Başında ha olan 8 harfli 194 kelime var. Ha ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ha olan kelimeler listesine ya da sonu ha ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ha bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A H Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AH, HA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HAÇLILAR
 - ...
 - HAZIMSIZ
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Yediklerini kolay sindiremeyen
                    
                    
 - 
                    
                        Yersiz davranışlara karşı susmak elinden gelmeyen (kimse)
                    
                    
 - 
                    
                        Benimseyemeyen, katlanamayan, kabullenemeyen
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Yediklerini kolay sindiremeyen
                    
                    
 - HAFİFLİK
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Hafif olma durumu
                    
                    
- "Onu bir kuş tüyü yastık hafifliğiyle havaya kaldırıp salladıktan sonra önüne dikti." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 - 
                    
                        Rahatlık
                    
                    
- "Banyodan çıkınca hafiflik duydum."
 
 - 
                    
                        Davranışları içinde bulunduğu toplumun ahlak anlayışına uymama durumu
                    
                    
- "Din adamına hafifliğin yaraşmayacağı, davranışlarında ciddiyetten uzaklaşmaması gereği hatırlatılır." (Haldun Taner)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Hafif olma durumu
                    
                    
 - HARABATİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Maddi şeylere değer vermediği için üstüne başına özenmeyen, dağınık, derbeder
                    
                    
 - 
                    
                        Vaktini meyhanelerde veya zevk ve sefada geçiren (kimse)
                    
                    
- "Ne harabiyim ne harabati / Kökü mazide olan atiyim" (Yahya Kemal Beyatlı)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Maddi şeylere değer vermediği için üstüne başına özenmeyen, dağınık, derbeder
                    
                    
 - HABERDAR
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Haberli, bilgili
                    
                    
- "Olup bitenden haberdardır."
 - "Kararımızdan Nedret'in arkadaşlarını da haberdar etmeliyiz." (Mahmut Yesari)
 - "İbrahim Hocamın da işten haberdar olduğunu iddia edenler oldu." (Memduh Şevket Esendal)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Haberli, bilgili
                    
                    
 - HARİCİYE
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Devlet yönetiminde dış işleri
                    
                    
- "Avrupa hariciye memurlarından başkaları için kapanmış, bilinmez ve yasak bir yerdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
 
 - 
                    
                        Ameliyatı gerektiren hastalıklarla ilgilenen hekimlik kolu
                    
                    
 - 
                    
                        Hastanelerde bu hastalıklarla ilgilenen bölüm
                    
                    
- "Hariciye koğuşu."
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Devlet yönetiminde dış işleri
                    
                    
 - HAYIRSIZ
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Yararı olmayan, hayrı olmayan
                    
                    
- "Hayırsız evlat."
 
 - 
                    
                        Sevgi ve bağlılığını yitiren, vefasız
                    
                    
- "Ne olduğu bilinmeyen hayırsız bir nişanlıyı beklermiş." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Yararı olmayan, hayrı olmayan
                    
                    
 - HAŞLANMA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Haşlanmak işi
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Haşlanmak işi
                    
                    
 - HAYVANAT
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Hayvanlar
                    
                    
 - 
                    
                        Hayvan bilimi, zooloji
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Hayvanlar
                    
                    
 - HATUNCUK
 - ...
 - HAKKIYLA
 - 
    
- 
                        [zarf]
                    
                        Gereği gibi, iyice
                    
                    
 
 - 
                        [zarf]
                    
                        Gereği gibi, iyice
                    
                    
 - HARDALSI
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Hardala benzeyen, hardalı andıran
                    
                    
- "Hardalsı meyve."
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Hardala benzeyen, hardalı andıran
                    
                    
 - HAZIRLOP
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Başkası tarafından hazırlanmış, sağlanmış, emeksiz, külfetsiz
                    
                    
- "Onlar da bu hazırlop klişeleri kullanmak fırsatını buluncaya kadar susacaklardır." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
 
 - 
                    
                        Sarısı katılaşacak derecede kaynatılmış (yumurta)
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Başkası tarafından hazırlanmış, sağlanmış, emeksiz, külfetsiz
                    
                    
 - HANIMAĞA
 - ...
 - HASUTLUK
 - ...
 - HAYALBAZ
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Hayalci, hayalî
                    
                    
- "Bazı meddahlar da Karagöz oynatmış, şahbaz, hayalbaz veya hayalî isimleriyle yaşadıktan sonra temaşa hayatımızdan el etek çekmişlerdir." (Samiha Ayverdi)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Hayalci, hayalî
                    
                    
 - HASBİLİK
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Gönüllü ve karşılıksız iş yapma, gönüllülük
                    
                    
- "İhtiyar bana feragat, tevazu, hasbilik felsefesini anlatıyordu." (Ömer Seyfettin)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Gönüllü ve karşılıksız iş yapma, gönüllülük
                    
                    
 - HASSATEN
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [zarf]
                    
                        Ayrıca, özellikle, bilhassa
                    
                    
- "Bu bazı demagogların, hassaten, seçim propagandalarında kullandığı boş laflardan biri değildir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
 
 - 
                        [zarf]
                    
                        Ayrıca, özellikle, bilhassa
                    
                    
 - HAŞLAMAK
 - 
    
- 
                        [nsz]
                    
                        Bir şeyi kaynar suya daldırmak
                    
                    
- "Sebze haşlamak."
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Bir şeyin üstüne kaynar su dökmek
                    
                    
 - 
                    
                        Suda kaynatarak pişirmek
                    
                    
- "Nine, yolda yerim diye iki yumurta haşladıydı teyze." (Halide Edip Adıvar)
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Kaynar sıvı bir şeyi yakmak
                    
                    
- "Kaynar su ayağımı haşladı."
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Don, kırağı için bitkilere zarar vermek
                    
                    
 - 
                        [-i]
                    
                        Dalamak
                    
                    
- "Böcek çocuğun bacağını haşlamış."
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Sızı vermek, acı vermek
                    
                    
- "Omuzlarına kadar vücudun derisini haşlayan bayıltıcı yanma acısı ve dehşeti çok sürmedi." (Peyami Safa)
 
 - 
                    
                        Sertçe paylamak, azarlamak
                    
                    
- "Recep'i kenara çekip fena hâlde haşladılar." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 
 - 
                        [nsz]
                    
                        Bir şeyi kaynar suya daldırmak
                    
                    
 - HASSİYUM
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Atom numarası 108, atom ağırlığı 269 olan, 25 °C'de katı olduğu, gümüş renginde veya gri renkte olduğu tahmin edilen yapay bir element (simgesi Hs)
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Atom numarası 108, atom ağırlığı 269 olan, 25 °C'de katı olduğu, gümüş renginde veya gri renkte olduğu tahmin edilen yapay bir element (simgesi Hs)