Başında ağ olan 7 harfli 39 kelime var. Ağ ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ağ olan kelimeler listesine ya da sonu ağ ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ağ bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AĞINMAK
-
-
[nsz]
Hayvan yere yatıp yuvarlanmak
-
[nsz]
Hayvan yere yatıp yuvarlanmak
- AĞRITIŞ
- ...
- AĞARMAK
-
-
[nsz]
Beyazlaşmak
- "Sakalı ağardı fakat gönlü kocamadı." (Nabizade Nazım)
-
Rengi solmak
-
Şafak sökmek
- "Bir gün ortalık ağarmadan Kadıköy'den vapura bindim." (Nurullah ataç)
-
[nsz]
Beyazlaşmak
- AĞLANMA
-
-
[isim]
Ağlanmak işi
-
[isim]
Ağlanmak işi
- AĞITSAL
-
-
[sıfat]
Ağıtla ilgili, ağıt özelliği taşıyan
-
[sıfat]
Ağıtla ilgili, ağıt özelliği taşıyan
- AĞIZSIL
-
-
[sıfat]
Ağızla ilgili
-
[sıfat]
Ağızla ilgili
- AĞIRLIK
-
-
[isim]
Ağır olma durumu
- "Taşın ağırlığı."
- "Yükün ağırlığı."
- "Kimseye ağırlık olmaz, kimseyi sıkıştırmaz, iyilikten başka bir şey yapmaz." (Ömer Seyfettin)
- "Başsavcının yargıçlar arasında belli bir ağırlığı var kuşkusuz." (Ayşe Kulin)
-
Değerli olma durumu
- "Hediyenin ağırlığı."
- "Yavaş yavaş bir ağırlık çöktü. Bir sakinlik herkesi kapladı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Ağırbaşlılık
- "Çocuğa yıllar geçtikçe bir ağırlık geldi."
-
Tehlikeli olma durumu
-
Sıkıcı, bunaltıcı, iç karartıcı durum
- "Havanın ağırlığı."
-
Sıkıntı
-
Çeyizini düzmek için güveyinin geline verdiği para, kalın
-
Uykudayken gelen ve insana boğulur gibi bir duygu veren durum
-
Yük, külfet
- "Bütün ailenin ağırlığı omuzlarındadır."
-
Takı
- "Kadın bütün ağırlığını takıp düğüne gitti."
-
Sorumluluk
- "Bu işin ağırlığını tek başıma yüklendim."
-
Etki, baskı, güçlük
-
Dikkati ve önemi bir şey üzerinde yoğunlaştırmak
- "Şimdi bütün ağırlığı reklama vermeli." (Atilla İlhan)
-
Terazilerde tartma işi yapılırken bir kefeye konulan nesne
-
Değerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olağanın üzerinde ve belli oranda tanınan değer
-
Uyuşukluk ve gevşeklik durumu
- "Beynime bir ağırlık peyda olmuştu." (Aka Gündüz)
-
Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri
- "Akşama doğru, ağırlığın başında bezgin neferlere iş gördürmeye uğraşıyordum." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yer çekiminin, bir cismin molekülleri üzerindeki etkisinin oluşturduğu bileşke
-
Güreş, boks, halter, judo vb. spor dallarında, sporcuların kilolarına göre girdikleri kategori
-
[isim]
Ağır olma durumu
- AĞAÇÇIK
-
-
[isim]
Taflan gibi dalları dibinden başlayarak çatallanan küçük ağaç
-
[isim]
Taflan gibi dalları dibinden başlayarak çatallanan küçük ağaç
- AĞLANTI
-
-
[isim]
Hafif hafif ağlama
- "Şehrin dar sokaklarında günlerce ağlantı, inilti işitiliyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Hafif hafif ağlama
- AĞAÇSIZ
-
-
[sıfat]
Ağacı olmayan
-
[sıfat]
Ağacı olmayan
- AĞRISIZ
-
-
[sıfat]
Ağrısı olmayan
-
[zarf]
Ağrı olmaksızın
-
Dertsiz, tasasız
-
[sıfat]
Ağrısı olmayan
- AĞLAMSI
-
-
[sıfat]
Ağlayacak gibi, ağlamalı
- "Sesi karıncalandı, ağlamsı bir hâl aldı." (Yahya Kemal)
-
[sıfat]
Ağlayacak gibi, ağlamalı
- AĞLATMA
-
-
[isim]
Ağlatmak işi
- "Ağlatmayı geçtik, hiç değilse kendime güldürmeden çalabilsem." (Haldun Taner)
-
[isim]
Ağlatmak işi
- AĞNAMAK
-
-
[nsz]
Hayvan yere yatıp yuvarlanmak
-
[nsz]
Hayvan yere yatıp yuvarlanmak
- AĞCILIK
-
-
[isim]
Ağ ile balık tutma işi
-
[isim]
Ağ ile balık tutma işi
- AĞBENEK
-
-
[isim]
Ağ görünüşünde olan, arpa yapraklarına yerleşerek oldukça önemli zararlara yol açan, açık veya koyu kahverengi asklı mantar
-
Bu mantarın yol açtığı ekin hastalığı
-
[isim]
Ağ görünüşünde olan, arpa yapraklarına yerleşerek oldukça önemli zararlara yol açan, açık veya koyu kahverengi asklı mantar
- AĞLATIŞ
-
-
[isim]
Ağlatma işi veya biçimi
-
[isim]
Ağlatma işi veya biçimi
- AĞARTMA
-
-
[isim]
Ağartmak işi
-
[isim]
Ağartmak işi
- AĞLAMAK
-
-
[nsz]
Üzüntü, acı, sevinç, pişmanlık vb.nin etkisiyle gözyaşı dökmek
-
Ağaç budandığında kesilen yerlerden besi suyu veya öz su akmak
-
[-den]
Sızlanmak, yakınmak
- "Utanç ve kahırdan, yumruklarını ısıra ısıra bir zaman ağladı." (Atilla İlhan)
-
[-e]
Bir duruma üzülmek
- "Şu kara bahtıma ağlıyorum."
-
[nsz]
Üzüntü, acı, sevinç, pişmanlık vb.nin etkisiyle gözyaşı dökmek
- AĞIZCIL
-
-
[sıfat]
Ağızla ilgili olan, oral
-
[sıfat]
Ağızla ilgili olan, oral