Sonunda i olan 4 harfli 240 kelime var. İ harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde i harfi olan kelimeler listesine ya da başında i harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- İNCİ
-
-
[isim]
İstiridye gibi bazı kavkılı deniz hayvanlarının içerisinde oluşan, değerli, küçük, sert, sedef renginde süs tanesi
- "Pek âlâ elinde inci gibi yazısı var, daha ziyade okuyup da ne olacak?" (Memduh Şevket Esendal)
-
Bu tanelerden oluşan takı
- "Yalıdaki ev, Dürnev Hanım'ın halılarını, incilerini gözden çıkarmasıyla kurtuldu." (Necati Cumalı)
-
Yanlışlığı sebebiyle gülünç olan söz veya cümle
-
[isim]
İstiridye gibi bazı kavkılı deniz hayvanlarının içerisinde oluşan, değerli, küçük, sert, sedef renginde süs tanesi
- TALİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İkinci derecede olan, ikincil
-
[sıfat]
İkinci derecede olan, ikincil
- AKLİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Akılla ilgili, akla dayanan, akılsal
- "Akli muvazenesi pek sağlam bulunmadığı için serbest bırakıldı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Akılla ilgili, akla dayanan, akılsal
- ABLİ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Yatay serenlerin ucuna bağlı bulunan ve bunları sağa, sola veya ortaya çevirmek için yararlanılan halat veya palanga
-
[isim]
Yatay serenlerin ucuna bağlı bulunan ve bunları sağa, sola veya ortaya çevirmek için yararlanılan halat veya palanga
- BİRİ
-
-
[zamir]
Bir tanesi
- "Vagonun birine binip bölmelerden birine yerleşti." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bilinmeyen bir kimse
- "İhtimal hırsız Eşref'in hayranlarından biriydi." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Yüklem durumunda olan bir ad tamlamasının belirtileni olarak kullanıldığında belirtenin hor görüldüğünü anlatan bir söz
- "Kendisi vaktiyle arabacının biri idi."
-
[zamir]
Bir tanesi
- SAKİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İçkili toplantılarda içki dağıtan kimse
-
[isim]
İçkili toplantılarda içki dağıtan kimse
- BİNİ
-
-
[isim]
Binme işi
- "Bu hayvan biniye gelmez."
-
Kapı, dolap vb. şeylerin, kanatları kapandığında kalan aralığı örtebilmek için bu kanatların kenarına çakılan çıta
-
[isim]
Binme işi
- KİŞİ
-
-
[isim]
İnsan, kimse, şahıs
- "Dilenciler de sayıda olduğu hâlde, yirmi otuz kişi kadardık." (Memduh Şevket Esendal)
-
Çekimli fiillerde ve zamirlerde konuşan, dinleyen, sözü edilen varlık, şahıs
- "Ben (tekil kişi), sen (tekil kişi), o (tekil kişi); biz (çoğul kişi.) siz (çoğul kişi), onlar (çoğul kişi)."
-
Oyun, roman, hikâye vb.nde yer alan kimse
-
Eş, koca
-
Erkek
-
[isim]
İnsan, kimse, şahıs
- ŞAYİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yaygın, yayılmış (söz veya haber)
-
Bir şeyin her noktasıyla ilgisi bulunan (pay)
-
[sıfat]
Yaygın, yayılmış (söz veya haber)
- BERİ
-
-
[isim]
Konuşanın önündeki iki uzaklıktan kendisine daha yakın olanı
- "Biraz beriye geliniz."
-
[sıfat]
Bu uzaklıkta bulunan
- "Ağaçlardan, karanlığın beri tarafına doğru bir nehir akışı var." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[edat]
-den bu yana
- "Kar sabahtan beri yağmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Konuşanın önündeki iki uzaklıktan kendisine daha yakın olanı
- CARİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Geçerli olan, yürürlükte olan
- "Memlekette bu konunun hükmü hâlâ caridir."
-
Akan
-
[sıfat]
Geçerli olan, yürürlükte olan
- EZGİ
-
-
[isim]
Belli bir kurallara göre düzenlenmiş, kulağa hoş gelen ses dizisi, haz, nağme, melodi
- "Pir Sultan ağzından bir ezgi okuyup tüm yürekleri kendine bağladı." (Kemal Bilbaşar)
-
Bir müzik parçasında baştan sona kadar belirli yerlerde tekrarlanan ses dizisi
-
Kulağa hoş gelen ses veya söz dizisi
-
Gidiş, yol, tarz, tempo
- "Bundan böyle aynı ezgide sürüp gidemez."
-
Üzüntü, sıkıntı
-
[isim]
Belli bir kurallara göre düzenlenmiş, kulağa hoş gelen ses dizisi, haz, nağme, melodi
- ZİLİ
- ...
- EĞRİ
-
-
[sıfat]
Doğru veya düz olmayan, bir noktasında yön değiştiren, çarpık, münhani, doğru karşıtı
- "Eğri bir yol."
-
Yay gibi kavislenmiş, eğmeçli, mukavves
- "Eğri kılıç."
-
Yatay veya düşey olmayan, bütünüyle bir yana eğilmiş bulunan, eğik, mail
- "Eğri bir masa."
-
[zarf]
Yanlış bir biçimde
- "Gazetecilik bu oğlum, eğri, doğru yazılıp çıkmalı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Bir olayın şiddetindeki azalış ve çoğalışları gösteren çizgi
- "Sıcaklık eğrisi. Hava nemi eğrisi."
-
[isim]
Doğru veya düz olmayan çizgi, yüzey
-
[sıfat]
Doğru veya düz olmayan, bir noktasında yön değiştiren, çarpık, münhani, doğru karşıtı
- ESKİ
-
-
[sıfat]
Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, yeni karşıtı
- "Ey benim eski duygularım, eski düşüncelerim. Neden böyle uzaksınız benden?" (Nurullah ataç)
- "O, eski defterleri çoktan kapatmış, Osmanlıya kucağını açmıştı." (Tarık Buğra)
- "Bereket versin, işi kuru gürültüden ileri gitmediği, her şeyin eski hamam eski tas kaldığı çabuk anlaşıldı." (Kemal Tahir)
- "Doğal güzellikler artık eskisi gibi turist çekmiyor." (Necati Cumalı)
-
Önceki, sabık
- "Anlatışına bakılırsa eski kâtibe, şimdi fevkalade şık giyiniyormuş." (Haldun Taner)
-
Geçerli olmayan
- "Bugün mekteplerimiz artık o eski mektepler değildir." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Herhangi bir meslekte uzun süreden beri çalışmış olan
-
Mesleğinde uzmanlaşmış, deneyimi olan
- "Eski öğretmen."
-
[isim]
Çok kullanmaktan yıpranmış, harap olmuş şey
- "Ben babamın eskilerinden uydurma şeylerle giyiniyordum." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
[isim]
Herhangi bir görevden düştüğü veya durumunu yitirdiği için bir kimsenin eski saygınlığının kalmadığı durumlarda kullanılan bir söz
- "Mebus eskisi. Müdür eskisi."
-
[sıfat]
Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, yeni karşıtı
- SUŞİ
-
Kelime Kökeni : Japonca
-
[isim]
İnce şerit biçimindeki yosun tabakasının içine çiğ balık, yağsız, tuzsuz haşlanmış pirinç ve özel baharat karışımının konulmasıyla hazırlanan Japon yemeği
-
[isim]
İnce şerit biçimindeki yosun tabakasının içine çiğ balık, yağsız, tuzsuz haşlanmış pirinç ve özel baharat karışımının konulmasıyla hazırlanan Japon yemeği
- MİDİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Orta
-
[sıfat]
Orta
- LARİ
- ...
- AHDİ
- ...
- MAVİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yeşil ile menekşe rengi arasında bir renk, bulutsuz gökyüzünün rengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
-
[isim]
Yeşil ile menekşe rengi arasında bir renk, bulutsuz gökyüzünün rengi