Başında d olan 4 harfli 88 kelime var. D harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde d harfi olan kelimeler listesine ya da sonu d harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında d bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DORE
- ...
- DEST
- ...
- DREÇ
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Ağlı kepçe, tarama ağı
- "Dreçlerle, algarnalarla, manyetolarla avlanmak."
-
[isim]
Ağlı kepçe, tarama ağı
- DUYU
-
-
[isim]
İnsanların ve hayvanların, dış dünyanın uyaranlarını görme, işitme, koklama, dokunma ve tatma organlarıyla algılama yeteneği, duyum, hasse
- "Tüm duyularım uyanık olarak trenimin rengini ve numarasını bulmaya çalışırdım." (Nazlı Eray)
-
[isim]
İnsanların ve hayvanların, dış dünyanın uyaranlarını görme, işitme, koklama, dokunma ve tatma organlarıyla algılama yeteneği, duyum, hasse
- DAĞİ
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Dağlık bölgelerde söylenen türkülerin makamı
-
[isim]
Dağlık bölgelerde söylenen türkülerin makamı
- DEFİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Taraflardan birinin kendisine açılan davada borçtan kurtulmak için başvurduğu her türlü yol
-
[isim]
Taraflardan birinin kendisine açılan davada borçtan kurtulmak için başvurduğu her türlü yol
- DÖRT
-
-
[isim]
Dört sayısının adı
- "Ülkemizde, elbette yüz binlerce mutlu, sıhhatli, şen, dört başı mamur çocuk var." (Talât Halman)
- "Oğulları babasını iyileştirmek için dört bir yana koşuşurdu." (Atilla İlhan)
- "Cemil, Cemil! diye haykırarak yağmurun altında dört dönüyordum." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Ömrünü dört duvar arasında geçirmiş, çocuklarından başka insan yüzü görmemiş temiz bir ev kadını birdenbire değişemezdi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bu sayıyı gösteren 4, IV rakamlarının adı
- "Bizi memnun etmek için etrafımızda dört dönüyordu." (Çetin Altan)
-
[sıfat]
Üçten bir artık
-
[isim]
Dört sayısının adı
- DELİ
-
-
[sıfat]
Aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan, mecnun
- "İki genç, deli gibi birbirlerini seviyorlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Deli oluyordu çocuklara, onlarsız edemiyordu."
- "Teğmenin, teyzem dediği, altmışlık, altmış beşlik, suratı hâlâ düzgünlü, kirpikleri hâlâ sürmeli, deli saraylı gibi bir kadıncağızmış." (Haldun Taner)
- "Kitap delisi. Oyun delisi. Sinema delisi."
-
Coşkun, azgın (hayvan, duygu vb.)
- "Bu deli öfkeyi kime veya nelere, bir namlu gibi çevireceğini bilemiyordu." (Tarık Buğra)
- "En bildiği derste bile kopya çeker, çekmezse hasta olur, deliye döner." (Haldun Taner)
-
Davranışları aşırı ve taşkın olan (kimse), çılgın
- "Ben delinin biriyim, ateşe girerim." (Falih Rıfkı Atay)
- "Patronun deliye döndüğünden habersizce geldi, elindeki şemsiyeye yapıştı." (Rıfat Ilgaz)
-
[sıfat]
Aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan, mecnun
- DEPO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Korunmak, saklanmak veya gerektiğinde kullanılmak için bir şeyin konulduğu yer, ardiye
- "Eşya deposu. Su deposu."
-
Bir malın toptan satıldığı ve çokça bulunduğu yer
- "Ben depoya güzel bir portatif eczane ısmarlayacağım." (Mahmut Yesari)
-
Ordu mallarının saklandığı, bakımlarının yapıldığı yer, debboy
-
[isim]
Korunmak, saklanmak veya gerektiğinde kullanılmak için bir şeyin konulduğu yer, ardiye
- DİVA
- ...
- DEHA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnsan zekâsının, insan kişiliğinin erişebileceği en yüksek düzey, dâhilik
- "Hepimiz Mustafa Kemal'in askerlik dehasına inanırdık." (Falih Rıfkı Atay)
-
Dâhi
- "Dehalar muvaffak olmak için zamanlarını ve şartlarını unutamazlar." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
İnsan zekâsının, insan kişiliğinin erişebileceği en yüksek düzey, dâhilik
- DİYA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Slayt
-
[isim]
Slayt
- DANA
-
-
[isim]
İneğin, sütten kesildikten sonra bir yaşına kadar olan yavrusu
- "İstediğimiz parayı vermezse işte o zaman dananın kuyruğu kopar." (Yahya Kemal)
-
[isim]
İneğin, sütten kesildikten sonra bir yaşına kadar olan yavrusu
- DERE
-
-
[isim]
Genellikle yazın kuruyan küçük akarsu
-
Bu akarsuyun yatağı
-
İki dağ arasındaki uzun çukur
-
Damlarda yağmur sularını toplayarak oluğa veren çinko veya kiremit yol
-
[isim]
Genellikle yazın kuruyan küçük akarsu
- DAHİ
-
-
[bağlaç]
Da, de
- "Ben dahi gideceğim."
-
Bile
- "Artık gelse dahi beni bulamaz."
-
[bağlaç]
Da, de
- DÜRÜ
-
-
[isim]
Dürülmüş şey
-
Armağan, hediye
-
Çeyiz
-
Düğüne çağrılanlara düğün sahibi tarafından verilen armağan
-
[isim]
Dürülmüş şey
- DÜZE
-
-
[isim]
Doz
-
[isim]
Doz
- DARP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Vurma, dövme
-
Çarpma
-
Vuruş
-
[isim]
Vurma, dövme
- DAYI
-
-
[isim]
Annenin erkek kardeşi
-
Cesur, yiğit
-
[ünlem]
Yaşlı erkeklere söylenen bir seslenme sözü
- "O kadarcık okumaktan kanun anlaşılsa avukata ekmek mi kalırdı, dayı!" (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kayırıcı
- "Bunların çok bariz olan bir tarafı da siyasi dayıları sık sık değiştirmeleridir." (Peyami Safa)
-
Kabadayı
-
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Tunus, Cezayir ve Trablusgarp'ta seçimle başa getirilen yönetici
-
[isim]
Annenin erkek kardeşi
- DESİ
- ...