Sonunda bar olan 22 kelime var. BAR ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde bar olan kelimeler listesine ya da başında bar olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
NAZARIİTİBAR
İADEİİTİBAR, KELAMIKİBAR
KIRKAMBAR
İSTİHBAR, KEHRİBAR
ARAZBAR, MİLİBAR
BARBAR, BUMBAR, CEBBAR, CIMBAR, ÇIMBAR, İTİBAR, İZOBAR, LOMBAR
AMBAR, DUBAR, İCBAR, İHBAR, KİBAR
BAR
A B R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
BAR, RAB
2 Harfli Kelimeler
AB, AR, RA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- NAZARIİTİBAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İlgi, dikkat
-
[isim]
İlgi, dikkat
- KELAMIKİBAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Özdeyiş
-
[isim]
Özdeyiş
- İADEİİTİBAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yitirilen saygınlığı yeniden elde etme
-
[isim]
Yitirilen saygınlığı yeniden elde etme
- KIRKAMBAR
-
-
[isim]
İçinde değişik türden şeyler bulunan kap veya yer
-
Birçok konuda bilgisi olan kimse
-
Çerçi
-
[isim]
İçinde değişik türden şeyler bulunan kap veya yer
- İSTİHBAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Haber ve bilgi alma
-
[isim]
Haber ve bilgi alma
- KEHRİBAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Süs eşyası yapımında kullanılan, açık sarıdan kızıla kadar türlü renklerde, yarı saydam, kolay kırılır ve bir yere hızlıca sürtüldüğünde hafif cisimleri kendine çeken, fosilleşmiş reçine, samankapan, kılkoparan
- "Önümdeki kutuda elmas, akik, zümrüt, necef, sedef, kehribar vesaire gibi yüz kadar küçük küçük taşlar vardı." (Ömer Seyfettin)
- "Üstelik tütünler kehribar gibiydi bu yıl." (Necati Cumalı)
-
[sıfat]
Bu reçineden yapılmış
- "İki aydır kayıp sarı kehribar tespihini görünce sevindi." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Süs eşyası yapımında kullanılan, açık sarıdan kızıla kadar türlü renklerde, yarı saydam, kolay kırılır ve bir yere hızlıca sürtüldüğünde hafif cisimleri kendine çeken, fosilleşmiş reçine, samankapan, kılkoparan
- ARAZBAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Türk müziğinde bir birleşik makam
-
[isim]
Türk müziğinde bir birleşik makam
- MİLİBAR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir barın binde biri değerinde atmosfer basıncı ölçü birimi
-
[isim]
Bir barın binde biri değerinde atmosfer basıncı ölçü birimi
- İZOBAR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Eş basınç
-
[isim]
Eş basınç
- ÇIMBAR
-
-
[isim]
Dokuma tezgâhındaki kumaşı germeye yarayan iki tarafı dişli araç
-
[isim]
Dokuma tezgâhındaki kumaşı germeye yarayan iki tarafı dişli araç
- LOMBAR
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Gemi bordalarına, küpeştelerine açılan dörtgen biçiminde delik
-
[isim]
Gemi bordalarına, küpeştelerine açılan dörtgen biçiminde delik
- CIMBAR
-
-
[isim]
Çımbar
-
Filiz, sürgün
-
[isim]
Çımbar
- BARBAR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Uygarlaşmamış (kavim, topluluk)
- "Barbar akınlarından beri bu yollarda gördüğüm en asil atlısın." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Kaba saba, ilkel
- "Bu vaziyeti haber alan köylüler türlü barbar aletlerle şehir ahalisini korumak üzere kasabaya yürümüşlerdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kaba ve kırıcı
-
[sıfat]
Uygarlaşmamış (kavim, topluluk)
- İTİBAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Saygı görme, değerli, güvenilir olma durumu, saygınlık, prestij
- "Benim bir kuru itibardan başka neyim var bu dünyada kaybedecek?" (Necati Cumalı)
- "Biz sana ağabey diye itibar ediyoruz." (Burhan Felek)
- "Yaşarken de öldükten sonra da en büyük itibarı gördü." (Haldun Taner)
- "Paran kıtsa itibarın sağ olsun." (Memduh Şevket Esendal)
-
Borç ödemede güvenilir olma durumu, kredi
- "Başkalarının sözüne itibar etmez."
-
[isim]
Saygı görme, değerli, güvenilir olma durumu, saygınlık, prestij
- CEBBAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kudret sahibi Tanrı
-
[sıfat]
Becerikli, açıkgöz (kadın)
-
Zorlayıcı, zorba
-
[isim]
Kudret sahibi Tanrı
- BUMBAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Büyükbaş ve küçükbaş hayvanların kalın bağırsağı
-
Bu bağırsağa ciğer, kıyma, pirinç veya bulgur doldurularak yapılan yemek
- "Bumbar dolması."
-
Soğuğun girmesini önlemek için kapı ve pencere aralıklarına takılan, içi pamuk dolu, uzun bez kılıf
-
[isim]
Büyükbaş ve küçükbaş hayvanların kalın bağırsağı
- DUBAR
-
-
[isim]
Kefalgillerden, 30-40 cm uzunluğunda, eti lezzetli bir balık türü (Mugil cephalus)
-
[isim]
Kefalgillerden, 30-40 cm uzunluğunda, eti lezzetli bir balık türü (Mugil cephalus)
- AMBAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Genellikle tahıl saklanan yer
- "Asker ambarlarında buğday var." (Halide Edip Adıvar)
-
Yiyecek ve bazı eşyanın saklandığı yer
-
Geminin yük koymaya ayrılmış yeri
- "Hakaretlerle bağırarak haşlıyor ve onlara ambarda ve güvertedeki yerlerini gösteriyordu." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Genellikle tahılın çok üretildiği yer, bölge
- "Buğday ambarımız Konya."
-
Kum, çakıl vb. yapı malzemesini ölçmekte kullanılan ve her yanı çoğunlukla 75 cm olan küp ölçek
- "Şu dört yüz elli dört kuruş, iki ambar kum." (Halit Fahri Ozansoy)
-
Eşya taşıma işleri yapan kurum veya ortaklık
-
[isim]
Genellikle tahıl saklanan yer
- KİBAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan (kimse)
- "İşte senin bu kibar, bu efendi hâllerine bayılıyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Seçkin, değerli
- "Fazla bolluk da görmemiş bir ailenin kibar eşyaları sessiz bir şekilde âdeta hitap ediyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Zengin, soylu, köklü (kimse, aile)
- "Telefona giderek kibar ve varlıklı insanlara has bir şive ile köşkten otomobili istetti." (Haldun Taner)
-
[isim]
Büyükler, ulular
-
[sıfat]
Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan (kimse)
- İCBAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zorlama, zorunda bırakma
-
[isim]
Zorlama, zorunda bırakma