İçinde e olan 3 harfli 145 kelime var. İçerisinde E harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında e harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DEV
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Korkunç, çok iri ve olağanüstü güçlü masal yaratığı
- "O kadar kaba saba, öyle dev gibi bir adamdı ki..." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Olağanüstü irilikte olan
- "Dev vücudu içinde bir genç kız hassasiyeti taşıyor." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[sıfat]
Çok büyük, çok önemli
- "Dev şirketler. Dev bir yazar."
-
[isim]
Korkunç, çok iri ve olağanüstü güçlü masal yaratığı
- ŞEŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Altı
- "Asıl âşığın gözü şeşi beş görür, kulağı Mısır'daki sağır sultanın duyduğunu bile duymaz." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Altı
- TEL
-
-
[isim]
Türlü metallerden yapılmış, kopmaya karşı bir direnç gösteren ince uzun nesne
- "Gelin teli. Telgraf teli."
- "Bahçeye tel çektik."
-
[sıfat]
Bu nesneden yapılmış veya bu nesne biçiminde olan
- "Tel kafes. Tel çivi."
-
Tencere, çaydanlık vb.ni ovarak temizlemek için kullanılan nesne
-
İnsan saçını oluşturan ipçik
- "İki açık sarı tel terli alnımızın üstüne yapışmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bazı organizmaların demet durumundaki oluşumunu meydana getiren ipçiklerin her biri, lif
-
[isim]
Türlü metallerden yapılmış, kopmaya karşı bir direnç gösteren ince uzun nesne
- REN
- ...
- REY
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Oy
- "Parlamentoda itimat reyi alamayan her hükûmet şüphesiz istifa etmek zorunda kalacaktır." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Ekseriyeti öksürüklü ise de henüz rey verecek kadar kolunu oynatabilir." (Falih Rıfkı Atay)
-
Düşünce, görüş, fikir
- "Vicdanları ile baş başa düşünüp sonra da aralarında müşavere ederek reylerini bildireceklerdi." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Oy
- EDİ
-
-
[isim]
İş yapma
-
Yapılan iş
-
[isim]
İş yapma
- ŞEY
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Madde, eşya, söz, olay, iş, durum vb.nin yerine kullanılan, belirsiz anlamda bir söz
- "Bana sen pek çok şey kazandırdın." (Refik Halit Karay)
-
Nesne, madde
- "Asıl zorluk belki öğrenilmesi lazım gelen şeylerin değil, unutulması gereken şeylerin çokluğundan gelir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Madde, eşya, söz, olay, iş, durum vb.nin yerine kullanılan, belirsiz anlamda bir söz
- ACE
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Teniste rakibin karşılayamadığı, doğrudan doğruya sayı getiren servis
-
[isim]
Teniste rakibin karşılayamadığı, doğrudan doğruya sayı getiren servis
- ELA
-
-
[isim]
Gözde sarıya çalan kestane rengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Ela gözlerini sevdiğim dilber / Seni görmeyeli göresim geldi." (Karacaoğlan)
-
[isim]
Gözde sarıya çalan kestane rengi
- ZEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kimseyi kötüleme, yerme, yergi
-
[isim]
Bir kimseyi kötüleme, yerme, yergi
- DEM
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Hazırlanan çayın renk ve koku bakımından istenilen durumu
- "Akasya dallarında bir tek bülbül uzun uzun dem çekiyor." (Haldun Taner)
- "Dinî seslere şarkı, çalgı sesleri cevap verir, onlara âdeta dem tutardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Amerika'nın, er geç savaşa katılacağı ihtimalinden dem vurmak hayli zor bir işti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Pişirilen yemeklerin yenecek kıvamda olması
-
Soluk, nefes
-
Zaman, çağ
- "Âdemden bu deme neslim getirdi / Bana türlü türlü meyve getirdi." (Âşık Veysel)
-
İçki
-
Koku
-
[isim]
Hazırlanan çayın renk ve koku bakımından istenilen durumu
- İDE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Düşünce
-
[isim]
Düşünce
- ŞET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıkarak bağlama, sıkma
-
Klasik Türk müziğinde bir makamı kendi perdelerinden daha tiz veya pes perdelerde çalma işi
-
[isim]
Sıkarak bağlama, sıkma
- EKE
-
-
[sıfat]
Büyük, yetişkin, yaşlı, kart
-
[isim]
Yaşı küçük olduğu hâlde sözleri ve davranışları büyükmüş gibi olan çocuk
-
[sıfat]
Büyük, yetişkin, yaşlı, kart
- EZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üzme, sıkıntı verme, üzgü
- "Gün geçtikçe içimde anlaşılmaz bir eza uyanmaya başlamıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Üzme, sıkıntı verme, üzgü
- İSE
- ...
- HEP
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[zarf]
Hiçbiri dışta tutulmamak veya eksik olmamak üzere, bütün, tüm olarak
-
Sürekli olarak, her zaman, daima
- "Hep seni düşünüyorum."
-
[zarf]
Hiçbiri dışta tutulmamak veya eksik olmamak üzere, bütün, tüm olarak
- PEH
- ...
- CEP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Genellikle bir şey koymaya yarayan, giysinin belli bir yeri açılarak içine yerleştirilen astardan yapılmış parça
- "Elleri ceplerinde, kapıdan kapıya gidip geliyor." (Memduh Şevket Esendal)
- "Dünyayı bir tüketim çılgınlığına itip ceplerini doldurmuşlardı." (Haldun Taner)
- "Kâğıt parasını oyuna başlamadan peşinen cepten vereceğiz." (Kemal Tahir)
-
Trafiği kolaylaştırmak, araçların durabilmesine olanak sağlamak için yaya kaldırımları veya şehirler arası yolların kenarlarına yapılan cep biçimindeki taşıt yanaşma yeri
-
Cep telefonu
- "Seninle yarın cepten konuşuruz."
-
Savaş alanının bir yerinde düşmanın geriletilmesiyle ortaya çıkan taktik durum, çökertme
-
[isim]
Genellikle bir şey koymaya yarayan, giysinin belli bir yeri açılarak içine yerleştirilen astardan yapılmış parça
- BEY
-
-
[isim]
Erkek adlarından sonra kullanılan saygı sözü
- "Eniştem Neyyir Bey'i kimin vurduğunu ben biliyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Erkek özel adları yerine kullanılan bir söz
- "Bir bey sizi aradı."
-
Eş, koca
- "İki yol var önünde: ya beyinin dilini öğrenirsin, ya beyin senin dilini." (Tarık Dursun K)
-
İskambil kâğıtlarında birli, as
- "Gerçekten de doktora bir bey ile iki yedili gelmişti." (Tarık Buğra)
-
Erkek sıfatlarının hemen arkasına eklenir
- "Doktor bey. Damat bey."
-
Küçük bir toplumun veya küçük bir devletin başkanı
- "Karaman beyi. Menteşe beyi."
-
Komutan
- "Alay beyi. Uç beyi."
-
Zengin, ileri gelen kimse, bay (I)
-
[isim]
Erkek adlarından sonra kullanılan saygı sözü