İçinde ı olan 4 harfli 195 kelime var. İçerisinde I harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ı harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ı harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ALIN

  1. [isim] Yüzün, kaşlarla saçlar arasındaki bölümü
    • "Bütün savaşlardan alnının akıyla çıkmış bir denizci. Hiç yenik düşmemiş." (Zeyyat Selimoğlu)
    • "Alnımın ne kara yazısı varmış." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. Bazı şeylerin önü, ön yüzü
  3. Karşı
    • "Güneşin alnında durma."
  4. Bir ocakta her türlü ayak, galeri, baca, kuyu ve yolun ilerletilmekte olan yüzeyi

SAYI

  1. [isim] Sayma, ölçme, tartma vb. işlerin sonunda bulunan birimlerin kaç olduğunu bildiren söz, adet
    • "Bir, beş, yüz, birer sayıdır."
    • "Sayı hesabıyla bir galibiyeti bile öpüp de başımıza koyacaktık." (Haldun Taner)
  2. Gazete, dergi vb. sürekli yayınların bir bütün oluşturan, değişik tarih, numara taşıyan baskılarından her biri, nüsha
    • "Derginin son sayısında..."
    • "Alır mıydım? Sevinir miydim? Yoksa mızıkçılık eder, -Olmaz, sayım suyum yok... Siz birlik olup bana oyun ettiniz -mi derdim." (Haldun Taner)
  3. Bir spor karşılaşmasında karşılaşanlardan her birinin başarı derecesini tespit eden nicelik

AĞCI

  1. [isim] Ağ ile balık tutarak geçinen kimse

PAZI

  1. [isim] Ispanakgillerden yaprakları sebze olarak kullanılan bir bitki, yaban pancarı, yabani ıspanak (Beta vulgaris varcicla)

ALTI

  1. [isim] Beşten sonra gelen sayının adı
  2. Bu sayıyı gösteren 6, VI rakamlarının adı
  3. [sıfat] Beşten bir artık

SIRF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [zarf] Yalnızca
    • "Sırf vazife diye yaptığım bu ufak tefek hizmetler boşa gitti." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Tümüyle, bütün olarak, büsbütün
    • "Kâhinliğimin sırf bir tesadüfe dayandığı oy birliği ile kabul edildi." (Haldun Taner)

AĞIR

  1. [sıfat] Tartıda çok çeken, hafif karşıtı
    • "Kurşun ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
    • "Yerli halıları gördüm; koyu sıcak kırmızılarla diri maviler ağır basıyordu." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
    • "Devlet adamlarının ileri gelenleri böyle sözlere karışmaz, ağır dururlar." (Memduh Şevket Esendal)
    • "... bir odacının ağzından bu cevabı almak insana öyle ağır geliyor ki." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Çapı, boyutları büyük
    • "Ağır top. Ağır tank."
    • "Peki deyişleri de akılları yattığı için değil, korkuları ağır bastığı için oldu." (Tarık Buğra)
    • "Hakem tarafından verilen kırmızı kart ağır kaçtı."
  3. Değeri çok olan, gösterişli
    • "Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan'ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi." (Mithat Cemal Kuntay)
  4. Çetin, güç
    • "Denizcilik tarihinin en ağır sorumluluklarından birini üzerine alıyordu." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
  5. Tehlikeli, korkulu, vahim
  6. Sıkıntı veren, bunaltıcı
  7. Dokunaklı, insanın gücüne giden, kırıcı
    • "Kızmıştım, Keziban'a söylenecek şöyle ağır bir söz arıyordum." (Nurullah ataç)
  8. Ağırbaşlı, ciddi
    • "Bu, on dokuz yaşında ufak tefek bir kızdı. Fakat otuz yaşındaki bir insandan daha ağırdı." (Halide Edip Adıvar)
  9. Keskin, boğucu (koku)
    • "Bu koku, en hafif rüzgârla burnu kuvvetli bir adama uzaktan kendini hissettirecek kadar ağırdır." (Falih Rıfkı Atay)
  10. Sindirimi güç (yiyecek)
    • "Ağır bir yemek."
  11. Yoğun
    • "Evin sofasına girer girmez kendisini ağır bir duman karşıladı." (Abbas Sayar )
  12. Uyanılması güç, derin (uyku)
  13. Kısık, alçak
    • "Ağaya pek duyurmak istemeyen ağır bir sesle kulağıma eğildi." (Osman Cemal Kaygılı)
  14. Güç işiten, sağır
  15. [zarf] Yavaş
    • "Cüneyt Bey sözlerini tartıyormuş gibi ağır söylüyordu." (Etem İzzet Benice)
  16. [isim] Ağır sıklet
    • "Yıllarca ağırda güreşti."
  17. Davranışları yavaş olan
    • "Ağır adam."

ŞIRA

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Henüz mayalanmamış üzüm suyu
  2. Bazı meyve ve sebzelerin özü
    • "Elma şırası."
  3. Süzülmüş afyon

ADCI

  1. [isim] Adcılık öğretisine bağlı kimse

KAPI

  1. [isim] Bir yere girip çıkarken geçilen ve açılıp kapanma düzeni olan duvar veya bölme açıklığı
    • "Altı bir geldi mi köşeyi kapacaksın, kapıları almayı asla unutmayacaksın." (Tomris Uyar)
    • "Sizin hepinizi kapı dışarı edecekler. Çünkü kaçak işçiye memlekette iş yok." (Muammer İzgü)
    • "Rumeli'de bıraktığı çiftlikleri de anlattıktan sonra yaptığı kapıyı kâfi gördü. İşlere geçti." (Ömer Seyfettin)
    • "Anahtar bendedir. Onlar sonra kapıda kalırlar." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Bu açıklıktaki açılıp kapanan kanat
    • "Evlerin kapılarında kocaman yeşil bronz tokmaklar vardı." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Tavla oyununda iki pul üst üste getirilerek karşı oyuncunun o haneyi kullanmasına engel olunan yer
  4. Devlet dairesi
    • "Hükûmet kapısı."
  5. Gelir, geçim, kısmet sağlayan yer, kaynak veya imkân
    • "Onların başvuracağı her kapıya gitmiş." (Sait Faik Abasıyanık)
  6. Gidere yol açan gereksinim
    • "Bayram geldi, yine masraf kapıları açıldı."
  7. Ev gezmesi için gidilen yer
    • "Bugün yine kaç kapı dolaştın?"

SARI

  1. [isim] Yeşil ile turuncu arasında bir renk, limon kabuğu rengi
  2. [sıfat] Bu renkte olan
  3. [sıfat] Soluk, solgun

AYLI

  1. [sıfat] Üzerinde ay biçimi bulunan
    • "Beyaz aylı kırmızı bir bayrak."
  2. Ay ışığı olan, mehtaplı
    • "Aylı geceler."
  3. Gebe

KIRK

  1. [isim] Otuz dokuzdan sonra gelen sayının adı
    • "Yeni doğmuş iki çocuğu da kırk basar diye yan yana getirmezler." (Refik Halit Karay)
  2. Bu sayıyı gösteren 40, XL rakamlarının adı
  3. [sıfat] Dört kere on, otuz dokuzdan bir artık

SASI

  1. [sıfat] Küf ve çürük gibi kokan
  2. Kokuşmuş
  3. Tatsız

SIRP
...
ITRİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Itırlı, kokulu

ALGI

  1. [isim] Kazanç, alacak
  2. Rüşvet
  3. Vergi

ARIZ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Sonradan ortaya çıkan
    • "Sana son zamanlarda bir dalgınlık arız oldu, farkında mısın, bilmem." (Atilla İlhan)
  2. Bulaşmış, musallat olmuş
    • "Zengin çocuklarına arız münasebetsizlikler, fakir çocuklarına mahsus fenalıklardan aşağı kalmıyor." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "Zaten aylardan beri yüreğine dertler, endişeler içinde garip bir baygınlık arız oluyor, yüreğinde bir erime, bir tükenme hâli seziyordu." (Refik Halit Karay)

AKLI

  1. [sıfat] Beyazı bulunan, beyaz renkli
    • "Arabacı, içkinin söndürdüğü fersiz, kabarık, aklı gözlerini kızın yüzüne yanaştırarak fısıldadı." (Peyami Safa)

TAKI

  1. [isim] Çoğunlukla evlenen veya nişanlanan birine armağan olarak verilen küpe, bilezik, yüzük, zincir gibi şeylerin tümü
  2. Kadınların ziynet eşyası
  3. Adın başka bir kelime ile ilgi kurmak üzere aldığı durum eki
    • "Türkçede -i, -e, -de, -den, -in ekleri birer takıdır."
  4. Cümleler ile kelimeler arasında ilişki kurmaya yarayan kelimeler
    • "Türkçede ile, göre birer takıdır."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü