Başında h olan 4 harfli 60 kelime var. H harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde h harfi olan kelimeler listesine ya da sonu h harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında h bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

HUŞU

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Alçak gönüllülük
  2. Tanrı'ya boyun eğme, gönlü korku ve saygı ile dolu olma
    • "Süleymaniye'yi olduğu kadar Köln katedralini de aynı huşu ile tavaf ettiklerini gözlerimle gördüm." (Haldun Taner)

HARS

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Tarla sürme
  2. Kültür

HAVA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı
    • "Biraz hava almak için niye Hürriyet tepesine kadar bir gezinti yapmasınlar?" (Aka Gündüz)
    • "Hava birden bozmuş, daha doğrusu poyraza çevirmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Hekimleri Seniha'ya biraz yer ve hava değiştirmeyi, biraz kırlarda ve denizlerde gezip eğlenmeyi tavsiye ettiler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Hava iyice kararmış, caddenin bütün elektrikleri yanmıştı." (Peyami Safa)
  2. Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü
    • "Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Yine de bir öğretmenin iyi niyetinin, ilgisinin böyle havada kalışından acı duydu." (Adalet Ağaoğlu)
  3. Canlılar üzerindeki etkisine göre hava yuvarının durumu
    • "Havanın üşütecek kadar serinlemiş olmasına göre sabah yakın." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Hava alalım diye beni bir akşam bir yazlık bahçeye götürdüler." (Burhan Felek)
  4. Gökyüzü
    • "Havada bir tek bulut yok."
  5. Çevreyi kuşatan boşluk
    • "Tozlar havada uçuşuyordu."
  6. Esinti
    • "Bugün hava olursa yelkenli kalkacak."
  7. Müzik parçalarında tür
    • "Kâğıthane havası tutturur, bahriye çiftetellisi çalardık." (Sait Faik Abasıyanık)
  8. Müzik aletlerinden çıkan ses perdesi
  9. [sıfat] Sonuçsuz, anlamsız, boş (durum, davranış, söz)
    • "Bu sözlerin sonu hava."
  10. Görünüş, davranış, söz vb. için bir kimsenin durumunu belirten özellik
    • "Buna rağmen öyle kibar ve asil havası vardır ki bu damga bile onu çirkinleştiremez, inadına daha bir uçarı, daha bir sevimli yapar." (Haldun Taner)
  11. Tarz, üslup
    • "Namık Kemal'e, Tevfik Fikret'e başarılı nazireler yazmıştır. Onların diliyle, onların sesiyle, onların havasıyla..." (Yusuf Ziya Ortaç)
  12. Durum, ortam, çevre, muhit, atmosfer, ambiyans
    • "Bugünlük, bu masal havası içinde onunla beraber yaşamalıyız." (Sait Faik Abasıyanık)
  13. Çekicilik, albeni, alım, cazibe
    • "Kadın güzel değil ama havası var."
  14. Keyif, âlem
    • "Onu kendi havasına bıraksak çalışmaz."

HADİ

  1. [ünlem] Haydi

HİNT
...
HOŞT

  1. [ünlem] Köpekleri ürkütüp kaçırmak için çıkarılan ses

HALİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Boş, ıssız, tenha

HANİ

  1. [zarf] "Nerede, ne oldu, nerede kaldı" anlamlarında kullanılan bir soru sözü
    • "Çoban kaval çaldı sordu bülbüle / Sürülerim hani, ovam nerede?" (Ziya Gökalp)
    • "Garson, hani ya kahve nerede ? Bir saattir bekliyorum." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Arkasından, hanidir gizlediği ağır bir suçu itiraf edermiş gibi fısıltıyla ekledi." (Atilla İlhan)
  2. Karşıdakinin daha önceden bildiği bir şey kendisine hatırlatılmak istenildiğinde kullanılan bir söz
    • "Nevin geçen sene kolunda bir ağrı duymuştu hani." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Verilen sözü hatırlatan sözün başına getirildiğinde sitem anlatan bir söz
    • "Hani uykun vardı?" (Orhan Kemal)
  4. Bazen "bari" anlamında kullanılan bir söz
    • "Hani, benim kim olduğumu bilmese."
  5. "Doğrusunu söylemek gerekirse, kaldı ki, üstelik" anlamlarında kullanılan bir söz
    • "Benim sormam hani yarenlik olsun, anlarsınız ya!" (Memduh Şevket Esendal)

HANE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Ev, konut
  2. Ev halkı
    • "Oğlan iyiydi; becerikli, yumuşak huyluydu ama hanesi kalabalıktı." (Necati Cumalı)
  3. Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri, bölük, göz
    • "Dama tahtasında altmış dört hane vardır."
  4. Basamak
  5. Klasik Türk müziğinde, peşrev vb. saz parçalarının bölümlerinden her biri
  6. Birleşik kelimelerde "bina, yapı, yer, makam" anlamlarıyla ikinci kelime olarak yer alan bir söz
    • "Balıkhane, yazıhane."

HALE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ayın çevresinde görülen ışık halkası, ağıl, ayla
    • "Üstünde gençliğin, masumiyetin, saadetin verdiği bir hale vardı." (Hüseyin Cahit Yalçın)
  2. Hristiyanlıkta aziz sayılanların resimlerinde başları çevresinde çizilen daire

HACI

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Din buyruklarını yerine getirmek için hacca gitmiş Müslüman
  2. Kudüs, Efes vb. kutsal bir yeri ziyaret etmiş olan Hristiyan

HIRT

  1. [sıfat] Sersem, budala, ahmak

HURİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Cennette yaşadığına inanılan kız
    • "Aydan arıdır yüzleri / Misk amberdir sözleri / Cennette huri kızları." (Yunus Emre)

HALK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Aynı ülkede yaşayan, aynı uyrukta olan insan topluluğu
    • "Türk halkı."
  2. Aynı soydan gelen, ayrı ülkelerin uyruğu olarak yaşayan insan topluluğu
    • "Yahudi halkı."
  3. Bir ülke içerisinde yaşayan değişik soylardan insan topluluklarının her biri
    • "Bağımsız Devletler Topluluğunun halkları."
  4. Belli bir bölgede veya çevrede yaşayanların bütünü
    • "Bütün köy halkı orada idi." (Ömer Seyfettin)
  5. Yöneticilere göre bir ülkedeki yurttaşların bütünü, kamu
    • "Bilmiyorlar ki halk, halkın diliyle konuşan sanatkârla birliktir." (Orhan Veli Kanık)
  6. Aydınların dışında kalan topluluk
    • "Halktan bir adam."

HARF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Dildeki bir sesi gösteren ve alfabeyi oluşturan işaretlerden her biri
    • "Türk alfabesinde yirmi dokuz harf vardır."

HOST
...
HİBE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bağış

HART

  1. [zarf] Birden ve sert bir biçimde (ısırmak, yemek)

HORA

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Birçok kişi tarafından el ele tutuşarak oyun müziği eşliğinde oynanan bir halk oyunu
    • "Derhâl ayağa kalkıp, bir caz havası tutturup hora tepmeye başladı." (Halide Edip Adıvar)

HALI

  1. [isim] Yere veya mobilya üstüne serilmek, duvara gerilmek için, genellikle yünden dokunan, kısa ve sık tüylü, nakışlı, kalın yaygı
    • "Pencerelerden Türk kadınlarının dokuduğu halılar ve seccadeler sarkıyor." (Falih Rıfkı Atay)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü