Başında fal olan 24 kelime var. Fal ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde fal olan kelimeler listesine ya da sonu fal ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında fal bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
FALSOSUZLUK
FALÇATASIZ
FALAKASIZ, FALANINCI, FALANJİST, FALÇATALI
FALAKACI, FALAKALI, FALCILIK, FALSOSUZ, FALYANOS
FALANCA, FALÇATA, FALNAME, FALSOLU
FALAKA, FALANJ, FALLUS
FALAN, FALCI, FALEZ, FALSO, FALYA
FAL
A F L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
FAL, LAF
2 Harfli Kelimeler
AF, AL, FA, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- FALSOSUZLUK
- ...
- FALÇATASIZ
- ...
- FALÇATALI
-
-
[sıfat]
Falçatası olan
-
[sıfat]
Falçatası olan
- FALANJİST
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İspanya'da falanj üyesi
-
[isim]
İspanya'da falanj üyesi
- FALANINCI
-
-
[sıfat]
Söylenmesi gerekli görülmeyen sıra sayısı yerine kullanılan bir söz, filanıncı
- "Falanıncı evin falanıncı katına diye yazarsınız."
-
[sıfat]
Söylenmesi gerekli görülmeyen sıra sayısı yerine kullanılan bir söz, filanıncı
- FALAKASIZ
-
-
[sıfat]
Falakası olmayan
-
[sıfat]
Falakası olmayan
- FALYANOS
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Yunusun iri bir türü
-
[isim]
Yunusun iri bir türü
- FALAKACI
-
-
[isim]
Sadrazamın, İstanbul kadısının, yeniçeri ağasının veya sekbanbaşının denetlemeler sırasında yanında bulunan ve suçlu bulunanları falakaya yatıran görevli
-
[isim]
Sadrazamın, İstanbul kadısının, yeniçeri ağasının veya sekbanbaşının denetlemeler sırasında yanında bulunan ve suçlu bulunanları falakaya yatıran görevli
- FALSOSUZ
-
-
[sıfat]
Hatasız, kusursuz
-
Hatasız, kusursuz biçimde
- "Halis bir şiiri okumak demek, ona şairinin verdiği musiki ayarıyla, fazla ve eksik bir ses ilave etmeksizin, musikiden anlayanların tabiriyle, falsosuz okumak demektir." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Hatasız, kusursuz
- FALCILIK
-
-
[isim]
Falcının işi, bakıcılık
-
Falın daha iyi çıkması için kişinin mücevherlerini kullanmak isteyip, dalgınlıktan yararlanarak çalma işi
-
[isim]
Falcının işi, bakıcılık
- FALAKALI
-
-
[sıfat]
Falakası olan
-
[sıfat]
Falakası olan
- FALSOLU
-
-
[sıfat]
Yanlış, hatalı, kusurlu
- "Bu saydığım, rolün falsolu tarafları." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Uygun ve yerinde olmayan
-
Döne döne ve ekseninden kayarak, kavisli
-
[sıfat]
Yanlış, hatalı, kusurlu
- FALÇATA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Eğri kunduracı bıçağı
-
[isim]
Eğri kunduracı bıçağı
- FALNAME
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Fala bakmanın inceliklerini ve yorumlama özelliklerini anlatan kitap
-
[isim]
Fala bakmanın inceliklerini ve yorumlama özelliklerini anlatan kitap
- FALANCA
-
-
[sıfat]
Falan
- "Falanca yerde, falanca gün."
-
[zamir]
Falan kimse
- "Falanca geldi."
-
[sıfat]
Falan
- FALANJ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Eski Yunanlarda, özellikle Makedonya yayalarının çekirdeğini oluşturan mızraklı alay
-
Bazı ülkelerde yarı askerî, siyasi kuruluş
- "İspanya Ulusal Falanjı."
-
[isim]
Eski Yunanlarda, özellikle Makedonya yayalarının çekirdeğini oluşturan mızraklı alay
- FALLUS
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Erkeklik organı
-
[isim]
Erkeklik organı
- FALAKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ceza olarak ayak tabanlarına vurmakta kullanılan, ayakları uygun bir durumda sıkıştırıp tutan, kalınca bir sopa ile bunun iki ucuna bağlı bir ipi olan cezalandırma aracı
-
Bu araçla uygulanan dayak cezası
-
Bazı kaldıraçlarda kullanılan ucu iple bağlı ağaç parçası
-
[isim]
Ceza olarak ayak tabanlarına vurmakta kullanılan, ayakları uygun bir durumda sıkıştırıp tutan, kalınca bir sopa ile bunun iki ucuna bağlı bir ipi olan cezalandırma aracı
- FALEZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yalı yar
-
[isim]
Yalı yar
- FALSO
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Bir parça çalınır veya söylenirken yapılan nota yanlışlığı
- "Ahenge falso, kalın erkek sesleri de karıştı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Yüzde beş yüz kâr beklediği bu işlerin alt tarafı falso çıkınca apışmış kalmıştı." (Ercüment Ekrem Talu)
- "Artık İstanbul'da her şey gevşemiş, falso vermişti." (Ömer Seyfettin)
- "Yeteneksizliğini ortaya koyacak bir falso yapmaktan korkuyordu." (Çetin Altan)
-
Yanlış davranış
- "Bu iyi adamın şu kadarcık cehaleti ve falsosunu hoş görmeli." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Bir parça çalınır veya söylenirken yapılan nota yanlışlığı