İçinde e olan 3 harfli 145 kelime var. İçerisinde E harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında e harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu e harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- EDA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Davranış, tavır
- "Alaycı bir eda ile soruyorum." (Refik Halit Karay)
-
Naz, işve
- "Giyimi kuşamı tepeden tırnağa Paris modası ya, nazı edası hiç aşağı kalmıyor ki!" (Atilla İlhan)
-
Anlatış biçimi, tarzı
- "Sonra birdenbire sözlerinin konferans edasını değiştirerek bana sordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Davranış, tavır
- PEÇ
-
Kelime Kökeni : Rusça
-
[isim]
Rus mimarisinde odaları ısıtmak için yapılan fırın tarzı ocak
-
[isim]
Rus mimarisinde odaları ısıtmak için yapılan fırın tarzı ocak
- ŞET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıkarak bağlama, sıkma
-
Klasik Türk müziğinde bir makamı kendi perdelerinden daha tiz veya pes perdelerde çalma işi
-
[isim]
Sıkarak bağlama, sıkma
- GEZ
-
-
[isim]
Okun, kirişe geçen ucundaki kertik
- "Bağ hendeğine sinip tüfeği geze aldım." (Memduh Şevket Esendal)
-
Tüfek, tabanca vb. ateşli silahlarda namlunun gerisinde bulunan ve nişan alırken arpacıkla birlikte göz ile hedef arasında aynı doğru üzerine getirilen kertik
-
[isim]
Okun, kirişe geçen ucundaki kertik
- YEĞ
-
-
[sıfat]
Bir başkasından daha çok beğenilip tercih edilen, üstün görülen, müreccah
-
[sıfat]
Bir başkasından daha çok beğenilip tercih edilen, üstün görülen, müreccah
- ÖKE
-
-
[isim]
Deha sahibi kimse, dâhi
-
[isim]
Deha sahibi kimse, dâhi
- REY
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Oy
- "Parlamentoda itimat reyi alamayan her hükûmet şüphesiz istifa etmek zorunda kalacaktır." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Ekseriyeti öksürüklü ise de henüz rey verecek kadar kolunu oynatabilir." (Falih Rıfkı Atay)
-
Düşünce, görüş, fikir
- "Vicdanları ile baş başa düşünüp sonra da aralarında müşavere ederek reylerini bildireceklerdi." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Oy
- ŞEŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Altı
- "Asıl âşığın gözü şeşi beş görür, kulağı Mısır'daki sağır sultanın duyduğunu bile duymaz." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Altı
- EDİ
-
-
[isim]
İş yapma
-
Yapılan iş
-
[isim]
İş yapma
- KEZ
-
-
[isim]
Bazı sayı sıfatlarıyla birlikte kullanılarak bir olayın ve olgunun her bir tekrarlanışını bildiren söz, defa, kere, sefer
- "İki kez İstanbul'a gittim."
-
[isim]
Bazı sayı sıfatlarıyla birlikte kullanılarak bir olayın ve olgunun her bir tekrarlanışını bildiren söz, defa, kere, sefer
- TEF
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Zilli bir kasnağa geçirilmiş kursak zarından oluşan çalgı
- "Davul değişmiş, tef değişmiş, kemençe bambaşka bir çalgı olmuştu." (Tarık Buğra)
- "Sonradan anlaşıldı ki adam hükûmeti tefe koymuş." (Talât Halman)
-
[isim]
Zilli bir kasnağa geçirilmiş kursak zarından oluşan çalgı
- BED
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Kötü, çirkin, tuhaf
-
[sıfat]
Kötü, çirkin, tuhaf
- İLE
-
-
[bağlaç]
Kelimenin sonuna geldiğinde birliktelik, beraberlik, araç, neden veya durum anlatan cümleler yapmaya yarayan bir söz
- "Çabuk bir süvari ile bana haber gönderiniz." (Ömer Seyfettin)
- "Güneşin batmasıyla beraber hava soğuyuverdi."
-
Bazı soyut adlara getirildiğinde durum bildiren zarflar oluşturan bir söz
- "Merhametle ona bakıyordu."
- "Mektup yazmakla beraber telgraf da çekti."
-
Cümle içinde aynı görevde bulunan iki ögeyi birbirine bağlamaya yarayan bir söz
- "Annesi ile (annesiyle) babası geldiler. Leyla ile Mecnun. Gelmeleri ile gitmeleri bir oldu."
- "Yıllarca çalışmakla beraber yine başaramadı."
-
[bağlaç]
Kelimenin sonuna geldiğinde birliktelik, beraberlik, araç, neden veya durum anlatan cümleler yapmaya yarayan bir söz
- FEL
-
-
[isim]
Görüngü
-
[isim]
Görüngü
- HEM
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[bağlaç]
Bir kimseyi uyarmak, bir şeyi açıklamak veya anlamı güçlendirmek için "özellikle, zaten, bir de, şurası da var ki" anlamlarında kullanılan bir söz
- "Hem ne lüzum var? Hem siz karışamazsınız."
- "Ankara'yı sever misin? -Hem de nasıl."
-
Açıklayıcı nitelikte olan ikinci cümleyi birinciye bağlayan bir söz
- "Gidiyor hem koşarak gidiyor. Güzel hem pek güzel! Sıcak hem ne sıcak!"
-
[bağlaç]
Bir kimseyi uyarmak, bir şeyi açıklamak veya anlamı güçlendirmek için "özellikle, zaten, bir de, şurası da var ki" anlamlarında kullanılan bir söz
- KEŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Yağı alınmış sütten veya yoğurttan yapılan peynir
-
Kış için kurutulan yağsız, tuzsuz yoğurt
-
[isim]
Yağı alınmış sütten veya yoğurttan yapılan peynir
- LEY
-
-
[isim]
Rumen para birimi
-
[isim]
Rumen para birimi
- GEY
- ...
- ELA
-
-
[isim]
Gözde sarıya çalan kestane rengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Ela gözlerini sevdiğim dilber / Seni görmeyeli göresim geldi." (Karacaoğlan)
-
[isim]
Gözde sarıya çalan kestane rengi
- MET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kabarma
- "Bir met zamanı gökyüzü kurşunla örtülü / Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Kabarma