Sonunda ak olan 8 harfli 667 kelime var. AK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ak olan kelimeler listesine ya da başında ak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AĞARTMAK
-
-
[-i]
Ak duruma getirmek, beyazlatmak
-
Kuyumculukta gümüşü temizlemek
-
[-i]
Ak duruma getirmek, beyazlatmak
- BULATMAK
-
-
[-i]
Bulaştırmak
- "Onların canı ciğeri taze fidanları kana bulatmak, yaşlı başlı insanlara yakışmaz." (Haldun Taner)
-
[-i]
Bulaştırmak
- FIRLAMAK
-
-
[nsz]
Hızla, birdenbire bulunduğu yerden çıkmak, ayrılmak
- "Çöpçü beygiri, deli gibi rayın üzerine fırlamıştı." (Haldun Taner)
-
Yerinden oynayıp ileriye doğru çıkıntı yapmak
- "Gözleri yerinden fırlamış. Omuz kemiği fırlamış."
-
Fiyatı birdenbire yükselmek
- "Borsada altın fiyatları fırladı."
-
[nsz]
Hızla, birdenbire bulunduğu yerden çıkmak, ayrılmak
- ŞAŞILMAK
-
-
[nsz]
Şaşkınlığa uğranılmak
- "Cidden şaşılacak şeyler yapıyor." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[nsz]
Şaşkınlığa uğranılmak
- ŞAŞIRMAK
-
-
[-i]
Bir işe nasıl başlayıp o işi nasıl sürdüreceğini ve nasıl sonuçlandıracağını bilemeyecek duruma gelmek, içinden çıkamamak
- "Söyleyeceğini şaşırmak."
- "Hasta adamı da evden çıkarıp atmak olmaz, ne yapacağını şaşırmış kalmış." (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Doğru, gerçek ve gerekli olanı ayırt edemeyecek duruma gelmek
- "Hastasını muayene ederken başında bulundular mı hele söz söylediler mi eli ayağı dolaşır, ya kalbi bulamaz ya nabzı şaşırır." (Atilla İlhan)
-
[nsz]
Ne yapmak gerektiğini bilememek, nasıl davranacağını kestirememek, hayret etmek
- "... o kadar bağırırdı ki nihayet herif sersem olur, şaşırır, istediğini verirdi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Bir işe nasıl başlayıp o işi nasıl sürdüreceğini ve nasıl sonuçlandıracağını bilemeyecek duruma gelmek, içinden çıkamamak
- SIVINMAK
-
-
[nsz]
Gaz veya buhar durumundan sıvı durumuna geçmek
-
[nsz]
Gaz veya buhar durumundan sıvı durumuna geçmek
- ŞAKRAMAK
-
-
[nsz]
Şakımak
-
[nsz]
Şakımak
- YALATMAK
-
-
[-i]
Yalama işini yaptırmak
-
[-i]
Yalama işini yaptırmak
- BOZARMAK
-
-
[nsz]
Boz renge girmek
- "Eski bozarmış çarşaf yatağın ortasında toplanmıştı." (Ayla Kutlu)
-
Renk değiştirmek, rengi atmak
-
[nsz]
Boz renge girmek
- DARALMAK
-
-
[nsz]
Dar duruma gelmek, küçülmek
-
Azalmak
- "Yıllar geçer, bir gün bakarsınız vakitler daralmış." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Zayıflamak
- "Hafızası o kadar daralmış, bir sene evvelini hatırlamıyor gibi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Güçleşmek, zorlaşmak
- "Geçimi daraldı."
-
Sıkışmak, başı dara gelmek, bunalmak
- "Daralan soluğu ile çıkamayacağı merdivenleri oğlunun da çıkmasını yasaklıyordu." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Dar duruma gelmek, küçülmek
- YAMULMAK
-
-
[nsz]
Yamuk duruma gelmek, eğilmek
-
[nsz]
Yamuk duruma gelmek, eğilmek
- DOMALMAK
-
-
[nsz]
Dizler bükük, baş ileride, çömelmiş bir durum almak
-
[nsz]
Dizler bükük, baş ileride, çömelmiş bir durum almak
- KAYIRMAK
-
-
[-i]
Koruyarak başarısını sağlamak, elinden tutmak, himmet etmek
- "Bizi kayıran, arayan yok." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Birini, başkalarının veya işin zararı pahasına tutmak, birine haksız yere kolaylıklar sağlamak, iltimas etmek
- "Güzelle yüceltirim insanlığı, işim bu / Çirkini, kabayı ve hamı kayıramam ki." (Ahmet Muhip Dranas)
-
[-i]
Koruyarak başarısını sağlamak, elinden tutmak, himmet etmek
- LOĞLAMAK
-
-
[-i]
Üzerinde loğ gezdirip toprağı bastırmak, sıkıştırmak
-
[-i]
Üzerinde loğ gezdirip toprağı bastırmak, sıkıştırmak
- SIRLAMAK
-
-
[-i]
Bazı nesnelere, toprak kaplara sır (I) sürmek
-
[-i]
Bazı nesnelere, toprak kaplara sır (I) sürmek
- SIVAŞMAK
-
-
[-e]
Bulaşmak, üstüne sürülmek
-
[nsz]
Sıvık veya sıvışık bir duruma gelmek
-
[-e]
Bulaşmak, üstüne sürülmek
- YAKINSAK
-
-
[sıfat]
Tek bir noktaya yöneltme niteliği taşıyan (mercek)
-
[sıfat]
Tek bir noktaya yöneltme niteliği taşıyan (mercek)
- YAZIŞMAK
-
-
[nsz]
Karşılıklı yazılı olarak haberleşmek
-
[nsz]
Karşılıklı yazılı olarak haberleşmek
- ATLATMAK
-
-
[-i]
Atlama işini yaptırmak
-
Basında başka ilgililerden önce bir haberin yayımlanmasını sağlamak
-
Kötü bir durumu geçiştirmek, savmak
- "Bana sorarsanız işin en güç tarafını atlattık." (Tarık Buğra)
-
Başından savmak
- "Bu Kurul'u atlatıncaya kadar sesimi çıkarmayacağım." (Memduh Şevket Esendal)
-
Savsaklamak
-
Aldatmak
- "Onları da ara sıra atlatanlar bulunur." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[-i]
Atlama işini yaptırmak
- AZDIRMAK
-
-
[-i]
Azmasına sebep olmak
- "Merhem yarayı azdırdı."
-
Azgın duruma getirmek
- "Taş atarak köpeği azdırdı."
-
Şımartmak
- "Yüz verip çocukları azdırdı."
-
Kötü davranış veya alışkanlıklara sürüklemek, yoldan çıkarmak
- "Arkadaşları çocuğu azdırdılar."
-
[-i]
Azmasına sebep olmak