Başında f olan 4 harfli 70 kelime var. F harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde f harfi olan kelimeler listesine ya da sonu f harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında f bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- FAİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Eden, yapan, işleyen
- "Vilayetin bir yerinde faili yakalanamayan bir irtica vakası çıkar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Özne
-
[isim]
Hukuki sonuç doğuracak bir suç işleyen kimse
-
[sıfat]
Eden, yapan, işleyen
- FELÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnme
- "Babam kendisine felç geldiği zaman beni affetti ve çağırttı." (Peyami Safa)
- "Yağmur yüzünden trafik felce uğradı."
- "Sigara içmeyiz, nikotinin yarın bize yapabileceği fenalıkları düşünmek elimizi felce uğratır." (Peyami Safa)
-
[isim]
İnme
- FERT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birey
- "Mustafa Kemal bir fert değil, bir timsaldir." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Birey
- FAÇA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
İskambil destesinin en altındaki kâğıt
-
Yüz, çehre, surat
-
Giysi
-
Yüklü geminin bordasındaki su düzeyi ile boş geminin bordasındaki su düzeyi arasında kalan bölüm
-
[isim]
İskambil destesinin en altındaki kâğıt
- FÖTR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Şapka, çanta, çiçek ve başka süs eşyası yapmak için kullanılan ince ve yumuşak keçe
- "Fötr şapkası, şapkadan başka her şeye benziyor..." (Kemal Tahir)
-
[sıfat]
Bu keçeden yapılmış (şapka)
-
[isim]
Şapka, çanta, çiçek ve başka süs eşyası yapmak için kullanılan ince ve yumuşak keçe
- FOTO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Işık
-
[isim]
Işık
- FİLM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Fotoğrafçılıkta, radyografide ve sinemacılıkta resim çekmek için kullanılan, selülozdan, saydam, bükülebilir şerit
- "Sanki buraya film çevirmeye gelmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir oyunun bütününü taşıyan şerit veya şeritlerin bütünü
-
Sinemalarda gösterilen eser
-
Camlara yapıştırılarak içerinin görünmesini engelleyen bir tür ince yaprak
-
[isim]
Fotoğrafçılıkta, radyografide ve sinemacılıkta resim çekmek için kullanılan, selülozdan, saydam, bükülebilir şerit
- FAAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Çok çalışan, çalışkan, canlı, hareketli, aktif
- "Medeni milletlerarasında faal bir unsur olabileceğimizi ispat etmemiz lazımdır." (Falih Rıfkı Atay)
-
Çalışır durumda olan
-
Etkin
-
[sıfat]
Çok çalışan, çalışkan, canlı, hareketli, aktif
- FÜME
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Duman rengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Füme çorap."
-
[sıfat]
Tütsü ile kurutulmuş (balık, et)
-
[isim]
Duman rengi
- FEDA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir amaç uğrunda bir değer veya varlıktan vazgeçme, uğruna verme
- "Yurt uğruna canım feda."
- "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?"
- "Her şeyi feda ederek onun peşine takılmış." (Hüseyin Cahit Yalçın)
- "Böyle harmancı çingeneler, sana düzinelerle feda olsun!" (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Bir amaç uğrunda bir değer veya varlıktan vazgeçme, uğruna verme
- FOBİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Belirli nesneler veya durumlar karşısında duyulan olağan dışı güçlü korku, yılgı
-
[isim]
Belirli nesneler veya durumlar karşısında duyulan olağan dışı güçlü korku, yılgı
- FARZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Müslümanlıkta, özür olmadıkça yapılması zorunlu, yapılmaması günah sayılan ibadet
- "Peki, farz edelim ki esas itibarıyla arzunu kabul ettim." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Bunun üzerine, işe bir son vermek farz oldu."
- "Vapurun kahvecisi Kefalonyalı denilen ve kötü bir insan farz olunan biriydi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Yapmak zorunda kalınan şey, boyun borcu
-
[isim]
Müslümanlıkta, özür olmadıkça yapılması zorunlu, yapılmaması günah sayılan ibadet
- FAVA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Bakla tanelerinin kabuğu soyulduktan sonra yapılan zeytinyağlı yemek
-
[isim]
Bakla tanelerinin kabuğu soyulduktan sonra yapılan zeytinyağlı yemek
- FRİZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tavandan inerek sahnenin üst kısmını, sahne boyunca kaplayan kısa, dar perde
-
Eski Yunan ve Roma yapılarında taban kirişi ile çatı arasında kalan, üzeri boydan boya kabartmalarla süslü bölüm, efriz
-
[isim]
Tavandan inerek sahnenin üst kısmını, sahne boyunca kaplayan kısa, dar perde
- FARS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Güldürü
-
[isim]
Güldürü
- FERÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dişi canlılarda üreme organının dış bölümü, vulva
-
[isim]
Dişi canlılarda üreme organının dış bölümü, vulva
- FİNK
-
-
[isim]
"Hiçbir şeye aldırmadan gönlünce gezip eğlenmek" anlamına gelen fink atmak deyiminde geçen bir söz
- "Senin derdin İstanbullarda fink atmak, ben buna aracı olamam." (Adalet Ağaoğlu)
-
[isim]
"Hiçbir şeye aldırmadan gönlünce gezip eğlenmek" anlamına gelen fink atmak deyiminde geçen bir söz
- FORS
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Devlet başkanının bulunduğu yerlere, amirallerin çalıştıkları kuruluşlara veya gemilere, generallerin garnizonlarına ve bu düzeydeki görevlilerin arabalarına çekilen üç veya dört köşeli bayrak
-
Söz geçirirlik, saygınlık
-
Gösterişlilik
-
Gidon
-
[isim]
Devlet başkanının bulunduğu yerlere, amirallerin çalıştıkları kuruluşlara veya gemilere, generallerin garnizonlarına ve bu düzeydeki görevlilerin arabalarına çekilen üç veya dört köşeli bayrak
- FERZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Satranç oyununda vezir
-
[isim]
Satranç oyununda vezir
- FLAŞ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Fotoğraf çekiminde ışık yeterli olmadığında bir görüntüyü net almak için kullanılan çok kısa süreli ve güçlü parıltı
-
Fotoğraf çekiminde güçlü parıltıya gereksinim duyulduğunda kullanılan lamba
-
[sıfat]
İletişimde üstünlüğü, önceliği olan, önemli (haber)
-
[sıfat]
Gösterişe, ilgiye düşkün
-
[sıfat]
Ünlü, gözde
- "O günlerin şimdi çoğu unutulmuş flaş imzaları arasında bile ilgiyi hemen çeken iki şair." (Tomris Uyar)
-
[isim]
Fotoğraf çekiminde ışık yeterli olmadığında bir görüntüyü net almak için kullanılan çok kısa süreli ve güçlü parıltı