Başında bo olan 5 harfli 36 kelime var. Bo ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde bo olan kelimeler listesine ya da sonu bo ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında bo bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BOĞMA
-
-
[isim]
Boğmak işi
-
[isim]
Boğmak işi
- BOĞUK
-
-
[sıfat]
Kısılmış (ses)
- "Zeyno'nun birdenbire boğazından boğuk bir ses çıktı." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Kısılmış (ses)
- BORDO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Mora çalan kırmızı renk, şarap tortusu rengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Bordo çanta."
-
[isim]
Mora çalan kırmızı renk, şarap tortusu rengi
- BORSA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Bazı tüccarların ve özellikle sarraflarla değerli kâğıt ve tahvil alışverişiyle uğraşanların alım satım ve değişim amacıyla devlet denetimi altında iş yaptıkları yer
- "Borsada istediği gibi oynuyordu fiyatlarla." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Bazı tüccarların ve özellikle sarraflarla değerli kâğıt ve tahvil alışverişiyle uğraşanların alım satım ve değişim amacıyla devlet denetimi altında iş yaptıkları yer
- BORAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bor asidi ile bir oksidin birleşmesinden oluşan tuz
-
[isim]
Bor asidi ile bir oksidin birleşmesinden oluşan tuz
- BOCUK
-
Kelime Kökeni : Rusça
-
[isim]
Ortodokslarca kutlanan İsa'nın doğum yortusu
-
[isim]
Ortodokslarca kutlanan İsa'nın doğum yortusu
- BOKLU
-
-
[sıfat]
Boku olan
-
Pis
-
[sıfat]
Boku olan
- BOHEM
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
Yarınını düşünmeden günü gününe tasasız, derbeder bir yaşayışı olan (kimse veya topluluk)
- "Gecenin bu saatinde bohem arkadaşlarımın bulunabilecekleri büyük bir birahanenin kapısı önünde durdum." (Peyami Safa)
-
Yarınını düşünmeden günü gününe tasasız, derbeder bir yaşayışı olan (kimse veya topluluk)
- BORAK
-
-
[sıfat]
Bor (I)
-
[sıfat]
Bor (I)
- BOYNA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Sandalı kıçtan yürüten kısa kürek, boyana
-
[isim]
Sandalı kıçtan yürüten kısa kürek, boyana
- BOYAR
-
Kelime Kökeni : Rusça
-
[isim]
Tuna bölgesinde, Transilvanya'da, Rusya'da soylulara verilen unvan
-
[isim]
Tuna bölgesinde, Transilvanya'da, Rusya'da soylulara verilen unvan
- BOĞAK
-
-
[isim]
Anjin
-
[isim]
Anjin
- BOZUK
-
-
[sıfat]
Bozulmuş olan
- "Daracık ve bozuk kaldırımlardan çamurlu sular akıyordu." (Tarık Buğra)
-
Görevini yapamaz duruma gelmiş (organ)
- "Ağzındaki birkaç bozuk dişten şüphe ettim." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Madenî para, bozuk para
- "Hiç olmazsa birkaç kuruş bozuk ver!" (Memduh Şevket Esendal)
-
Kötümser, gergin, huzursuz, karışık
- "Bozgun sırasında Ankara'da meclisin havası pek bozuktu." (Falih Rıfkı Atay)
-
Kızgın, sıkıntılı
- "Süleyman'ı adada yüzü o kadar bozuk ve korkunç buldu ki." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Bozulmuş olan
- BODUÇ
-
-
[isim]
Ağaç veya topraktan yapılmış küçük su kabı
-
[isim]
Ağaç veya topraktan yapılmış küçük su kabı
- BOĞAZ
-
-
[isim]
Boynun ön bölümü ve bu bölümü oluşturan organlar, imik, kursak
- "Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir." (Ömer Seyfettin)
- "Birbiriyle boğaz boğaza gelen okul çocuklarını, Samet'in varlığı bugünlerde tek bir vücut gibi bir araya toplayabilirdi." (Halide Edip Adıvar)
- "Çocukluğumdan beri sık sık boğaz olurdum." (Burhan Felek)
- "Kediyi karşısında gördükçe yüreği titriyor, boğazı kuruyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Şişe, güğüm vb. kaplarda ağza yakın dar bölüm
- "Şişenin boğazı. Testinin boğazı."
- "Fazla imrendiriyorsun insanı, boğaz olacağız." (Sait Faik Abasıyanık)
-
İki dağ arasında dar geçit, derbent
- "Yol üzerindeki derbentleri ve boğazları işgal ederek ordunun başında bunları takip ediyordu." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
-
Yedirip içirme yükümü, iaşe
- "İşçilerin boğazı bizden olacak."
-
Yiyeceği içeceği sağlanan kimse
- "Hayat zor anne, kaç boğazız evde, ağabeyim hangi birimize yetişsin." (Ayşe Kulin)
-
Yeme içme
- "Boğazına düşkün."
-
İki kara arasındaki dar deniz
-
[isim]
Boynun ön bölümü ve bu bölümü oluşturan organlar, imik, kursak
- BOLCA
-
-
[sıfat]
Oldukça geniş
- "Bolca bir pantolon."
-
[zarf]
Oldukça çok, çokça
- "Bu yıl bolca yağmur düştü." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Oldukça geniş
- BOYLU
-
-
[sıfat]
Boyu olan
- "Hatırlayabildiğim kadar annem orta boylu idi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Boyu benzerlerinden uzun olan
- "Sahneye birbirinden enli ve boylu dört taze birbiri ardınca girdi." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Boyu olan
- BORDA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Geminin veya kayığın yanı
- "Bordaya vuran küçük dalgaların serpintisi ara sıra muşamba şilteleri ıslatıyordu." (Haldun Taner)
- "Genç kadın rahat binmek için onu eliyle tutup borda bordaya yanaştırdı." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Geminin veya kayığın yanı
- BOMBE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Şişkinlik, kabarıklık
-
[isim]
Şişkinlik, kabarıklık
- BOYUT
-
-
[isim]
Bir cismin herhangi bir yöndeki uzantısı
- "Aylak kişiliğine tutarlı bir boyut katar." (Haldun Taner)
- "Bazı şeylere uzaktan bakmak, onlara, onlarda olmayan bir boyut kazandırır." (Haldun Taner)
-
Nitelik, genişlik, kapsam
- "Macarların kukla tiyatrosunu seyrederken de aynı inanılmaz boyutlara vardığını görmüştüm." (Haldun Taner)
-
Durum
- "Yeni boyutlar, düşünme olanakları kazandığımı sanarak ayrıldım tiyatrodan." (Necati Cumalı)
-
Doğruların, yüzeylerin veya cisimlerin ölçülmesinde ele alınan üç doğrultudan uzunluk, genişlik ve derinlikten her biri, buut
-
Film veya fotoğrafta boyut, format
-
[isim]
Bir cismin herhangi bir yöndeki uzantısı