Başında h olan 3 harfli 39 kelime var. H harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde h harfi olan kelimeler listesine ya da sonu h harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında h bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HOL
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Sofa
- "Çantalarım holde duruyordu." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Sofa
- HAH
-
-
[ünlem]
Olması istenen veya beklenen bir şey olur olmaz duyulan sevinci ve onama duygusunu anlatan bir söz
- "Hah, Orhan da geldi! Hah, ben de bunu söyleyecektim!"
- "Hah şöyle, biraz kendini göster!"
-
[ünlem]
Olması istenen veya beklenen bir şey olur olmaz duyulan sevinci ve onama duygusunu anlatan bir söz
- HIK
-
-
[isim]
Hıçkırırken boğazdan çıkan ses
-
[isim]
Hıçkırırken boğazdan çıkan ses
- HAD
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sınır, uç
- "Çocuklara yemiş getirenin haddi hesabı yok." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Haddine mi düşmüş senin; saçımın teline bile ulaşamazsın." (Refik Halit Karay)
- "Burada sigara içmek ve lakırtıya karışmak onların haddi değildi." (Mithat Cemal Kuntay)
- "... bu hafta ikinci sarhoş gecesi. Haddini aşmadı mı biraz?" (Atilla İlhan)
-
Derece
- "İnsan buna bir hadde kadar göz yumabilir."
-
İnsanın yetki ve değeri
- "Haddim değil."
-
Terim
-
[isim]
Sınır, uç
- HAN
-
-
[isim]
Osmanlı padişahlarının adlarının sonuna getirilen unvan
-
Doğu ülkelerinde yerli beyler ve Kırım girayları için kullanılan unvan
- "Kırım hanları. Altın Ordu hanları."
-
[isim]
Osmanlı padişahlarının adlarının sonuna getirilen unvan
- HİT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Liste başı
- "Her şarkı hit oluyordu."
-
[isim]
Liste başı
- HÖT
-
-
[ünlem]
Korkutmak veya dikkati kendi üzerine çekmek için söylenen bir söz
-
[ünlem]
Korkutmak veya dikkati kendi üzerine çekmek için söylenen bir söz
- HAR
-
-
[isim]
"Düşüncesizce ve hesapsızca harcamak, bol bol harcayıp tüketmek" anlamlarındaki har vurup harman savurmak deyiminde geçen bir söz
- "Akşama kadar Meram bağlarında har vurup harman savuruyordu." (Aka Gündüz)
-
[isim]
"Düşüncesizce ve hesapsızca harcamak, bol bol harcayıp tüketmek" anlamlarındaki har vurup harman savurmak deyiminde geçen bir söz
- HAF
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Oyun kurucu
-
[isim]
Oyun kurucu
- HEM
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[bağlaç]
Bir kimseyi uyarmak, bir şeyi açıklamak veya anlamı güçlendirmek için "özellikle, zaten, bir de, şurası da var ki" anlamlarında kullanılan bir söz
- "Hem ne lüzum var? Hem siz karışamazsınız."
- "Ankara'yı sever misin? -Hem de nasıl."
-
Açıklayıcı nitelikte olan ikinci cümleyi birinciye bağlayan bir söz
- "Gidiyor hem koşarak gidiyor. Güzel hem pek güzel! Sıcak hem ne sıcak!"
-
[bağlaç]
Bir kimseyi uyarmak, bir şeyi açıklamak veya anlamı güçlendirmek için "özellikle, zaten, bir de, şurası da var ki" anlamlarında kullanılan bir söz
- HEP
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[zarf]
Hiçbiri dışta tutulmamak veya eksik olmamak üzere, bütün, tüm olarak
-
Sürekli olarak, her zaman, daima
- "Hep seni düşünüyorum."
-
[zarf]
Hiçbiri dışta tutulmamak veya eksik olmamak üzere, bütün, tüm olarak
- HUN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kan
-
[isim]
Kan
- HİŞ
-
-
[ünlem]
Hişt
- "Hiş, buraya gel!"
-
[ünlem]
Hişt
- HOP
-
-
[ünlem]
Uyarmak amacıyla kullanılan bir söz
- "Hop, gelen var!"
- "Hop diye denize atlayıverdi."
-
[ünlem]
Uyarmak amacıyla kullanılan bir söz
- HİÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[zarf]
Olumsuz yargılı cümlelerde fiilin anlamını pekiştiren bir söz
- "Dersleri hiç de iyi değil."
- "-Küçük tıpkı dedesi. -Hiç değil."
- "Bu mahluk hiç değilse hep aynı noktada dönüp dolaştığının farkında değil." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Soru cümlelerinde belirsiz bir zamanı anlatan bir söz
- "Hiç ava gittiniz mi?"
- "Hiç değilse şu avuç içi kadar havuza bir fıskiye koysalarmış ya..." (Tarık Buğra)
-
Bir soruya açık bir cevap verilmek istenmediğinde cevap cümlesinin başına getirilen bir söz
- "Ne gördün? -Hiç."
- "İnsan hiç olmazsa arada bir uğrar / Böyle ihmalci değildin önceleri," (Behçet Necatigil)
-
[isim]
Boş, değersiz, önemsiz olan şey veya kimse
- "Bir hiç için darıldı. O benim gözümde hiçtir."
-
[zarf]
Olumsuz yargılı cümlelerde fiilin anlamını pekiştiren bir söz
- HAC
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Genellikle tek tanrılı dinlerde kutsal olarak tanınan yerlerin, o dinden olanlarca yılın belli aylarında ziyaret edilmesi
-
İslam'ın beş şartından biri olan, Müslümanlarca zilhicce ayında Mekke'de yapılan Kâbe'yi ziyaret ve tavaf ibadeti
-
[isim]
Genellikle tek tanrılı dinlerde kutsal olarak tanınan yerlerin, o dinden olanlarca yılın belli aylarında ziyaret edilmesi
- HAM
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Yenecek kadar olgun olmayan (meyve)
- "Ham elma."
-
İşlenmemiş (madde)
- "Ham petrol."
-
İdmansız
- "Ham vücutla ancak bu kadar koşabilirim."
-
Gerçekleşme kolaylığı veya imkânı olmayan
- "Ham hayal. Ham teklif."
-
Kaba, toplum kurallarını bilmeyen, incelmemiş
- "Ne ham adam!"
-
[sıfat]
Yenecek kadar olgun olmayan (meyve)
- HAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çizgi
-
Yazı
-
Ulaşım sağlayan bir taşıtın uğradığı yerlerin bütünü, yol, geçek
- "Demir yolu hattı. Otobüs hattı."
-
Elektrik akımı taşıyan tel veya kablo sistemi
- "Bir kablodan muhtelif hatlar çıkar." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Telefon, telgraf, televizyon vb. araçlarla iletişim sağlayan yol, kanal
-
Sınır
- "Dalga dalga ilerleyen hücum hatlarımız birinci düşman siperlerine girdi." (Aka Gündüz)
-
Yüzü biçimlendiren çizgi veya kırışıklık
- "Yüz hatları bütün bu rivayetleri doğruluyor." (Haldun Taner)
-
Vücut biçimi
- "Vücut hatlarını korumak lazım."
-
[isim]
Çizgi
- HAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Adalet
- "Haktan ayrılmamalı."
- "Mutlu, başarılı, kendine güvenmeyi hak etmiş birisi." (Tarık Buğra)
- "İki yıl sonra emekliliğe hak kazanacak."
- "Onun hakkında söylediğin şeyler için sana pek çok hak verdim." (Memduh Şevket Esendal)
-
Adaletin, hukukun gerektirdiği veya birine ayırdığı şey, kazanç
- "Üstelik adli tatil olduğu için hak sahipleri bekleşirler." (Burhan Felek)
- "Hemen hanım teyzemin elini öpmeye gideyim dedim... Az hakkı mı geçmiştir bana?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Anlaşılan Cemal Paşa'nın bu işe yarar bir adamı yok, bize bıraksın, haklarından gelelim dediler." (Falih Rıfkı Atay)
- "O öğretmen, öğrencilerin her zaman hakkını verir."
-
Dava veya iddiada gerçeğe uygunluk, doğruluk
- "Bu davada hak görmüyorum."
-
Geçmiş ve harcanmış emek
- "Ana hakkı ödenmez."
-
Pay
- "Makas hakkı. Komşu hakkı."
-
Emek karşılığı ücret
-
[sıfat]
Doğru, gerçek
- "Karacaoğlan der ki sözüm haktır." (Karacaoğlan)
-
[isim]
Adalet
- HAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kolayca yutulabilmesi için toparlak durumuna getirilmiş ilaç
- "Doktorlar hap, banyo ve perhiz tavsiye etmiş." (Burhan Felek)
- "Gideceğimiz kasabada iki yazlık sinema varsa hapı yutmuşuzdur." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir içimlik afyon
-
[isim]
Kolayca yutulabilmesi için toparlak durumuna getirilmiş ilaç