Başında a olan 5 harfli 359 kelime var. A harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde a harfi olan kelimeler listesine ya da sonu a harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında a bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ABİYE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Gösterişli, göz alıcı öğleden sonra veya özel gecelerde giyilen şık giysi, tuvalet
-
[isim]
Gösterişli, göz alıcı öğleden sonra veya özel gecelerde giyilen şık giysi, tuvalet
- AHENK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Uyum
- "Sesi alaylı bir ahenkle kadının kulaklarına çarptı." (Mithat Cemal Kuntay)
- "Türk diline en asil ahengini veren sanatkârı düşüneceğiz." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Anlaşma, uyuşma (II)
- "Biz bu işin içine girmeyelim. Ahengi bozarız." (Haldun Taner)
-
Çalgılı eğlence
- "Bütün komşular o gece gürültüden, ahenkten uyuyamamışlar." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Uyum
- ALLIK
-
-
[isim]
Al olma durumu
- "Yanaklarının allığından kinaye, ona alyanak lakabını takmışlar." (Sermet Muhtar Alus)
-
Kadınların süs için yanaklarına sürdükleri al boya
-
[isim]
Al olma durumu
- AMPUL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İçinde, elektrik akımı ile akkor durumuna gelerek ışık verebilen bir iletkeni bulunan, havası boşaltılmış cam şişe
-
İçinde sıvı durumda ilaç bulunan, kapalı cam tüp
-
[isim]
İçinde, elektrik akımı ile akkor durumuna gelerek ışık verebilen bir iletkeni bulunan, havası boşaltılmış cam şişe
- AYSAR
-
-
[sıfat]
Ayın etkisiyle huyunun değiştiği sanılan (kimse)
-
Değişken huylu, kararsız (kimse)
-
[sıfat]
Ayın etkisiyle huyunun değiştiği sanılan (kimse)
- ALEYH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyin veya bir kimsenin karşısında olma, leh karşıtı
- "Aleyhinde bir tertip kuranların gadrine uğradım." (Refik Halit Karay)
- "Avrupalılar ordumuz aleyhine ne akıllarına gelirse söylerler." (Haldun Taner)
- "Şimdi iş tamamıyla aleyhimize döndü." (Ahmet Rasim)
-
[isim]
Bir şeyin veya bir kimsenin karşısında olma, leh karşıtı
- ASLEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Kök veya soy bakımından
-
[zarf]
Kök veya soy bakımından
- AYRIK
-
-
[sıfat]
Ayrılmış
- "Yandan ayrık, tek tük gümüş pırıltılı saçları." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Ayrı tutulan, başkalarına benzemeyen, ayrıcalı, müstesna
-
Kural dışı
-
Düzgün ve uygun olmayan, çarpık
- "Apış arasına fazla tülbent ve mermerşahi tıkarak bebeği çarpık ve ayrık bacaklı, tenasüpsüz olmaktan korur." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Ayrık otu
-
[sıfat]
Ayrılmış
- AZGIN
-
-
[sıfat]
Azmış olan, azılı
- "Azgın hayvanın yularını kavrayarak başını alabildiğine havaya kaldırdı." (Haldun Taner)
-
Çabuk iltihaplanan, yarası hemen kapanmayan (ten)
-
Çok yaramaz (çocuk)
-
Cinsel istekleri aşırı olan
-
Coşmuş, taşmış
- "Azgın su."
-
Gözü hiçbir şeyden yılmayan
-
[sıfat]
Azmış olan, azılı
- AKMAK
-
-
[-den]
Sıvı maddeler veya çok ince taneli katı maddeler bir yerden başka bir yere doğru gitmek
- "Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış." (Sait Faik Abasıyanık)
- "İçeriğin nasıl aktarılacağına dikkat etmiş, dilin olanaklarını akarına bırakmıştır." (Selim İleri)
- "Ebediyete akıp giden her on senede..." (Atatürk)
-
Bu gibi maddeler aşağıya, yere düşmek
- "Üstünden sular akıyor."
-
Sıvı bir madde bir yerden çıkmak
-
[nsz]
Bir kap veya bir yer, içindeki veya üstündeki sıvıyı sızdırmak
- "Kova akıyor. Dam akıyor."
-
[-e]
Art arda ve toplu olarak gitmek
- "Öfkeli insanlar, el ele, omuz omuza Taksim'e doğru akıyorlardı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[nsz]
Kumaş yıpranıp iplikleri erimeye başlamak
- "... çarşafın kumaşı da yer yer akmış, buruşmuştu." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Boya birbirine karışmak
-
[-le]
Sürüp gitmek
- "Nedim divanında bir kaside vardır, müjgân üstüne, hicran üstüne, umman üstüne kafiyeleri ve redifleriyle akar." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[nsz]
Zaman çabuk geçmek
-
[nsz]
Karışmak, katılmak
-
[nsz]
Çabucak savuşmak, ortadan kaybolmak
-
[-den]
Sıvı maddeler veya çok ince taneli katı maddeler bir yerden başka bir yere doğru gitmek
- AKREP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Saatin iki ibresinden küçüğü
- "Rengi kararmış bir saat; ne yelkovanı var ne akrebi." (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Saatin iki ibresinden küçüğü
- AZADE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Başıboş, erkin, serbest
- "Çocuk gönlüm kaygılardan azade." (Orhan Veli Kanık)
-
[zarf]
Başıboş, erkin, serbest olarak
- "Gürültüden azade yaşamak."
-
[sıfat]
Başıboş, erkin, serbest
- ADSIZ
-
-
[sıfat]
Adı olmayan, isimsiz
-
Tanınmayan, bilinmeyen
- "Babası silik, adsız bir berberken çocuk bütün akranlarını çekerek dükkânını canlandırdı." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Türklerde, ailesinden ayrıldığı için artık onun adını taşımak, onun adıyla anılmak hakkını yitirmiş olan, bir yararlık gösterdiğinde ancak ad kazanabilen delikanlı
-
[sıfat]
Adı olmayan, isimsiz
- ARSIZ
-
-
[sıfat]
Utanması, sıkılması olmayan, yılışık, yüzsüz (kimse)
-
Açgözlü davranan (kimse)
-
Kolayca üreyebilen (bitki)
-
[sıfat]
Utanması, sıkılması olmayan, yılışık, yüzsüz (kimse)
- ASKAT
-
-
[isim]
Herhangi bir ölçü biriminin bölündüğü eşit parçalardan her biri
- "Metrenin askatları desimetre, santimetre ve milimetredir."
-
[isim]
Herhangi bir ölçü biriminin bölündüğü eşit parçalardan her biri
- AFİLİ
-
-
[sıfat]
Gösterişli, çalımlı
-
[sıfat]
Gösterişli, çalımlı
- AKALA
-
-
[isim]
Amerikan tohumundan yurdumuzda üretilen bir pamuk türü
-
[isim]
Amerikan tohumundan yurdumuzda üretilen bir pamuk türü
- ANDAÇ
-
-
[isim]
Ajanda
-
Anı, yadigâr
- "Alabalıkları dağ köylüleri ırmaktan tutar getirirlerdi. Yanında andaç diye bir kâse dolusu dağ çileği yahut badem sunarlardı." (Ayla Kutlu)
-
[isim]
Ajanda
- ALAİM
- ...
- ABADİ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Açık saman renginde, ipekten yapılan, yarı mat, kalınca bir tür yazı kâğıdı
-
[isim]
Açık saman renginde, ipekten yapılan, yarı mat, kalınca bir tür yazı kâğıdı