Sonunda at olan 5 harfli 99 kelime var. AT ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde at olan kelimeler listesine ya da başında at olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AT, TA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- REKAT
- ...
- KARAT
- ...
- NEBAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bitki
- "Hepsi kır nebatları gibi gelişigüzel, bu mevsim burada, öbür mevsim orada doğup yaşıyorlar." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Bitki
- SONAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir veya iki çalgı için yazılmış, üç veya dört bölümden oluşan müzik eseri
-
[isim]
Bir veya iki çalgı için yazılmış, üç veya dört bölümden oluşan müzik eseri
- İMBAT
-
-
[isim]
Yazın, gündüz denizden karaya doğru esen mevsim rüzgârı, deniz yeli
-
[isim]
Yazın, gündüz denizden karaya doğru esen mevsim rüzgârı, deniz yeli
- EFRAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bireyler, fertler
-
Erler, erat
-
[isim]
Bireyler, fertler
- POLAT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Çelik (I)
- "Atletinin örtmediği pazıları polat gibi." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Çelik (I)
- TAKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyi yapabilme, başarabilme gücü, güç, hâl, derman, kuvvet
- "Hareket edebilecek ne vasıtamız ne takatimiz vardı." (Aka Gündüz)
- "Sonra, artık takati kesilmiş gibi kendini bıraktı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Günahlarımızın icmaline gelince ben tutamam, takatim yetmez." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Bir şeyi yapabilme, başarabilme gücü, güç, hâl, derman, kuvvet
- KANAT
-
-
[isim]
Kuşlarda ve böceklerde uçmayı sağlayan organ
- "Kuşun kanatlarını kısıp bir taş parçası gibi yere süzüldüğü gözümün önündedir." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bazı işsiz güçsüz takımı, beş para etmez yapılara kanat gererek kendilerini tatmin etme girişimindeler." (Aydın Boysan)
- "Yazarları, ressamları, müzikçileri kanatlarının altına alan krallar, padişahlar elbette hesaba sığmaz." (Salâh Birsel)
-
Balıklarda yüzgeç
-
Bir uçağın havada durmasını sağlayan taşıyıcı aerodinamik güçlerin etkilediği yatay yüzey
-
Kapı, pencere, dolap gibi dikine açılıp kapanan şeylerin kapağı
- "Bir müddet kapı kanatlarının kenarlarını okşarcasına yokladı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Yan, taraf
- "Perde kanadı."
-
Meclis, parti vb. topluluklarda düşünce yönünden özellik gösteren taraflardan her biri
- "Partinin sol kanadı."
-
Fırıldak biçiminde olan şeylerde kol
- "Yel değirmeni kanadı."
- "Pervane kanadı."
-
Angıç
-
Savaş düzenindeki ordunun iki yanından her biri, cenah
- "Ordunun sağ kanadı."
-
Futbol, hentbol vb. takım oyunlarında hücum hattının sağ ve sol uçlarında yer alan oyuncular
-
[isim]
Kuşlarda ve böceklerde uçmayı sağlayan organ
- TADAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sayma
-
Sayım
-
Sayarak yoklama yapma
-
[isim]
Sayma
- AHFAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Erkek torunlar
-
[isim]
Erkek torunlar
- BERAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir buluştan, bir haktan yararlanmak için devletçe verilen belge, patent
-
Osmanlı İmparatorluğu'nda bir göreve atanan, aylık bağlanan, san, nişan veya ayrıcalık verilen kimseler için çıkarılan padişah buyruğu
-
[isim]
Bir buluştan, bir haktan yararlanmak için devletçe verilen belge, patent
- EVLAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kimsenin oğlu veya kızı, çocuk
- "Zengin adamlarda evlat muhabbeti daha fazla mı oluyor?" (Refik Halit Karay)
- "Çiçekleri suluyor, evlat gibi büyütüyordu." (Peyami Safa)
- "Daha yüzünü görmeden o da seni kendine evlat edindi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Soy, döl
- "Yüksek bir tahsil görmedim ama ben de efendi evladıyım." (Peyami Safa)
-
[ünlem]
Yaşlı kimselerin çocukları yaşındakilere kullandıkları bir seslenme sözü
- "Evladım, sakın kimseciklere borç etme!" (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Bir kimsenin oğlu veya kızı, çocuk
- SAVAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gümüş üstüne özel bir biçimde kurşunla işlenen kara nakış
-
[isim]
Gümüş üstüne özel bir biçimde kurşunla işlenen kara nakış
- ALSAT
- ...
- İSPAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tanıt ve kanıt göstererek bir şeyin gerçek yönünü ortaya çıkarma, kanıtlama, tanıtlama, tanıt
- "Benimkinin amcama ait olduğunu ispat için şahitlerim ve vesikalarım vardır." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Yeni doğan güneş, sinirlerimi yatıştırmış, korkularımın boş olduğunu bana ispat etmiştir." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Tanıt ve kanıt göstererek bir şeyin gerçek yönünü ortaya çıkarma, kanıtlama, tanıtlama, tanıt
- ZEVAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kişiler, zatlar
- "Gazetenin, mutat zevat adını verdiği arkadaşlarımız ki daima Atatürk'ün yanında bulunurlar." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Kişiler, zatlar
- MEMAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ölüm
- "Hayat memat meselesi."
-
[isim]
Ölüm
- RASAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gözlem
- "Türkler Belgrat'a yaklaştıkları zaman evvelki keşif ve rasat merkezi olmak üzere Havale kalesini inşa etmişlerdi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Gözlem
- AHLAT
-
-
[isim]
Gülgillerden, kendi kendine yetişen, üzerine armut aşılanan ağaç, yaban armudu, dağ armudu (Pirus piraster)
-
Bu ağacın, armuda benzeyen, iyice olgunlaştıktan sonra yenilebilen yemişi
-
Kaba adam, yol iz bilmez kimse
-
[isim]
Gülgillerden, kendi kendine yetişen, üzerine armut aşılanan ağaç, yaban armudu, dağ armudu (Pirus piraster)