İçinde a olan 5 harfli 2944 kelime var. İçerisinde A harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında a harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu a harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ACİBE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Görülmemiş, alışılmamış, şaşılacak veya yadırganacak şey
-
[isim]
Görülmemiş, alışılmamış, şaşılacak veya yadırganacak şey
- ÇAVMA
-
-
[isim]
Çavmak işi
-
[isim]
Çavmak işi
- FERAH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Bol, geniş
- "Ferah bir ev."
-
Havadar, aydınlık, iç açıcı (yer)
- "Bu kahvenin ferah ve sevimli bir taraçası vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Bol, geniş
- HAKÇA
-
-
[zarf]
Adalete uygun bir biçimde, doğrulukla, adilane
-
[zarf]
Adalete uygun bir biçimde, doğrulukla, adilane
- HAKEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tarafların aralarındaki anlaşmazlığı çözmek için yetkili olarak seçtikleri ve üzerinde anlaştıkları kişi
-
Belirli bir konudan iyi anlayan kimse
-
Seçme ve karar verme yetkisi bulunan kimse
-
Karşılaşmaları, yarışmaları kurallara uygun ve yansız olarak yöneten kimse
- "Hakem, üçüncü defa tekrar ederse güreşe son vereceğini ilan etti." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Tarafların aralarındaki anlaşmazlığı çözmek için yetkili olarak seçtikleri ve üzerinde anlaştıkları kişi
- İFHAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bildirme, anlatma
-
[isim]
Bildirme, anlatma
- İMBAT
-
-
[isim]
Yazın, gündüz denizden karaya doğru esen mevsim rüzgârı, deniz yeli
-
[isim]
Yazın, gündüz denizden karaya doğru esen mevsim rüzgârı, deniz yeli
- KURNA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hamam ve banyolarda musluk altında bulunan, içinde su biriktirilen, yuvarlak, mermer, taş veya plastik tekne
- "Yıkanmak için aralık yerdeki kurnaya müracaat..." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Hamam ve banyolarda musluk altında bulunan, içinde su biriktirilen, yuvarlak, mermer, taş veya plastik tekne
- SADET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Konuşulan asıl konu, asıl madde
- "Ne ise bunlar hep dedikodu. Sadede gelelim." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Konuşulan asıl konu, asıl madde
- SARMA
-
-
[isim]
Sarmak işi
-
Saran, içine alan şey, zarf
-
Çevirme
-
Lahana, pazı ve üzüm yaprağının hazırlanan içle sarılmasıyla yapılan etli veya zeytinyağlı yemek
-
Bir ayakta alınan paralel veya dik olarak dikmelerin üzerine yerleştirilen direk
-
[sıfat]
Sarılarak yapılan
- "Sarma yay."
-
[isim]
Sarmak işi
- YAVSI
-
-
[isim]
Bir tür kene
-
[isim]
Bir tür kene
- ALAİM
- ...
- AYGIT
-
-
[isim]
Birçok parçadan yapılmış alet, cihaz
- "Telefon bir konuşma aygıtıdır."
-
Vücutta belirli bir görevi yerine getiren organ grubu
- "Sindirim aygıtı. Solunum aygıtı."
-
Birkaç aletin uygun biçimde eklenmesinden oluşturulan ve bazı belli deneylerin yapılmasına yarayan takım
-
[isim]
Birçok parçadan yapılmış alet, cihaz
- DUŞAK
-
-
[isim]
Hayvanın iki ayağını iple bağlayarak yapılan köstek
-
[isim]
Hayvanın iki ayağını iple bağlayarak yapılan köstek
- ELVAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Renkler
-
[sıfat]
Türlü renklerde olan
- "Çok aradım bulamadım dengimi / Elvan çiçeklerden aldım rengimi." (Halk türküsü)
-
[isim]
Renkler
- MAGRİ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Yılan balığıgillerden, Avrupa kıyılarında yaşayan, eti lezzetli büyük bir balık (Conger conger)
-
[isim]
Yılan balığıgillerden, Avrupa kıyılarında yaşayan, eti lezzetli büyük bir balık (Conger conger)
- PAÇAL
-
-
[isim]
Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaya göre belirlenen gerekli karışım oranı
-
Çeşitli şeylerin karışımı
-
[isim]
Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaya göre belirlenen gerekli karışım oranı
- PALAZ
-
-
[isim]
Kaz, ördek, güvercin vb. bazı kuş yavrularının civcivlikten sonraki durumu
-
[isim]
Kaz, ördek, güvercin vb. bazı kuş yavrularının civcivlikten sonraki durumu
- PAYLI
-
-
[sıfat]
Hisseli, hissedarları olan
-
[sıfat]
Hisseli, hissedarları olan
- RAHAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsanda üzüntü, sıkıntı, tedirginlik olmama durumu, huzur
- "Eniştem de üşengen bir adamdır, rahatı kaçar diye üstüne düşmedi." (Memduh Şevket Esendal)
- "Beni son nefesimde rahat bırakmayan herif, bana o vakitler akla gelmez cefalar çektirmişti." (Ömer Seyfettin)
- "Benim ve kardeşimin mektep veya sokak dönüşü kirliliklerimiz yüzünden içlenirdi, bizi yıkayıp temizleyinceye kadar rahat etmezdi." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Derler ki bugünden itibaren Zeliha'nın kalbi rahat yüzü görmedi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Üzüntü, sıkıntı ve tedirginliği olmayan
- "Ben o kadar rahatım, öyle okşayıcı, huzur ve mutluluk verici tatlı rüzgâr karşısındayım ki..." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Sıkıntı veya yorgunluk, tedirginlik vermeyen
- "Ben sana güzel ve rahat bir oda hazırlattım." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Aldırmaz, gamsız
- "Rahat adam."
-
[zarf]
Kolay bir biçimde, kolaylıkla
- "İstersen beraber gidelim. Haydi al torbanı. Bir saatte rahat varırız." (Memduh Şevket Esendal)
-
[ünlem]
"Hazır ol" durumunda bulunanlara, oldukları yerde serbest bir durum almaları için verilen komut
-
[isim]
İnsanda üzüntü, sıkıntı, tedirginlik olmama durumu, huzur