Sonunda fet olan 18 kelime var. FET ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde fet olan kelimeler listesine ya da başında fet olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
MUHALEFET
HİLAFET, KESAFET, KIYAFET, LETAFET, MARİFET, NEZAFET, ZARAFET, ZİYAFET
ATIFET, HİRFET, İZAFET, KÜLFET, NASFET, SAFFET
İFFET, ÜLFET
AFET
E F T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
TEF
2 Harfli Kelimeler
ET, FE, TE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MUHALEFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olma durumu, aykırılık
-
Karşı görüşte, tutumda olan kimseler topluluğu
-
Demokraside iktidarın dışında olan parti veya partiler
-
[isim]
Bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olma durumu, aykırılık
- ZARAFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zariflik
- "Sadece zarafetinizin, güzelliğinizin karşıdan hayranı olmuştum." (Samim Kocagöz)
-
[isim]
Zariflik
- KIYAFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kılık, elbise, giysi
- "Kıyafetinden onun da bir kalem beyi olduğu anlaşılıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Resmî giysi
- "Öyle de olsa ha deyince senin boyuna bosuna göre asker kıyafeti bulunur mu?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Kılık, elbise, giysi
- HİLAFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Halifelik
-
[isim]
Halifelik
- MARİFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ustalık, hüner, uzmanlık
- "Meğer ne marifetleri varmış o gösterişsiz saatin!" (Haldun Taner)
-
Uygun olmayan, hoşa gitmeyen, can sıkıcı iş veya davranış
- "Yaptığın marifeti beğendin mi?"
-
Bilim, bilgi
-
Aracı, ikinci el
-
[isim]
Ustalık, hüner, uzmanlık
- ZİYAFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Eğlenmek veya bir olayı kutlamak amacıyla birçok kimsenin bir araya gelerek yedikleri yemek, şölen, toy
- "Resmî ziyafetlerin ve büyük düğünlerin yemeklerini hep ona ısmarlamak âdet olmuştur." (Reşat Nuri Güntekin)
- "O gece telgrafçı, gümrükçü, liman çavuşu, müdür beye bir ziyafet vermek istemişlerdi." (Memduh Şevket Esendal)
- "Orkestra tam bir müzik ziyafeti çekti."
-
[isim]
Eğlenmek veya bir olayı kutlamak amacıyla birçok kimsenin bir araya gelerek yedikleri yemek, şölen, toy
- NEZAFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Temizlik, paklık
-
[isim]
Temizlik, paklık
- LETAFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Güzellik, hoşluk
- "Evet bu kadının tebessümünde başka letafet var..." (Ahmet Rasim)
-
Yumuşaklık, incelik
- "Bu ne letafet, bu ne güzellik ya Rabbi, diye mırıldandı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Güzellik, hoşluk
- KESAFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çokluk, sıklık
-
Yoğunluk
- "Dağ, bütün kesafeti ve bütün heybetiyle benim üstüme yürüyor gibiydi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Saydam olmama durumu, bulanıklık
-
[isim]
Çokluk, sıklık
- SAFFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Temizlik, arılık
- "Gençlerin tecrübelerle yıpranmamış bir saffet içindeki yüzlerinde yorgunluk duyulmaz." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Temizlik, arılık
- HİRFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kunduracılık, duvarcılık, demircilik, marangozluk, dokumacılık vb. küçük el sanatları
-
[isim]
Kunduracılık, duvarcılık, demircilik, marangozluk, dokumacılık vb. küçük el sanatları
- ATIFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İyilik, bağış, kayra, lütuf, ihsan, inayet
-
Karşılık beklemeden gösterilen sevgi
-
[isim]
İyilik, bağış, kayra, lütuf, ihsan, inayet
- İZAFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Görelik
-
[isim]
Görelik
- NASFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hakkaniyet
-
[isim]
Hakkaniyet
- KÜLFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıkıntı, zorluk
- "Dört defa gezdiği bu yeri tekrar görmek, artık onun için bir külfet." (Refik Halit Karay)
- "Ben en hain, en merhametsiz hücumları yapmak için bu kadar külfetlere katlanıp buralara gelmiştim." (Aka Gündüz)
-
Büyük masraf
- "Bu kadar uzun külfetlere ne lüzum var?" (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Sıkıntı, zorluk
- İFFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Cinsel konularda ahlak kurallarına bağlılık, sililik
-
Namus
-
[isim]
Cinsel konularda ahlak kurallarına bağlılık, sililik
- ÜLFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Alışma, kaynaşma
- "Kendilerine bir kimse bulunamıyor ki ülfet etsinler." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Tanışma, görüşme
- "Temiz ve metin bir insan olduğu ilk ülfetinden anlaşılırdı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Dostluk, ahbaplık
- "Ülfet belalı şey fakat uzlet sıkıntılı / Bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Alışma, kaynaşma
- AFET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çeşitli doğa olaylarının sebep olduğu yıkım
- "O yıl su baskınları bir afet gibiydi."
-
Kıran
-
[sıfat]
Çok kötü
- "Şöhret gibi servetin de afet olduğunu yeni anlıyordum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Güzelliği ile insanı şaşkına çeviren, aklını başından alan kadın
- "Gül yüzlü bir afetti ki her busesi lale." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Hastalıkların dokularda yaptığı bozukluk
-
[isim]
Çeşitli doğa olaylarının sebep olduğu yıkım