Başında ha olan 6 harfli 107 kelime var. Ha ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ha olan kelimeler listesine ya da sonu ha ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ha bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A H Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AH, HA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HALSİZ
 - ...
 - HARAMİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Hırsız, haydut, eşkıya
                    
                    
- "Olur mu canım, bu kudurmuş, şehirde, bunca haraminin ortasında nasıl yalnız kalır Suat, nasıl bensiz yaşar!" (Atilla İlhan)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Hırsız, haydut, eşkıya
                    
                    
 - HALAZA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Ekinler biçilirken tarlaya dökülen tanelerden ertesi yıl kendiliğinden yetişen ekin
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Ekinler biçilirken tarlaya dökülen tanelerden ertesi yıl kendiliğinden yetişen ekin
                    
                    
 - HAYHAY
 - 
    
- 
                        [ünlem]
                    
                        "İsteyerek, seve seve, elbette" anlamlarında onama bildiren bir söz
                    
                    
 
 - 
                        [ünlem]
                    
                        "İsteyerek, seve seve, elbette" anlamlarında onama bildiren bir söz
                    
                    
 - HARAZA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Kavga, gürültü, karışıklık
                    
                    
- "Yine mi kavga erenler? Yine mi haraza?" (Aka Gündüz)
 
 - 
                    
                        Öfke, sinir
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Kavga, gürültü, karışıklık
                    
                    
 - HARARE
 - ...
 - HARELİ
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Haresi olan
                    
                    
- "Elinde şampanya bardağı, dişlerinin arasında bir sap karanfil, hareli gözleri süzgün." (Atilla İlhan)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Haresi olan
                    
                    
 - HASILI
 - 
    
- 
                        [zarf]
                    
                        Sözün kısası, kısacası
                    
                    
- "Hasılı ne söyledikse kâr etmedi." (Haldun Taner)
 
 
 - 
                        [zarf]
                    
                        Sözün kısası, kısacası
                    
                    
 - HAKİKİ
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [sıfat]
                    
                        Gerçek
                    
                    
- "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir." (Atatürk)
 
 - 
                    
                        Niteliği değişmemiş, aslına uygun olan, gerçek olan
                    
                    
- "Hakiki Türk tütünü."
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Gerçek
                    
                    
 - HAŞARI
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Çok yaramaz, ele avuca sığmayan (çocuk)
                    
                    
- "Ben azami derecede haşarı ve uçarı bir çocuktum." (Yahya Kemal Beyatlı)
 
 - 
                    
                        Huysuz, azgın (hayvan)
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Çok yaramaz, ele avuca sığmayan (çocuk)
                    
                    
 - HAKSIZ
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Hak ve adalete uygun olmayan
                    
                    
 - 
                    
                        Davası, iddiası, davranışı, düşüncesi doğru ve yerinde olmayan (kimse)
                    
                    
- "Arkadaşınız bu işte haksızdır."
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Hak ve adalete uygun olmayan
                    
                    
 - HAYRET
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Beklenmedik, garip bir şeyin sebep olduğu şaşkınlık, şaşırma
                    
                    
- "... hayret ve teessüründen masanın yanındaki sandalyeye yığılmıştı." (Ömer Seyfettin)
 - "Bunları oyuncak sanır ve niçin satmadığına hayret ederdi." (Reşat Nuri Güntekin)
 - "... gerçek karşısında hayrete düşmekten kendimi alamıyorum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
 
 - 
                        [ünlem]
                    
                        Şaşılan bir şey karşısında söylenen söz
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Beklenmedik, garip bir şeyin sebep olduğu şaşkınlık, şaşırma
                    
                    
 - HAYALİ
 - ...
 - HAMİLE
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                    
                        Gebe
                    
                    
- "Şu arkamdaki hamile kadına bir yer arıyorum." (Burhan Felek)
 
 
 - 
                    
                        Gebe
                    
                    
 - HANGAR
 - 
    
Kelime Kökeni : Fransızca
- 
                        [isim]
                    
                        Uçak, araba, tarım aracı vb. nesneleri barındırmaya yarar kapalı yer, sundurma
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Uçak, araba, tarım aracı vb. nesneleri barındırmaya yarar kapalı yer, sundurma
                    
                    
 - HADSİZ
 - ...
 - HAVYAR
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Genellikle mersin balığının salamura edilmiş yumurtası
                    
                    
- "İkinci alkışa dayanamayan şair, havyar, şampanya getirtti." (Sait Faik Abasıyanık)
 - "Bu adam bir gün doğar, fena bir aile içine girer, haylaz olur, mektebin arka sıralarında havyar keser, daima tekdir edilir." (Peyami Safa)
 
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Genellikle mersin balığının salamura edilmiş yumurtası
                    
                    
 - HAREKE
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Arap alfabesiyle yazılmış metinlerde üstüne ve altına konduğu ünsüzlerin birer ünlü ile okunmasını sağlayan işaret
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Arap alfabesiyle yazılmış metinlerde üstüne ve altına konduğu ünsüzlerin birer ünlü ile okunmasını sağlayan işaret
                    
                    
 - HARÇLI
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Yapılması için harç ödenen
                    
                    
 - 
                    
                        Harç ile örülmüş
                    
                    
- "Harçlı duvar."
 
 - 
                    
                        Süslerle bezenmiş (giysi)
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Yapılması için harç ödenen
                    
                    
 - HAVALI
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Herhangi bir nitelikte havası olan
                    
                    
- "O murdar kokulu, ağır havalı yere..." (Halide Edip Adıvar)
 
 - 
                    
                        İyi, temiz hava alan, havadar
                    
                    
 - 
                    
                        Bir işi gereğince benimsemeyen, önemsemeyen
                    
                    
 - 
                    
                        Göz alıcı, çekici, albenisi olan
                    
                    
- "Havalı kız."
 
 - 
                    
                        Kibirli, çalımlı, gururlu
                    
                    
 - 
                    
                        Sıkıştırılmış hava ile çalışan (alet vb.)
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Herhangi bir nitelikte havası olan