Başında doğru olan 22 kelime var. Doğru ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde doğru olan kelimeler listesine ya da sonu doğru ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında doğru bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
DOĞRULANMAK
DOĞRUCULUK, DOĞRULAMAK, DOĞRULANMA, DOĞRULTMAÇ, DOĞRULTMAK, DOĞRULTMAN
DOĞRULAMA, DOĞRULMAK, DOĞRULTMA
DOĞRUDAN, DOĞRULMA, DOĞRULTU, DOĞRULUK, DOĞRULUM, DOĞRUSAL, DOĞRUSUZ
DOĞRUCA, DOĞRUCU, DOĞRULU, DOĞRUSU
DOĞRU
D O R U Ğ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
5 Harfli Kelimeler
DOĞRU
4 Harfli Kelimeler
DOĞU, DORU, ORDU
2 Harfli Kelimeler
DO, OD, UR
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DOĞRULANMAK
-
-
[nsz]
Doğrulama işine konu olmak veya doğrulama işi yapılmak
-
[nsz]
Doğrulama işine konu olmak veya doğrulama işi yapılmak
- DOĞRULTMAÇ
-
-
[isim]
İki yönlü bir dalgalı akımı, bir yönlü doğru akıma çevirmeye yarayan aygıt, redresör
-
[isim]
İki yönlü bir dalgalı akımı, bir yönlü doğru akıma çevirmeye yarayan aygıt, redresör
- DOĞRULTMAN
-
-
[isim]
Bir nokta veya bir çizginin hareketine yön vererek bu hareketi yöneten şey
-
Çizgi oluşturan noktanın veya yüzey oluşturan çizginin yönelmesi gereken doğrultuyu gösteren çizgi veya düzlem
-
[isim]
Bir nokta veya bir çizginin hareketine yön vererek bu hareketi yöneten şey
- DOĞRUCULUK
-
-
[isim]
Doğrucu olma durumu
- "Gönüllü doğruculuğun o kadarı tatlı anılar edinme şanslarını büyük çapta kısıtlar." (Refik Erduran)
-
Bir insanın söz ve hareketleriyle kanaat ve inançlarının, düşünüşünün uyuşması
-
[isim]
Doğrucu olma durumu
- DOĞRULANMA
-
-
[isim]
Doğrulanmak işi
-
[isim]
Doğrulanmak işi
- DOĞRULTMAK
-
-
[-i]
Doğrulmasını sağlamak, doğru duruma getirmek
- "Aralarında bellerini doğrultamayacak kadar yaşlıları da vardı." (Tarık Buğra)
-
Düzeltmek
- "Yanlışları doğrultmak."
-
Yöneltmek
-
Yön bulmak
- "Karşıki tepeye bakarak yolu doğrultup geldim."
-
Para sağlamak, kazanmak
- "Bütçemizi doğrultur, pansiyoner olmaktan vazgeçeriz." (Atilla İlhan)
-
[-i]
Doğrulmasını sağlamak, doğru duruma getirmek
- DOĞRULAMAK
-
-
[-i]
Bir şeyin doğru olduğunu ortaya koymak, desteklemek, teyit etmek, tasdik etmek
- "Olup bitenler ve başka kaynaklardan alınan haberler Ali Yusuf'u daima doğruluyordu." (Tarık Buğra)
-
Bir önermenin doğruluğunu veya yanlışlığını belirlemek amacıyla olayları inceleyip araştırmak
-
[-i]
Bir şeyin doğru olduğunu ortaya koymak, desteklemek, teyit etmek, tasdik etmek
- DOĞRULAMA
-
-
[isim]
Doğrulamak işi, teyit, tasdik, konfirmasyon
-
Bir varsayımın doğruluğunu denetlemek için deney ve mantıksal tanıtlama yoluyla yapılan işlemlerin bütünü
-
[isim]
Doğrulamak işi, teyit, tasdik, konfirmasyon
- DOĞRULTMA
-
-
[isim]
Doğrultmak işi
-
[isim]
Doğrultmak işi
- DOĞRULMAK
-
-
[nsz]
Eğik veya eğri bir şey, düz bir duruma gelmek
-
Oturan veya yatan bir kimse toparlanmak, dik bir duruma gelmek
- "Uzandığım yerden hafifçe doğrularak onları çizmeye başlıyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[-e]
Yönelmek
- "Çocuk hızlı, paytak adımlarla parkın kapısına doğruldu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yeniden güçlenmek, kalkınmak
-
Para sağlanmak, kazanılmak
- "Nasıl, gündelik doğruldu mu?"
-
[nsz]
Eğik veya eğri bir şey, düz bir duruma gelmek
- DOĞRULUM
-
-
[isim]
Yönelim
-
[isim]
Yönelim
- DOĞRUSAL
-
-
[sıfat]
Bir doğru ile ilgili olan
-
Bir doğruyu izleyen
-
Bir doğrunun denklemi birinci dereceden olduğu için birinci derece ifadelerine genel olarak verilen sıfat
- "Doğrusal denklemler."
-
[sıfat]
Bir doğru ile ilgili olan
- DOĞRUDAN
-
-
[sıfat]
Aracısız
- "Doğrudan pazarlık."
-
[zarf]
Aracısız olarak, herhangi bir aracı kullanmadan
- "Devreye girmeselerdi seninle doğrudan görüşmek niyetindeydim." (Ahmet Ümit)
-
[sıfat]
Aracısız
- DOĞRUSUZ
-
-
[sıfat]
Doğrusu olmayan
-
[sıfat]
Doğrusu olmayan
- DOĞRULTU
-
-
[isim]
Yön, istikamet
- "Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda ... devletin gözetim ve denetimi altında yapılır." (Anayasa)
-
Tutulan, izlenen yol
-
Paralel olmayan iki sonsuz doğruyu birbirinden ayırt ettiren durum
- "Düz gittiği veya geldiği düşünülen bir okun uzayda kalan izi, okun doğrultusunu gösterir."
-
Belli bir sonsuz doğrunun belirttiği tek yol, istikamet
-
[isim]
Yön, istikamet
- DOĞRULUK
-
-
[isim]
Doğru ve dürüst olma durumu, doğru olana yakışır davranış, dürüstlük, adalet
- "Yazıyı yazana, bu dediklerinin doğruluğuna nasıl inansın okuyucu?" (Necati Cumalı)
-
Düşüncenin gerçekle uyuşması, yargı ve önermelerin gerçeğe uygun olması
-
[isim]
Doğru ve dürüst olma durumu, doğru olana yakışır davranış, dürüstlük, adalet
- DOĞRULMA
-
-
[isim]
Doğrulmak işi
-
[isim]
Doğrulmak işi
- DOĞRUCU
-
-
[isim]
Her şeyin doğrusunu söylemeyi huy edinmiş olan kimse
-
[isim]
Her şeyin doğrusunu söylemeyi huy edinmiş olan kimse
- DOĞRUCA
-
-
[sıfat]
Doğruya yakın
-
[zarf]
Hiçbir yöne sapmadan, dolaylı olmayarak, dolaşmayarak
- "Belki doğruca Ankara'ya dönersin, değil mi?" (Etem İzzet Benice)
-
[sıfat]
Doğruya yakın
- DOĞRULU
-
-
[sıfat]
Bir doğru boyunca olan, müstakim
- "Doğrulu hareket."
-
[sıfat]
Bir doğru boyunca olan, müstakim