Başında h olan 4 harfli 60 kelime var. H harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde h harfi olan kelimeler listesine ya da sonu h harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında h bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HORA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Birçok kişi tarafından el ele tutuşarak oyun müziği eşliğinde oynanan bir halk oyunu
- "Derhâl ayağa kalkıp, bir caz havası tutturup hora tepmeye başladı." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Birçok kişi tarafından el ele tutuşarak oyun müziği eşliğinde oynanan bir halk oyunu
- HUNİ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Bir sıvıyı ağzı dar bir kaba aktarmak için kullanılan koni biçimindeki araç
-
Ağızlık
-
[isim]
Bir sıvıyı ağzı dar bir kaba aktarmak için kullanılan koni biçimindeki araç
- HARÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Harcanan para, masraf
-
Resmî işlerde devlet veznesine ödenen para
- "Tapu harcı. Mahkeme harcı."
-
Yükseköğrenim öğrencilerinin ödemek zorunda olduğu katkı payı
-
Yapıda tuğla veya taşların örgüsünü sağlamlaştırmak, duvarları sıvamak için kullanılan, toprak, saman, kum, kireç, çimento vb. şeyleri su ile kararak yapılan karışım
- "Sıvanmış, boyanmış bir binanın tuğlaları arasındaki harcı göremeyiz." (Orhan Veli Kanık)
-
Bir yemeğin yapılmasında kullanılan ve tat veren maddelerin bütünü
- "Bu yemeğin harcı pek iyi değil."
-
Giysiler dikilirken kullanılan tamamlayıcı veya süsleyici şeyler
-
Bahçıvanlıkta değişik nitelikteki toprak vb. maddelerin karıştırılmasıyla hazırlanmış toprak
-
[isim]
Harcanan para, masraf
- HERK
-
-
[isim]
Sürüldükten sonra bir yıl dinlendirilen, nadasa bırakılan tarla
-
[isim]
Sürüldükten sonra bir yıl dinlendirilen, nadasa bırakılan tarla
- HAMİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
Koruyucu
-
[isim]
Kayırıcı
-
Koruyucu
- HÜMA
- ...
- HAVİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İçinde bulunduran, kapsayan
-
[sıfat]
İçinde bulunduran, kapsayan
- HIRS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sonu gelmeyen istek, aşırı tutku
- "Para hırsı. Şöhret hırsı."
- "İmar olanağı vurgunları, sayıları artan vurgunculara hırs bastırıyor." (Aydın Boysan)
- "Ben kısa yazamıyorum öykülerimi diye hırsımdan çatlıyorum." (Nezihe Meriç)
-
Öfke, kızgınlık
- "Hırsımdan bazılarına tablomu bedava verdim, alın, götürün diye bağırdım." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[isim]
Sonu gelmeyen istek, aşırı tutku
- HALI
-
-
[isim]
Yere veya mobilya üstüne serilmek, duvara gerilmek için, genellikle yünden dokunan, kısa ve sık tüylü, nakışlı, kalın yaygı
- "Pencerelerden Türk kadınlarının dokuduğu halılar ve seccadeler sarkıyor." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Yere veya mobilya üstüne serilmek, duvara gerilmek için, genellikle yünden dokunan, kısa ve sık tüylü, nakışlı, kalın yaygı
- HECE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir solukta çıkarılan ses veya ses birliği, seslem
- "Okumak sözünde üç hece vardır."
-
[isim]
Bir solukta çıkarılan ses veya ses birliği, seslem
- HIRT
-
-
[sıfat]
Sersem, budala, ahmak
-
[sıfat]
Sersem, budala, ahmak
- HART
-
-
[zarf]
Birden ve sert bir biçimde (ısırmak, yemek)
-
[zarf]
Birden ve sert bir biçimde (ısırmak, yemek)
- HALT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyi başka bir şeyle karıştırma
- "Biz erkekler de öyle haltlar ederiz ki kadınlar ne yapsalar haklıdırlar." (Memduh Şevket Esendal)
- "Şu kendisine üç saniye gibi gelen bir saat on beş dakika zarfında ne halt karıştırmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
- "On beş yaşında bu haltları yerse yirmi yaşına geldiği zaman ne yapacak?" (Reşat Nuri Güntekin)
-
Uygunsuz söz söyleme, uygunsuz iş yapma
-
Uygun olmayan, beğenilmeyen şey
- "Zehri şurupla, daha bilmem ne haltla karıştırıp yudum yudum içmek, pis şey, iğrenç şey." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bir şeyi başka bir şeyle karıştırma
- HINÇ
-
-
[isim]
Öç alma duygusu ile dolu öfke, kin, gayz
- "Kendisini bırakıp gittiğimden dolayı uğradığı ihanetin hıncı ile pek kolay affetmeyecekti." (Refik Halit Karay)
- "Fakat bu kadarcık bir mukabeleyle bütün hıncını almış değildi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Hıncını çıkarmak için başka vesileler arıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Öç alma duygusu ile dolu öfke, kin, gayz
- HARE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bazı nesne, canlı, göz vb.nde dalgalanır gibi görünen parlak çizgiler, meneviş, dalgır
- "Uskumrunun hareleri daha sık, gözleri küçük oysa kolyozun hem hareleri daha taraklı hem gözleri daha patlak." (Oktay Rifat)
-
Üzerinde dalgalı çizgiler bulunan kumaş
-
Çok sert taş, mermer
-
[isim]
Bazı nesne, canlı, göz vb.nde dalgalanır gibi görünen parlak çizgiler, meneviş, dalgır
- HALE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ayın çevresinde görülen ışık halkası, ağıl, ayla
- "Üstünde gençliğin, masumiyetin, saadetin verdiği bir hale vardı." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Hristiyanlıkta aziz sayılanların resimlerinde başları çevresinde çizilen daire
-
[isim]
Ayın çevresinde görülen ışık halkası, ağıl, ayla
- HATA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yanlış
- "O kitap hatalarla dolu. Böyle bir hüküm vermek hatadır."
- "Bu soruya evet cevabını vermekle bir hataya düşmüş sayılmayız." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
İstemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlış, kusur, yanılma, yanılgı
- "Ağzını topla, dedim ama hatamı anladım." (Burhan Felek)
-
Suç, günah, kusur
-
[isim]
Yanlış
- HANE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Ev, konut
-
Ev halkı
- "Oğlan iyiydi; becerikli, yumuşak huyluydu ama hanesi kalabalıktı." (Necati Cumalı)
-
Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri, bölük, göz
- "Dama tahtasında altmış dört hane vardır."
-
Basamak
-
Klasik Türk müziğinde, peşrev vb. saz parçalarının bölümlerinden her biri
-
Birleşik kelimelerde "bina, yapı, yer, makam" anlamlarıyla ikinci kelime olarak yer alan bir söz
- "Balıkhane, yazıhane."
-
[isim]
Ev, konut
- HEBA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hiçbir işe yaramadan yok olma, boşa gitme
- "Herkes eğlenirken pansiyonumda gaflet uykusuna dalıp hayatımı heba edebilir miyim?" (Reşat Nuri Güntekin)
- "Koca bir gün heba oldu." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Hiçbir işe yaramadan yok olma, boşa gitme
- HOPA
- ...