Başında a olan 4 harfli 284 kelime var. A harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde a harfi olan kelimeler listesine ya da sonu a harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında a bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ALDI
-
-
"söylemeye başladı" anlamında kullanılan bir söz
- "Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." (Necati Cumalı)
- "Uykuysa, uyumak bir marifetse al uykuyu diyerek akşama kadar uyudum." (Tarık Buğra)
- "Al sana bir bela daha!"
- "Al takke ver külah, kırsal kesimi çocuğunu okutmanın yararına inandırdık." (Atilla İlhan)
-
"söylemeye başladı" anlamında kullanılan bir söz
- ARYA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Operalarda solistlerden birinin orkestra eşliğinde söylediği, genellikle kendi içinde bütünlüğü olan parça
-
[isim]
Operalarda solistlerden birinin orkestra eşliğinde söylediği, genellikle kendi içinde bütünlüğü olan parça
- ABİŞ
- ...
- AĞVA
- ...
- ALEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bayrak
- "Kara elmas sözü de taş kömürüne alem olmuştur." (Burhan Felek)
-
Minare, kubbe, sancak direği vb. yüksek şeylerin tepesinde bulunan, madenden yapılmış ay yıldız veya lale biçiminde süs, ayça
-
[isim]
Bayrak
- APSE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çıban
-
[isim]
Çıban
- AZOT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Atom numarası 7, atom ağırlığı 14,008 olan, havada beşte dört oranında bulunan, rengi, kokusu, tadı olmayan element, nitrojen (simgesi N)
-
[isim]
Atom numarası 7, atom ağırlığı 14,008 olan, havada beşte dört oranında bulunan, rengi, kokusu, tadı olmayan element, nitrojen (simgesi N)
- AYAZ
-
-
[isim]
Duru, sakin havada çıkan kuru soğuk
- "Sürüp gider en sert ayazlarda bile / Bir tatlı sıcak kış vakti." (Behçet Necatigil)
-
Çok soğuk hava
-
[isim]
Duru, sakin havada çıkan kuru soğuk
- ARPA
-
-
[isim]
Buğdaygillerden bir bitki (Hordeum vulgare)
- "Tartışmadan beklenen olumlu ve yapıcı sonuca varmak söz konusu olunca orada bir arpa boyu yol alamıyoruz." (Haldun Taner)
-
Bu bitkinin ekmek ve bira yapımında kullanılan, hayvanlara yem olarak verilen taneleri
-
[isim]
Buğdaygillerden bir bitki (Hordeum vulgare)
- AJUR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Delikli örgü, gözenek
-
[isim]
Delikli örgü, gözenek
- AZAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Büyük sıkıntı, eziyet, ezinç
- "Aydınlık olunca günlerin devamı bir azap gibi geliyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Bu şehrin, takdir fukaralarının orta malına dönüşmüş olmasından azap duyuyorum." (Aydın Boysan)
- "Bu düşünce ona epeyce azap verdi." (Ahmet Mithat)
-
İslam inanışına göre dünyada günah işlemiş olanlara ahirette verilecek ceza
- "Senin yüzünden bir hâl olursa azabını ömrün boyunca çekersin ağabey." (Haldun Taner)
-
[isim]
Büyük sıkıntı, eziyet, ezinç
- AZEL
- ...
- AĞIR
-
-
[sıfat]
Tartıda çok çeken, hafif karşıtı
- "Kurşun ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."
- "Yerli halıları gördüm; koyu sıcak kırmızılarla diri maviler ağır basıyordu." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Devlet adamlarının ileri gelenleri böyle sözlere karışmaz, ağır dururlar." (Memduh Şevket Esendal)
- "... bir odacının ağzından bu cevabı almak insana öyle ağır geliyor ki." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Çapı, boyutları büyük
- "Ağır top. Ağır tank."
- "Peki deyişleri de akılları yattığı için değil, korkuları ağır bastığı için oldu." (Tarık Buğra)
- "Hakem tarafından verilen kırmızı kart ağır kaçtı."
-
Değeri çok olan, gösterişli
- "Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan'ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi." (Mithat Cemal Kuntay)
-
Çetin, güç
- "Denizcilik tarihinin en ağır sorumluluklarından birini üzerine alıyordu." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
-
Tehlikeli, korkulu, vahim
-
Sıkıntı veren, bunaltıcı
-
Dokunaklı, insanın gücüne giden, kırıcı
- "Kızmıştım, Keziban'a söylenecek şöyle ağır bir söz arıyordum." (Nurullah ataç)
-
Ağırbaşlı, ciddi
- "Bu, on dokuz yaşında ufak tefek bir kızdı. Fakat otuz yaşındaki bir insandan daha ağırdı." (Halide Edip Adıvar)
-
Keskin, boğucu (koku)
- "Bu koku, en hafif rüzgârla burnu kuvvetli bir adama uzaktan kendini hissettirecek kadar ağırdır." (Falih Rıfkı Atay)
-
Sindirimi güç (yiyecek)
- "Ağır bir yemek."
-
Yoğun
- "Evin sofasına girer girmez kendisini ağır bir duman karşıladı." (Abbas Sayar )
-
Uyanılması güç, derin (uyku)
-
Kısık, alçak
- "Ağaya pek duyurmak istemeyen ağır bir sesle kulağıma eğildi." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Güç işiten, sağır
-
[zarf]
Yavaş
- "Cüneyt Bey sözlerini tartıyormuş gibi ağır söylüyordu." (Etem İzzet Benice)
-
[isim]
Ağır sıklet
- "Yıllarca ağırda güreşti."
-
Davranışları yavaş olan
- "Ağır adam."
-
[sıfat]
Tartıda çok çeken, hafif karşıtı
- AGOP
- ...
- ARUZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hecelerin uzunluk ve kısalık, kapalılık veya açıklık değerlerine göre türlü ses kalıplarından oluşan divan edebiyatı nazım ölçüsü
-
[isim]
Hecelerin uzunluk ve kısalık, kapalılık veya açıklık değerlerine göre türlü ses kalıplarından oluşan divan edebiyatı nazım ölçüsü
- ATAR
- ...
- ARSA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üzerine yapı yapılmak için ayrılmış yer
-
[isim]
Üzerine yapı yapılmak için ayrılmış yer
- AİLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik
-
Karı, koca ve çocuklardan oluşan topluluk
- "En büyük cevizin altını kalabalıkça bir aile kaplamıştı." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Aynı soydan gelen veya aralarında akrabalık ilişkileri bulunan kimselerin tümü
- "Bizim ailenin Mısır'la olan münasebetini bilirsiniz, belki..." (Haldun Taner)
-
Birlikte oturan hısım ve yakınların tümü
-
Eş, karı
-
Aynı gaye üzerinde anlaşan ve birlikte çalışan kimselerin bütünü
-
Temel niteliği bir olan dil, hayvan veya bitki topluluğu
-
[isim]
Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik
- AMAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[ünlem]
(ama:n) Yardım istenildiğini anlatan bir söz
- "Aman Allahım!"
- "Galiba bu sene soğuk aman dedirtecek." (Refik Halit Karay)
- "Evi satacakmışsın, aman derim!"
- "Teslim olan halka aman vererek hepsini evlerine yolladı." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bir suçun bağışlanmasının istendiğini anlatan bir söz
- "Aman, bir daha yapmam!"
-
Usanç ve öfke anlatan bir söz
- "Aman bırak beni! Aman, bu laflardan da bıktık!"
-
Rica anlatan bir söz
- "Aman, acele etmeli, vakit geçiyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Dikkat çekmek için kullanılan bir söz
- "Aman, çocuğa iyi bakın!"
-
Çok beğenmeyi anlatan bir söz: Aman ne güzel şey! Bu anlamda kullanıldığında buna da edatı da getirilebilir
- "Aman da ne güzel şey!"
-
Şaşma anlatan bir söz
- "Aman efendim, bana öyle şeyler söyledi ki donakaldım."
-
[ünlem]
(ama:n) Yardım istenildiğini anlatan bir söz
- AKLI
-
-
[sıfat]
Beyazı bulunan, beyaz renkli
- "Arabacı, içkinin söndürdüğü fersiz, kabarık, aklı gözlerini kızın yüzüne yanaştırarak fısıldadı." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Beyazı bulunan, beyaz renkli