Sonunda ak olan 9 harfli 693 kelime var. AK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ak olan kelimeler listesine ya da başında ak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ANTLAŞMAK
-
-
[nsz]
Antlaşma yapmak, ahitleşmek
-
[nsz]
Antlaşma yapmak, ahitleşmek
- ÇAKTIRMAK
-
-
[-i]
Çakma işini yaptırmak
-
Sınavda bırakmak
-
Birinin bir şeyi sezmesini sağlamak
-
[-i]
Çakma işini yaptırmak
- GAGALAMAK
-
-
[-i]
Kuş, gagasıyla yemi toplamak
-
Kuş, gaga ile vurup ısırmak
-
Azarlamak, hırpalamak
- "Zavallıları suya gitmesinler diye az mı gagalamıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Kuş, gagasıyla yemi toplamak
- KANDIRMAK
-
-
[-i]
Kanmasını sağlamak, inandırmak, ikna etmek
- "Bu arkadaşları da ben kandırdım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Aldatmak
- "Kızcağızı yaşadığı muhitteki sabıkalılar kandırarak bir şebekeye sokmuş." (Refik Halit Karay)
-
İçme, yeme isteğini karşılamak
-
[-i]
Kanmasını sağlamak, inandırmak, ikna etmek
- SARKITMAK
-
-
[-i]
Bir şeyin sarkmasını sağlamak
- "Kayığın bordasına oturup bacaklarını dışarı sarkıtan da vardır." (Salâh Birsel)
-
Asmak, darağacına çekmek
-
[-i]
Bir şeyin sarkmasını sağlamak
- ÇOĞALTMAK
-
-
[-i]
Miktarını, sayısını, ölçüsünü artırmak
- "Şüphe yok ki ölçüsüz bir para israfı bu borçları daha çoğaltacak, hiç azaltmayacaktı." (Peyami Safa)
-
Çoğaltma makinesi kullanılarak sayısını artırmak, teksir etmek
-
[-i]
Miktarını, sayısını, ölçüsünü artırmak
- HAVLATMAK
-
-
[-i]
Havlamasına sebep olmak
-
[-i]
Havlamasına sebep olmak
- SPAMLAMAK
- ...
- ALIMLAMAK
-
-
[-i]
Anlayarak kabul etmek
- "Ağır ağır iyileşen Handan, gerçekliği alımlar alımlamaz, tekrar günah saplantısıyla dolup taşar." (Selim İleri)
-
Alıntı yapmak
- "Halk sanatçısı olduğuna inandığım bu aktörden alımladığımı özetlemeye çalışacağım." (Selim İleri)
-
[-i]
Anlayarak kabul etmek
- ÇALKANMAK
-
-
[nsz]
Çalkama işine konu olmak
-
Deniz, göl dalgalanmak
- "Bu loş ve serin salonların altında Haliç'in denizliğini unutmuş, uslu suyu çalkanır." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Coşmak
-
Haber, söylenti herkesin ağzında dolaşmak
-
Coşkunluk, hareketlilik içinde bulunmak
- "Herkes, her şey bir bahar sevinci içinde çalkanır durur." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Çalkama işine konu olmak
- KATLANMAK
-
-
[nsz]
Katlama işi yapılmak
- "Bu kumaş iyi katlanmış."
-
[-e]
Hoş olmayan bir duruma, güç şartlara dayanmak, tahammül etmek
- "Böyle bir yolculuğa katlanabilecek hâlde değildir." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Katlama işi yapılmak
- OZONLAMAK
-
-
[-i]
Oksijeni ozon durumuna getirmek
-
[-i]
Oksijeni ozon durumuna getirmek
- UYGULAMAK
-
-
[-i]
Kuramsal bir bilgiyi, ilkeyi, düşünceyi herhangi bir alanda hayata geçirmek, tatbik etmek
- "Bu yeni yaşam üslubunu şimdiden uygulamak için somut eylemlere geçiyorlar." (Haldun Taner)
-
[-i]
Üst üste getirmek, üstüne koymak, tatbik etmek
- "İki üçgeni birbirine uygulamak."
-
[-i]
Kuramsal bir bilgiyi, ilkeyi, düşünceyi herhangi bir alanda hayata geçirmek, tatbik etmek
- YAMALAMAK
-
-
[-i]
Yama ile onarmak, yama vurmak
-
[-i]
Yama ile onarmak, yama vurmak
- KULLANMAK
-
-
[-i]
Bir şeyden belli bir amaçla yararlanmak
- "Parmaklarının arasındaki mendili eskiyinceye kadar kullandığın hiç oldu mu?" (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Bir kimseyi bir hizmette bulundurmak, çalıştırmak
- "Siz analarımızı nasıl esir gibi kullandınızsa biz de sizi öyle kullanacağız." (Halide Edip Adıvar)
-
İşletmek, değerlendirmek
- "Parasını ticarette kullanmak."
-
[nsz]
Giymek, takmak
- "Hiç yağmurluk kullanmazdı."
-
[nsz]
Sigara, içki vb. şeylere alışmış olmak, içmek
-
[nsz]
Kelimeyi yazmak, söylemek
- "Lakırtılarında çok kere çifter çifter kelimeler kullanırdı ki bunlar bazen manayı değiştirir." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Harcamak, sarf etmek
- "Sattıkları küpenin parasını çok idareli kullanıyorlardı." (Peyami Safa)
-
Amacına ulaşmak için birinden veya bir şeyden yararlanmak, onu amacına alet etmek, sömürmek, istismar etmek
- "Hâlbuki onlar, işte bu saflığı istismar ediyorlar. Bütün düşünceleri seni kullanmak, o kadar!" (Atilla İlhan)
-
Araç veya aleti işletmek, yönetmek
- "Nitekim çocuklarımın bile kullandıkları hesap makineleri, bunların küçük modelleridir." (Burhan Felek)
-
[-i]
Bir şeyden belli bir amaçla yararlanmak
- PARANOYAK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Paranoya ile ilgili
-
[isim]
Paranoyaya tutulmuş kimse
- "İlk konuşmalarımızda delikanlıyı biz bir paranoyak sanmıştık." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Paranoya ile ilgili
- ZONKLAMAK
-
-
[nsz]
Vücudun bir yeri nabız atışı gibi, kesik kesik ağrımak veya sancımak
- "Dişlerini sıkmış, şakakları zonkluyor, alnında yağlı ve kınalı ter damlacıkları." (Atilla İlhan)
-
[nsz]
Vücudun bir yeri nabız atışı gibi, kesik kesik ağrımak veya sancımak
- BUZLANMAK
-
-
[nsz]
Buzla kaplanmak, buz tutmak
-
[nsz]
Buzla kaplanmak, buz tutmak
- DOLDURMAK
-
-
[-i]
Dolmasını sağlamak, dolu duruma getirmek
- "Fazla eşyasını acele acele valize doldurdu." (Refik Halit Karay)
-
Araç deposunu akaryakıtla tamamen dolu duruma getirmek
-
[nsz]
Ateşli silahların içine mermi sürmek
- "İki tabanca getirdiler, takır takır doldurdular." (Falih Rıfkı Atay)
-
[nsz]
Bildirge, çizelge, fiş vb. basılı kâğıtların boş yerlerini tamamlamak
- "Osmanlı tabiiyetini haiz Müslim diye, yol tezkeresi doldururlardı." (Ömer Seyfettin)
-
Yaşını, yılını bitirmek
- "Yirmi yaşını dolduralı bir iki seneden fazla olmamıştı." (Orhan Veli Kanık)
-
Ses, koku yayılıp kaplamak
- "Odanın içini kızarmış bir ekmek kokusu doldurmuştu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Belirli bir süreyi kaplamak, almak
- "Balıkçılara yardım etmek bütün zamanını doldurmayınca kentin içerilerine, gecekondu mahallelerine gitti." (Ayla Kutlu)
-
[-le]
Canlılık kazandırmak
- "Evi sade sesiyle değil, vücudu ile de doldurdu." (Haldun Taner)
-
Birini, başkası için kötü düşünecek bir duruma getirmek
- "Ah, biliyorum, biliyorum seni o gece doldurdular." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[-i]
Dolmasını sağlamak, dolu duruma getirmek
- DUYURTMAK
- ...