Başında ha olan 5 harfli 154 kelime var. Ha ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ha olan kelimeler listesine ya da sonu ha ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ha bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A H Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AH, HA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HASAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ürün kaldırma, ekin biçme işi
-
Bu yolla elde edilen ürün
-
[isim]
Ürün kaldırma, ekin biçme işi
- HAVİT
- ...
- HAKÇA
-
-
[zarf]
Adalete uygun bir biçimde, doğrulukla, adilane
-
[zarf]
Adalete uygun bir biçimde, doğrulukla, adilane
- HARİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Açgözlü
-
[sıfat]
Açgözlü
- HALFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Buğdaygillerden, lifleri ip, çuval ve kâğıt yapımında kullanılan bir bitki (Sitipa tenacissima)
-
[isim]
Buğdaygillerden, lifleri ip, çuval ve kâğıt yapımında kullanılan bir bitki (Sitipa tenacissima)
- HAVAİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Hava ile ilgili, havada bulunan
-
[isim]
Açık mavi renk
-
Bu renkte olan
- "Havai gözlük camlarının arkasından insana tatlı tatlı bakan iri kara gözleri vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Ciddi olmayan, ciddi işlerle uğraşmayan, ciddi işler yapmayan, dilediği gibi davranan, uçarı, hoppa, yeleme
-
Değersiz, boş
- "Ne yapıp yapmış bu havai konuşmayı bir röportaj şekline sokmak yolunu bulmuştu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Hava ile ilgili, havada bulunan
- HAFİK
- ...
- HAŞİV
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Doldurma
-
Yazıyı veya konuşmayı gereksiz ayrıntılarla uzatma
-
[isim]
Doldurma
- HARAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bayındırlığı kalmamış, yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, viran
- "Duvarları yıkılmış, çatıları yanmış, harap bir köyün hizasına gelince yaver atından atladı." (Ömer Seyfettin)
- "Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir." (Atatürk)
- "Ona zamanın harap edemeyeceği bir abide yapmak istedi." (Halide Edip Adıvar)
- "Parkın eski güzelliği kalmadı, ne kadar harap oldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bitkin, yorgun, perişan
- "Kiraz yemekten insanlar harap, perişan olurdu." (Refik Halit Karay)
-
Çok sarhoş
-
[sıfat]
Bayındırlığı kalmamış, yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, viran
- HATIL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ağırlığı yatay olarak dağıtmak ve duvarların düşey doğrultudaki çatlamalarını önlemek için yatay olarak boydan boya yerleştirilen ahşap, tuğla veya beton bağlama ögesi
- "İki saattir eski, sararmış hatılları sayıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Ağırlığı yatay olarak dağıtmak ve duvarların düşey doğrultudaki çatlamalarını önlemek için yatay olarak boydan boya yerleştirilen ahşap, tuğla veya beton bağlama ögesi
- HAPŞU
-
-
[ünlem]
Hapşırırken çıkan ses
-
[ünlem]
Hapşırırken çıkan ses
- HABBE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tahıl tanesi, evin
- "Arkadaşım İrfan'ın habbeyi nasıl kubbe yaptığını çok iyi bilirim." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Su kabarcığı
-
Orta oyunundaki tiplerin "yemek yeme" anlamında kullandığı söz
-
[isim]
Tahıl tanesi, evin
- HAMİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Elinde bulunduran, üzerinde taşıyan
- "Hamil olduğu mektubu gösterdi."
-
[sıfat]
Elinde bulunduran, üzerinde taşıyan
- HALKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çeşitli metallerden veya tahtadan yapılmış çember
- "Belinde uzun gümüş halkalarla asılı gümüş anahtarları vardı." (Falih Rıfkı Atay)
- "Alevlerin etrafında halka olduk ve konuştuk." (Halide Edip Adıvar)
-
Çember biçiminde çeşitli nesnelerden yapılmış tutturma aracı
- "Perde halkası."
-
Değerli metallerden yapılan çember biçimindeki süs eşyası
- "Kulağındaki altın halka. Nişan halkası."
-
Su gibi sıvıların içine katı bir nesnenin düşmesiyle oluşan, gittikçe büyüyerek açılan çembere benzeyen biçim
- "Suda halkalar oluştu."
-
Çember biçiminde dizilmiş topluluk
-
Uykusuzluk, yorgunluk, üzüntü vb. sebeplerle göz altında beliren koyuluk
- "Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz? / Ya gözler altındaki mor halkalar?" (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
Bir tür ufak, yağlı ve tuzlu simit
- "İstanbul fırınları çocuk bileği gibi ince halkalar yaparlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Çember biçiminde olan
-
Yerden yüksekliği ayarlanabilen aralıklara asılı iki halatın uçlarına takılan 18 cm çapında, 28 mm kalınlığında tahta veya deri kaplı iki demir halkadan oluşan asılma araçlarından her biri
-
[isim]
Çeşitli metallerden veya tahtadan yapılmış çember
- HAVVA
- ...
- HADİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hz. Muhammed'in söz ve davranışları
-
Bu söz ve davranışları inceleyen bilim
-
[isim]
Hz. Muhammed'in söz ve davranışları
- HARAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Din kurallarına aykırı olan, dinî bakımdan yasak olan, helal karşıtı
- "Uyku bana haram oldu."
-
Yasak
-
[sıfat]
Din kurallarına aykırı olan, dinî bakımdan yasak olan, helal karşıtı
- HATİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kur'an'ın tamamını okuma
-
Sona erdirme, bitirme
-
[isim]
Kur'an'ın tamamını okuma
- HASET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kıskançlık, çekemezlik, günü
- "Gözlerinde bir fena haset kıvılcımı, bir bayağılık yakalıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Kıskançlık, çekemezlik, günü
- HAYIT
-
-
[isim]
Ayıt
-
[isim]
Ayıt