Sonunda ak olan 7 harfli 264 kelime var. AK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ak olan kelimeler listesine ya da başında ak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ALLAMAK
-
-
[-i]
Kırmızı duruma getirmek
-
[-i]
Kırmızı duruma getirmek
- ALMANAK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yıllık
- "Almanağın dörtte üçü istatistik ve grafiklerle dolu idi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Yıllık
- OLUNMAK
-
-
[nsz]
Olma işine konu olmak
- "Bu ilaçla iyi olunmaz."
-
[nsz]
Olma işine konu olmak
- ÇABUCAK
-
-
[zarf]
Vakit geçirmeden, kısa sürede, aceleten, acilen, alelacele, anında, bir anda, bir çırpıda, birden, bir hamlede, bir koşu, bir lahzada, bir solukta, çabucacık, çabuk, çabukça, çarçabuk, dakikasında, derakap, derhâl, hemen, hemencecik, hemencek, hızla, hızlı, hızlı hızlı, ivedilikle, lahzada, müstacelen, palas pandıras, serian, süratle, şipşak, tez beri, tezce, tezelden, yellim yelalim
- "Yatakta çabucak doğruldu." (Atilla İlhan)
-
Kolaylıkla
-
[zarf]
Vakit geçirmeden, kısa sürede, aceleten, acilen, alelacele, anında, bir anda, bir çırpıda, birden, bir hamlede, bir koşu, bir lahzada, bir solukta, çabucacık, çabuk, çabukça, çarçabuk, dakikasında, derakap, derhâl, hemen, hemencecik, hemencek, hızla, hızlı, hızlı hızlı, ivedilikle, lahzada, müstacelen, palas pandıras, serian, süratle, şipşak, tez beri, tezce, tezelden, yellim yelalim
- TIKAMAK
-
-
[-e]
Bir şeyin ağzını, deliğini, içine konulan veya dışarıdan uygulanan bir nesneyle kapamak
- "Camına vurdular, açtı, Ahmet kızın ağzına bir mendil tıkadı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Yol, su, geçit vb. şeyleri bir engelle işlemez, akmaz, geçilmez duruma getirmek
-
[-e]
Bir şeyin ağzını, deliğini, içine konulan veya dışarıdan uygulanan bir nesneyle kapamak
- YORTMAK
-
-
[nsz]
Koşmak
-
Sürekli yol yürümek
-
İşsiz güçsüz gezmek
-
[nsz]
Koşmak
- PORTMAK
- ...
- BOŞAMAK
-
-
[-i]
Kanunlara göre iki eş, aile ilişkisini kesmek
- "Kaptan Bey bu yaştan sonra kırkyıllık karısını boşayıp genç bir kadın aldı." (Haldun Taner)
-
[-i]
Kanunlara göre iki eş, aile ilişkisini kesmek
- SARKMAK
-
-
[-e]
Aşağıya doğru uzamak veya uzanmak
- "Oluklardan kol gibi buzlar sarkıyordu." (Tarık Buğra)
-
Karşı cins ile ilişki kurmayı veya arkadaş olmayı istemek
-
Yolunu uzatmak, uğramak
-
[-e]
Aşağıya doğru uzamak veya uzanmak
- ABRAMAK
-
-
[-i]
Fırtınalı havalarda gemiyi ustalıkla yönetmek
-
Başarmak, bir işi becermek
-
[-i]
Fırtınalı havalarda gemiyi ustalıkla yönetmek
- KUYUCAK
- ...
- ADATMAK
-
-
[-i]
Adama işini yaptırmak
-
[-i]
Adama işini yaptırmak
- IŞILDAK
-
-
[isim]
Karanlıkta bir hedefi aydınlatmak için kullanılan dar, uzun bir ışın demeti çıkaran ışık kaynağı, projektör
- "Çamlıca sırtlarında iki uçaksavar ışıldağı karanlık gökyüzünü tarıyorlardı." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Parlayan, ışıltılı
-
[isim]
Karanlıkta bir hedefi aydınlatmak için kullanılan dar, uzun bir ışın demeti çıkaran ışık kaynağı, projektör
- ISPANAK
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Ispanakgillerden, yapraklarından sebze olarak yararlanılan bir bitki (Spinacia oleracea)
-
[isim]
Ispanakgillerden, yapraklarından sebze olarak yararlanılan bir bitki (Spinacia oleracea)
- KINAMAK
-
-
[-i]
Yapılan bir işin kötü olduğunu belirtir bir biçimde söz söylemek, ayıplamak
-
[-i]
Yapılan bir işin kötü olduğunu belirtir bir biçimde söz söylemek, ayıplamak
- AYIKMAK
-
-
[nsz]
Ayılmak, kendine gelmek, uyanmak, aklı başına gelmek
-
[nsz]
Ayılmak, kendine gelmek, uyanmak, aklı başına gelmek
- IŞITMAK
-
-
[-i]
Işık saçmak, ışıklandırmak
- "Bulutlar geçip gidince kalan gök / Ey içimizi ışıtan has renk." (Selâhattin Batu)
-
[-i]
Işık saçmak, ışıklandırmak
- OKUNMAK
-
-
[nsz]
Okuma işine konu olmak
- "Sokak kapısını çalarken akşam ezanı okunuyordu." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Okunulmak
-
Belli olmak, açıkça görünmek
- "Bütün söyleyecekleri yüzünden okunuyor." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Davet edilmek, çağrılmak
-
[nsz]
Okuma işine konu olmak
- SAĞANAK
-
-
[isim]
Birdenbire başlayan, genellikle kısa süren şiddetli yağmur
- "Evvelki gece sağanak başlayınca halazaden sevincinden göbek atıyordu." (Burhan Felek)
-
[isim]
Birdenbire başlayan, genellikle kısa süren şiddetli yağmur
- UĞRAMAK
-
-
[-e]
Yola devam etmek üzere, bir yerde kısa bir süre kalmak
- "Üç günde yalnız üç vapur iskeleye uğradı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir yerin yanından, yakınından, içinden geçmek
- "Ona kapıdan şöyle bir uğramak isterdim." (Haldun Taner)
-
Fırlayarak çıkmak, dışarı çıkmak
- "Zelzele çığlığıyla beraber hepsi evden dışarı uğradılar." (Memduh Şevket Esendal)
-
Kötü duruma konu olmak
- "Öldüreceğiz diyenlere karşı, ölmeyeceğiz diye harbe girebiliriz. Lakin millet hayatı tehlikeye uğramadıkça harp bir cinayettir." (Atatürk)
-
Yaklaşmak
- "Erkek misafir geldiği zaman Despina'dan başka kimse salona, kapının yanına uğramayacaktı." (Ömer Seyfettin)
-
Karşılaşmak, maruz kalmak
- "Millî Mücadele'nin başından o güne kadar Atatürk'ün en hafif bir sitemine uğramamıştım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Cin, peri çarpmak
-
[-e]
Yola devam etmek üzere, bir yerde kısa bir süre kalmak