Başında be olan 8 harfli 150 kelime var. Be ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde be olan kelimeler listesine ya da sonu be ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında be bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BEDENSİZ
- ...
- BESBELLİ
-
-
[sıfat]
Açık, apaçık, çok belli
- "Açlığını kim duyar eğri ovaların, yanık dağların / Ölülerin duymadığı besbelli." (Fazıl Hüsnü Dağlarca)
-
[zarf]
Anlaşıldığına göre, anlaşılıyor ki
-
[sıfat]
Açık, apaçık, çok belli
- BESTEKAR
- ...
- BEDİİYAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Estetik bilimi, güzel sanatlar
-
[isim]
Estetik bilimi, güzel sanatlar
- BENCİLİK
-
-
[isim]
Benci olma durumu, hodpesentlik, egoizm
-
İnsanın bütün eylemlerinin ben sevgisiyle belirlenmiş olduğunu, buna göre ahlaklılığın da yalnızca kendini koruma içgüdüsünün bir biçimi olduğunu ileri süren öğreti
-
Kendi benini ve çıkarını hayatın mutlak ilkesi yapan anlayış
-
[isim]
Benci olma durumu, hodpesentlik, egoizm
- BESLENEN
-
-
[sıfat]
Sönümsüz
-
[sıfat]
Sönümsüz
- BEŞUŞLUK
- ...
- BEYNİNDE
-
-
[zarf]
Arasında
- "Bu ölçüler halk lisanında döner, halk beyninde görüşülür." (Burhan Felek)
-
[zarf]
Arasında
- BENLİKÇİ
-
-
Her konuda hep kendini ileri süren, hep kendinden söz eden kimse
-
Benlikçilik yanlısı olan kimse
-
Her konuda hep kendini ileri süren, hep kendinden söz eden kimse
- BEDELSİZ
-
-
[sıfat]
Bedeli olmayan, bedel ödenilmeyen
-
Çok değerli, bedeli belirlenemeyen
- "İstanbul'un bu bedelsiz, ince ve kendini çok ağır satan güzellerini de düşündüm." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Bedeli olmayan, bedel ödenilmeyen
- BELİRSİZ
-
-
[sıfat]
Belirli olmayan, belgisiz, gayrimuayyen
- "Tatlı ve mahmur bakışlı gözlerini belirsiz bir noktaya dikti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Niteliği hakkında tam bir bilgi edinilemeyen, müphem
- "Bir ayağın yerlere sürtünmesinden çıkan, silik ve belirsiz sesi işitti." (Peyami Safa)
-
Bilinmeyen, meçhul
- "Ne olduğu belirsiz."
-
[sıfat]
Belirli olmayan, belgisiz, gayrimuayyen
- BESLENİŞ
-
-
[isim]
Beslenme işi veya biçimi
-
[isim]
Beslenme işi veya biçimi
- BEKLEMEK
-
-
[nsz]
Bir iş oluncaya, biri gelinceye değin bir yerde kalmak, durmak
- "Arkadaki tramvaylar dizi olmuş, bekliyorlardı." (Haldun Taner)
-
[-i]
Süre tanımak, acele etmemek
- "Demin orada oturdum, senin uyanma saatini bekledim." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Bir şeyi, bir kimseyi gözetmek, korumak, muhafaza etmek
- "Eşyayı beklemek. Tutukluları beklemek."
-
Ummak
- "Nikâhtan bu kadar keramet bekleme!" (Peyami Safa)
-
Karşılaşma ihtimali bulunmak
- "Sabri gittikten sonra Basire, ondan gebe kalmış olmaktan korkarak bekledi." (Memduh Şevket Esendal)
-
Aramak, istemek
- "Bu tecrübeli deniz kurdunun muhakkak bir beklediği var." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
-
Oyalanmak
-
[nsz]
Bir iş oluncaya, biri gelinceye değin bir yerde kalmak, durmak
- BELMOPAN
- ...
- BEZENMEK
-
-
[nsz]
Bezeme işine konu olmak, süslenmek
- "Yüzlerce sene vakıflarla bezenecek olan İstanbul'da fetihten sonra, millî mimar, yeni bir merhaleye girmişti." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[nsz]
Bezeme işine konu olmak, süslenmek
- BESİHANE
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Besi yapılan yer
-
[isim]
Besi yapılan yer
- BEDAVAYA
-
-
[zarf]
Bedavadan
-
[zarf]
Bedavadan
- BEKLENME
-
-
[isim]
Beklenmek durumu
-
[isim]
Beklenmek durumu
- BESLEMEK
-
-
[-i]
Yiyecek ve içeceğini sağlamak
- "Okulun artıklarıyla otuz kişiden fazla insan besliyorduk." (Halide Edip Adıvar)
-
Yedirmek
- "Pembe ekmekler kızartacak, üstlerine tereyağı, reçel, havyar sürecek, onu eliyle besleyecekti." (Halide Edip Adıvar)
-
Semirtmek
-
Eklemek, katmak, çoğaltmak
- "Ateş zayıfladıkça besliyor, ateşe gömdükleri mısırlar piştikçe misafirin eline tutuşturuyorlardı." (Necati Cumalı)
-
Bir şeyi korumak veya sağlamca durmasını sağlamak için çevresini veya altını desteklemek, doldurmak, pekiştirmek
- "Bacaklarımızın altını iki sabun çuvalı ve atların yem torbalarıyla besleyerek sırtüstü yattık." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yetiştirmek
- "Herkes kanarya, kedi, köpek beslemez ya!" (Haldun Taner)
-
Bir duyguyu gönülde yaşatmak
- "Uzun müddetten beri şiddetle beslediği bir histi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Maddi yardım yapmak, desteklemek
-
[-i]
Yiyecek ve içeceğini sağlamak
- BEZCİLİK
-
-
[isim]
Bezcinin işi veya mesleği
-
[isim]
Bezcinin işi veya mesleği