Başında ağ olan 7 harfli 39 kelime var. Ağ ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ağ olan kelimeler listesine ya da sonu ağ ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ağ bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AĞLAŞMA
-
-
[isim]
Ağlaşmak işi
-
[isim]
Ağlaşmak işi
- AĞLAMAK
-
-
[nsz]
Üzüntü, acı, sevinç, pişmanlık vb.nin etkisiyle gözyaşı dökmek
-
Ağaç budandığında kesilen yerlerden besi suyu veya öz su akmak
-
[-den]
Sızlanmak, yakınmak
- "Utanç ve kahırdan, yumruklarını ısıra ısıra bir zaman ağladı." (Atilla İlhan)
-
[-e]
Bir duruma üzülmek
- "Şu kara bahtıma ağlıyorum."
-
[nsz]
Üzüntü, acı, sevinç, pişmanlık vb.nin etkisiyle gözyaşı dökmek
- AĞIZDAN
-
-
[zarf]
Sözlü olarak
- "Siyasi malumatları hep ağızdan kapma, kulak dolgunluğu şeylerdir." (Ömer Seyfettin)
-
[zarf]
Sözlü olarak
- AĞBENEK
-
-
[isim]
Ağ görünüşünde olan, arpa yapraklarına yerleşerek oldukça önemli zararlara yol açan, açık veya koyu kahverengi asklı mantar
-
Bu mantarın yol açtığı ekin hastalığı
-
[isim]
Ağ görünüşünde olan, arpa yapraklarına yerleşerek oldukça önemli zararlara yol açan, açık veya koyu kahverengi asklı mantar
- AĞLANMA
-
-
[isim]
Ağlanmak işi
-
[isim]
Ağlanmak işi
- AĞIZCIL
-
-
[sıfat]
Ağızla ilgili olan, oral
-
[sıfat]
Ağızla ilgili olan, oral
- AĞRITMA
-
-
[isim]
Ağrıtmak işi
-
[isim]
Ağrıtmak işi
- AĞDIRMA
-
-
[isim]
Ağdırmak işi
-
[isim]
Ağdırmak işi
- AĞIRLIK
-
-
[isim]
Ağır olma durumu
- "Taşın ağırlığı."
- "Yükün ağırlığı."
- "Kimseye ağırlık olmaz, kimseyi sıkıştırmaz, iyilikten başka bir şey yapmaz." (Ömer Seyfettin)
- "Başsavcının yargıçlar arasında belli bir ağırlığı var kuşkusuz." (Ayşe Kulin)
-
Değerli olma durumu
- "Hediyenin ağırlığı."
- "Yavaş yavaş bir ağırlık çöktü. Bir sakinlik herkesi kapladı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Ağırbaşlılık
- "Çocuğa yıllar geçtikçe bir ağırlık geldi."
-
Tehlikeli olma durumu
-
Sıkıcı, bunaltıcı, iç karartıcı durum
- "Havanın ağırlığı."
-
Sıkıntı
-
Çeyizini düzmek için güveyinin geline verdiği para, kalın
-
Uykudayken gelen ve insana boğulur gibi bir duygu veren durum
-
Yük, külfet
- "Bütün ailenin ağırlığı omuzlarındadır."
-
Takı
- "Kadın bütün ağırlığını takıp düğüne gitti."
-
Sorumluluk
- "Bu işin ağırlığını tek başıma yüklendim."
-
Etki, baskı, güçlük
-
Dikkati ve önemi bir şey üzerinde yoğunlaştırmak
- "Şimdi bütün ağırlığı reklama vermeli." (Atilla İlhan)
-
Terazilerde tartma işi yapılırken bir kefeye konulan nesne
-
Değerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olağanın üzerinde ve belli oranda tanınan değer
-
Uyuşukluk ve gevşeklik durumu
- "Beynime bir ağırlık peyda olmuştu." (Aka Gündüz)
-
Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri
- "Akşama doğru, ağırlığın başında bezgin neferlere iş gördürmeye uğraşıyordum." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yer çekiminin, bir cismin molekülleri üzerindeki etkisinin oluşturduğu bileşke
-
Güreş, boks, halter, judo vb. spor dallarında, sporcuların kilolarına göre girdikleri kategori
-
[isim]
Ağır olma durumu
- AĞRISIZ
-
-
[sıfat]
Ağrısı olmayan
-
[zarf]
Ağrı olmaksızın
-
Dertsiz, tasasız
-
[sıfat]
Ağrısı olmayan
- AĞAÇÇIK
-
-
[isim]
Taflan gibi dalları dibinden başlayarak çatallanan küçük ağaç
-
[isim]
Taflan gibi dalları dibinden başlayarak çatallanan küçük ağaç
- AĞLATMA
-
-
[isim]
Ağlatmak işi
- "Ağlatmayı geçtik, hiç değilse kendime güldürmeden çalabilsem." (Haldun Taner)
-
[isim]
Ağlatmak işi
- AĞIZLIK
-
-
[isim]
Bir ucuna sigara takılan, öbür ucundan nefes çekilen çubuk biçimindeki araç
- "Kiraz, bilir miydi ki günün birinde tütün diye bir ot çıkacak ve insanlar bunu içmek için dallarını kesip kesip ağızlık yapacak?" (Refik Halit Karay)
-
Nefesli çalgılarda ağza gelen yer
-
Yemiş küfelerinin üzerine yapraklı dallarla yapılan kapak
-
Kuyu bileziği
-
Su tesisatında su alıp vermeye yarayan vanalı uç
-
Hayvanın ısırmasına, zararlı bir şey yemesine engel olmak için ağzına takılan tel, deri vb. kafes
-
Dokumacılıkta çözgünün açılıp kapandığı ve içinde mekiğin geçtiği yer
-
Telefon vb. cihazlarda ağza yaklaştırılan bölüm
-
Bir şeyin başladığı yer
-
Huni
-
[isim]
Bir ucuna sigara takılan, öbür ucundan nefes çekilen çubuk biçimindeki araç
- AĞARMAK
-
-
[nsz]
Beyazlaşmak
- "Sakalı ağardı fakat gönlü kocamadı." (Nabizade Nazım)
-
Rengi solmak
-
Şafak sökmek
- "Bir gün ortalık ağarmadan Kadıköy'den vapura bindim." (Nurullah ataç)
-
[nsz]
Beyazlaşmak
- AĞAÇSIL
-
-
[sıfat]
Ağaçla ilgili olan
-
Ağaç türünden olan
-
[sıfat]
Ağaçla ilgili olan
- AĞLAYIŞ
-
-
[isim]
Ağlama işi veya biçimi
- "Hatırlattı bana, bir bayram sabahı / Gökyüzüne kaçırdığım balonuma bakıp ağlayışımı" (Orhan Veli Kanık)
-
[isim]
Ağlama işi veya biçimi
- AĞUSTOS
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Yılın otuz bir gün süren, sekizinci ayı
-
[isim]
Yılın otuz bir gün süren, sekizinci ayı
- AĞIZSIZ
-
-
[sıfat]
Ağzı olmayan
-
Yumuşak huylu, sessiz
-
[sıfat]
Ağzı olmayan
- AĞIZOTU
-
-
[isim]
Topları ateşlemek için falyaya konulan ve barutun patlamasına sebep olan madde
-
[isim]
Topları ateşlemek için falyaya konulan ve barutun patlamasına sebep olan madde
- AĞRITIŞ
- ...