
-
Mukoza ile kaplı boşluklar içinde gelişen, yumuşak, telsel, genellikle saplı bir armut biçiminde ur
-
[isim]
Sölenterlerden, toplu veya tek başına yaşayabilen basit yapılı hayvan
- ANLAK
-
-
[isim]
Zekâ
-
[isim]
Zekâ
- NESİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kuşak
- "Bu nesil öyle zamanlar geçirdi ki doğduğuna lanet etti." (Falih Rıfkı Atay)
- "Oralarda nesli tükenmiş sandığımız âşıklar, halkı coşturmak için ozanların kopuzlarını çalıyorlar." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Hayvanlarda döl
-
[isim]
Kuşak
- SÜFLİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Aşağı, aşağılık, bayağı, adi
- "Sabri'nin maceraları hep böyle süfli şeylerden ibaret değildi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Kılıksız, pis kılıklı, hırpani
-
[sıfat]
Aşağı, aşağılık, bayağı, adi
- VARİL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çoğunlukla sıvı maddeleri koymak için kullanılan, metalden yapılmış, silindir biçiminde, üstü kapalı kap
- "Yetmişer kiloluk varilleri raylar üzerinde yuvarlayarak tıngır tıngır getiriyorlar." (Aka Gündüz)
-
Petrol ölçü birimi (158,8l litre)
-
Bir kabın içine aldığı madde miktarı
- "Petrolün varili 25 dolara yükseldi."
-
[isim]
Çoğunlukla sıvı maddeleri koymak için kullanılan, metalden yapılmış, silindir biçiminde, üstü kapalı kap