Başında ak olan 4 harfli 28 kelime var. Ak ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ak olan kelimeler listesine ya da sonu ak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ak bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AKIM
-
-
[isim]
Akma işi
-
Hava, su vb. akışkan maddelerin veya elektrik yüklerinin belli bir yönde akışı, yer değiştirmesi, cereyan
- "Hava akımı."
- "Gecenin hummalı sessizliği kulaklarında yüksek voltajlı bir elektrik akımı gibi vınlıyordu." (Atilla İlhan)
-
Sanatta, siyasette, düşünce hayatında ortaya çıkan yeni bir görüş, yöntem, hareket, cereyan tarz
- "Gerçekçilik akımı."
-
Debi
-
[isim]
Akma işi
- AKIL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us
- "Bu hikâye akıl almaz bir aptallıktan başka bir şey değildi." (Tarık Buğra)
- "O cinayeti işlemeden evvel gelip bize akıl mı danıştın?" (Peyami Safa)
- "Kadınların hâline akıl ermiyor vesselam." (Halide Edip Adıvar)
- "Yaşadığımız müddetçe bu muammaya akıl erdirmek bizim için pek kabil değildi." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Bellek
- "Hâlâ aklımda o tufan yağmuru." (Cahit Sıtkı Tarancı)
- "Bir hastalık hâli olduğu anlaşılan bu ilk sersemlikten sonra yavaş yavaş aklı başına gelmektedir." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Aklı her şeye eriyor, eli her işe yatıyor." (Atilla İlhan)
- "İşin nereye varacağını aklına getirmez."
-
Öğüt, salık verilen yol
- "Bu aklı size kim verdi."
- "Çocuğun bu geç saatte evden izinsiz çıkıp gitmesini aklım almıyor."
-
Düşünce, kanı
- "Şimdiki aklım olsaydı bu dükkânın yerine aç bir kahve!" (Ahmet Kutsi Tecer)
-
[isim]
Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us
- AKNE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yağ bezlerinin deri üzerinde oluşturduğu iltihaplı sivilce
-
[isim]
Yağ bezlerinin deri üzerinde oluşturduğu iltihaplı sivilce
- AKLI
-
-
[sıfat]
Beyazı bulunan, beyaz renkli
- "Arabacı, içkinin söndürdüğü fersiz, kabarık, aklı gözlerini kızın yüzüne yanaştırarak fısıldadı." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Beyazı bulunan, beyaz renkli
- AKSA
- ...
- AKOR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Üç veya daha çok sesin bir arada tınlaması
-
[isim]
Üç veya daha çok sesin bir arada tınlaması
- AKİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Işık veya ses dalgalarının yansıtıcı bir yüzeye çarparak geri dönmesi, yansıma, yankı
- "İkide birde barutla infilak akisleri geliyordu." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Bir cismin parlak bir yüzeyde görünmesi
- "Mehtap, iri güller ve senin en güzel aksin / Velhasıl o rüya duruyor yerli yerinde." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Bir şeyin başka bir şey üzerinde yarattığı etki
-
Evirtim
-
Evirme
-
[isim]
Işık veya ses dalgalarının yansıtıcı bir yüzeye çarparak geri dönmesi, yansıma, yankı
- AKVA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kuvvetli, sağlam
-
[sıfat]
Kuvvetli, sağlam
- AKAD
- ...
- AKSE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Hastalık nöbeti, kriz
- "Hafif bir kalp aksesi geçirdi."
-
[isim]
Hastalık nöbeti, kriz
- AKAÇ
-
-
[isim]
Bir yerde birikip kalan sıvıları, bir işlem sonunda geriye kalan artıkları, gereksiz nesneleri dışarıya akıtmak için kullanılan boru vb. araç
-
Kanal, ark, su yolu
-
Yer altı su oluğu
-
[isim]
Bir yerde birikip kalan sıvıları, bir işlem sonunda geriye kalan artıkları, gereksiz nesneleri dışarıya akıtmak için kullanılan boru vb. araç
- AKİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kısır, verimsiz, döl veremeyen
-
Sonuçsuz, başarısız
-
[sıfat]
Kısır, verimsiz, döl veremeyen
- AKIŞ
-
-
[isim]
Akma işi veya biçimi
-
Geçip gitme, sürüp gitme
- "Günlerin akışı. Olayların akışı."
-
Akın
- "Meğer o akış da Rumeli topraklarında son istila hareketimizmiş." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Akma işi veya biçimi
- AKİK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kalseduan kuvarsının bir türü olan, yüzük taşı, mühür vb. yapmakta kullanılan, türlü renklerde, yarı saydam, parlak ve değerli bir taş
- "Kabartmaların ortalık yerine de akik ve Necef taşlar serpiştirilmiştir." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Kalseduan kuvarsının bir türü olan, yüzük taşı, mühür vb. yapmakta kullanılan, türlü renklerde, yarı saydam, parlak ve değerli bir taş
- AKUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Azgın, kızgın (hayvan)
- "Ben, akur bir kuvvetin üstünde uçuyor gibi pek çabuk yakınlaşan uzaklara bakıyor, bu azgın ata bindikçe daima duyduğum şeyleri tekrar hissediyordum." (Ömer Seyfettin)
-
Kudurmuş, kuduz, kuduruk
-
[sıfat]
Azgın, kızgın (hayvan)
- AKÇA
-
-
[sıfat]
Oldukça beyaz, beyazca
-
[sıfat]
Oldukça beyaz, beyazca
- AKRA
- ...
- AKAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kiraya verilerek gelir getiren ev, dükkân, tarla, bağ vb. mülk, akaret
- "Şöyle bir iki parça, sağlam nevinden irat ve akar edinip efendi efendi yan gel, sefana bak." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[isim]
Kiraya verilerek gelir getiren ev, dükkân, tarla, bağ vb. mülk, akaret
- AKUT
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[sıfat]
İveğen
-
[sıfat]
İveğen
- AKSİ
-
-
[sıfat]
Ters, zıt, karşıt, olumsuz, menfi
- "Salıncağın ipini sallandığı istikametin aksine çekti." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Aksi gibi benim hiç durmadan esneyeceğim geliyor, hapşırmak istiyordum." (Ömer Seyfettin)
-
Uygun olmayan
- "Kusura bakma abla! Aksi zamana rastladı. Gazozları yetiştiremedik." (Ahmet Kutsi Tecer)
-
İnatçı, hırçın, huysuz
- "Ben bu aşçı kadar çılgın ve aksi insan görmedim." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Ters, zıt, karşıt, olumsuz, menfi