Başında s olan 4 harfli 150 kelime var. S harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde s harfi olan kelimeler listesine ya da sonu s harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında s bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- STOR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ağaç, kumaş vb.nden yapılmış bir kanal içinde hareket ederek açılıp kapanan perde
- "Pencerelere stor perdeleri çekilmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Ağaç, kumaş vb.nden yapılmış bir kanal içinde hareket ederek açılıp kapanan perde
- SÜLF
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Kükürt
-
[isim]
Kükürt
- SABA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde bir birleşik makam
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde bir birleşik makam
- SAFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bakınız sefa
-
[isim]
Bakınız sefa
- SAÇI
-
-
[isim]
Gelinin başından aşağı saçılan çiçek, şeker, arpa, para vb. şeyler
-
Düğün armağanı
-
[isim]
Gelinin başından aşağı saçılan çiçek, şeker, arpa, para vb. şeyler
- SALT
-
-
[sıfat]
İçinde yabancı bir öge bulunmayan, mutlak
- "Salt sevinç."
-
İçine, kendisine yabancı hiçbir şey karışmamış, arı
-
[zarf]
Yalnızca
- "Sanat adına konuşmakta kendinde hak gören, her konuştuğunu da salt doğrudur diye karşısındakine kabullendirmek isteyen kimseler sardı etrafımızı." (Necati Cumalı)
-
[sıfat]
İçinde yabancı bir öge bulunmayan, mutlak
- SURA
-
-
[isim]
Yumuşak ince bir tür ipekli kumaş
-
[sıfat]
Bu kumaştan yapılmış olan
-
[isim]
Yumuşak ince bir tür ipekli kumaş
- SEVİ
-
-
[isim]
Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, aşk
- "Ben gelmedim dava için / Benim işim sevi için." (Yunus Emre)
-
[isim]
Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, aşk
- SOFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Evlerde oda kapılarının açıldığı genişçe yer, hol
- "Bir sabah kalktım, sofaya muhtar önde bütün köylü yığılmış." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Evlerde oda kapılarının açıldığı genişçe yer, hol
- SAAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir günlük sürenin yirmi dörtte birine eşit, altmış dakikalık zaman dilimi, zaman parçası
- "Karabalçıklı çiftliği kasabadan sıkı yürüyüşlerle bir saat çeker." (Reşat Nuri Güntekin)
- "... herkes ona artık vaktini ibadete hasretmek zamanının geldiğini, daha doğrusu ahireti düşünmek saati çaldığını ima ediyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
Vakit, zaman
- "Oyuncular meyus olmayarak gene saati geldiği vakit perdelerini açtılar." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bir işin yapıldığı belli bir zaman
- "Yemek saati."
- "Kahvaltı saati. Uyku saati. Çalışma saati."
-
Günün hangi anı olduğunu gösteren alet
- "Kolundaki krom saate göz attı." (Refik Halit Karay)
-
Sayaç
- "Elektrik saati. Su saati."
-
[isim]
Bir günlük sürenin yirmi dörtte birine eşit, altmış dakikalık zaman dilimi, zaman parçası
- SENA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Övgü, övme
-
[isim]
Övgü, övme
- SÖVE
-
-
[isim]
Kapı ve pencerenin yerleştiği kasa, çerçeve
- "Kendilerini ağaçlara, kapı sövelerine çarpmazlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
Avlu kapısının iki yanına konan uzun taşlar
- "Başını kapının taş sövesine koyup bir mektep çocuğu gibi bağıra bağıra ağlamak istiyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Kapı ve pencerenin yerleştiği kasa, çerçeve
- SIRF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Yalnızca
- "Sırf vazife diye yaptığım bu ufak tefek hizmetler boşa gitti." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Tümüyle, bütün olarak, büsbütün
- "Kâhinliğimin sırf bir tesadüfe dayandığı oy birliği ile kabul edildi." (Haldun Taner)
-
[zarf]
Yalnızca
- SUFİ
- ...
- SABİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Küçük çocuk
- "İki yaşında bir sabi masumluğuyla annemin yanına gidecek ve dizlerine kapanacaktır." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Küçük çocuk
- SALI
-
-
[isim]
Haftanın üçüncü günü, pazartesi ile çarşamba arasındaki gün
-
[isim]
Haftanın üçüncü günü, pazartesi ile çarşamba arasındaki gün
- SEMT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şehirde yerleşim bölgesi, yaka
- "Şehri dolaşıyorum: Üç ayrı semte gittim." (Refik Halit Karay)
- "Mektebin semtine bile uğramamışlar da hangi derse çalışmışlar acaba?" (Mahmut Yesari)
-
Yan, taraf, cihet, yön
- "Nice iyiliklerde bulunduğu kimseler, onun semtine uğramaz olmuşlardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Şehirde yerleşim bölgesi, yaka
- SAKE
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Pirinçten yapılan bir tür Japon rakısı
-
[isim]
Pirinçten yapılan bir tür Japon rakısı
- SOBA
-
Kelime Kökeni : Macarca
-
[isim]
Bir yeri ısıtmak için içinde kömür, odun veya gaz yakılarak kullanılan bir araç
- "Gözünü soba ateşine dikip ne düşünüyorsun." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Bir yeri ısıtmak için içinde kömür, odun veya gaz yakılarak kullanılan bir araç
- SÜJE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Konu
-
Özne
-
[isim]
Konu