Sonunda e olan 4 harfli 295 kelime var. E harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde e harfi olan kelimeler listesine ya da başında e harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DEME
-
-
[isim]
Demek işi
- "Tencere dibin kara hikâyesi, kimin kime ne demeye hakkı var?" (Haldun Taner)
- "Çağımızı kötülemek, bugün gerçek şair, eskisinden azdır demeye getirmek için mi söylüyorum bunları..." (Nurullah ataç)
- "İşimiz bitiyor demeye kalmadı, herkes ayağa kalktı."
- "Ne demek! "Dörde kadar evlenir erkek" demeye kalmadan başladı şirretliğe." (Mehmet Akif Ersoy)
-
Anlam
- "Bu söz ne demeye gelir?"
-
Halk edebiyatında şiir
-
Genellikle Alevi şairlerin tarikatlarıyla ilgili konuları işleyen şiirlerine, kendilerince verilen ad
-
Ağıt
-
Atasözü
-
[isim]
Demek işi
- KÖRE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Karınca yuvası
-
Demirci körüğünün, kömürlerin yandığı bölüme açılan deliği
-
[isim]
Karınca yuvası
- ŞİKE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir spor karşılaşmasının sonucunu değiştirmek için maddi veya manevi bir çıkar karşılığı varılan anlaşma
-
Bir çıkar karşılığı, uzlaşarak bir iş yapma, aldatma
- "Bu işte şike var."
-
[isim]
Bir spor karşılaşmasının sonucunu değiştirmek için maddi veya manevi bir çıkar karşılığı varılan anlaşma
- FÜME
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Duman rengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Füme çorap."
-
[sıfat]
Tütsü ile kurutulmuş (balık, et)
-
[isim]
Duman rengi
- UHDE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birinin yapmakla yükümlü olduğu iş, görev
- "Bu işi tek bir kişiye verseniz yine uhdesinden gelir çünkü yapacağı bellidir." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Kulübün masrafını Türk azalar uhdelerine almışlardır." (Ömer Seyfettin)
-
Sorumluluk
-
[isim]
Birinin yapmakla yükümlü olduğu iş, görev
- HELE
-
-
[bağlaç]
Özellikle
- "O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör / Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör." (Melih Cevdet Anday)
- "Hele bak, nasıl çalışıyor."
- "Hele bir dinlemesin."
-
"Sonunda" anlamıyla geciken davranışları bildirmek için kullanılan bir söz
-
Uyarma, korkutma veya söz verme anlatan bir söz
- "Sınıfını geç hele öyle bir hediye alacağım ki."
-
[bağlaç]
Özellikle
- ÜZME
-
-
[isim]
Üzmek işi
-
[isim]
Üzmek işi
- TİKE
-
-
[isim]
Et, ekmek, peynir vb.nde parça, lokma, dilim
-
[isim]
Et, ekmek, peynir vb.nde parça, lokma, dilim
- DORE
- ...
- KABE
- ...
- NERE
-
-
[isim]
Hangi yer?
- "Buranın nere olduğunu biliyor musunuz? Bu, nerenin resmi?"
- "Konya nere Ankara nere."
-
Hangi taraf?
-
Hangi organ?
- "Nereniz ağrıyor?"
-
Tekrarlandığında karşılaştırılan şeylerin uzaklığını belirten bir söz
- "İzmir nere, Ankara nere?"
-
[isim]
Hangi yer?
- ZEDE
- ...
- ERME
-
-
[isim]
Ermek işi
-
[isim]
Ermek işi
- SÖVE
-
-
[isim]
Kapı ve pencerenin yerleştiği kasa, çerçeve
- "Kendilerini ağaçlara, kapı sövelerine çarpmazlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
Avlu kapısının iki yanına konan uzun taşlar
- "Başını kapının taş sövesine koyup bir mektep çocuğu gibi bağıra bağıra ağlamak istiyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Kapı ve pencerenin yerleştiği kasa, çerçeve
- VADE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir işin yapılması veya bir borcun ödenmesi için tanınan süre, mühlet, mehil
- "Villanın vadesi ocak sonunda geliyordu, değil mi?" (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Bir işin yapılması veya bir borcun ödenmesi için tanınan süre, mühlet, mehil
- ETME
-
-
[isim]
Etmek işi
-
[isim]
Etmek işi
- SÖBE
-
-
[sıfat]
Biçimi yumurta gibi olan, beyzi, oval
-
[sıfat]
Biçimi yumurta gibi olan, beyzi, oval
- BÜFE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Evlerde içine yemek takımlarının konduğu dolap
-
Toplantılarda yiyecek ve içeceklerin konulduğu masa
- "Kadınlar büfeye gidip bir şey yemek için bile kımıldamıyorlardı." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yiyecek, içecek, gazete, dergi vb.nin satıldığı küçük dükkân
- "Ben köşedeki büfeden size sandviç getirebilirim." (Peyami Safa)
-
[isim]
Evlerde içine yemek takımlarının konduğu dolap
- BİDE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bedenin belden aşağı bölümlerini yıkamakta kullanılan tuvalet aracı
-
[isim]
Bedenin belden aşağı bölümlerini yıkamakta kullanılan tuvalet aracı
- KEME
-
-
[isim]
Büyük sıçan
-
Domalan
-
[isim]
Büyük sıçan