Sonunda n olan 5 harfli 542 kelime var. N harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde n harfi olan kelimeler listesine ya da başında n harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AKMAN
-
-
[sıfat]
Bozulmamış, saf, temiz
-
[sıfat]
Bozulmamış, saf, temiz
- BABUN
- ...
- DİREN
-
-
[isim]
Dirgen
-
[isim]
Dirgen
- KEMAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Dört telli, çenenin altına dayayarak çalınan yaylı saz
- "Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Yay
-
[isim]
Dört telli, çenenin altına dayayarak çalınan yaylı saz
- ATFEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Mal ederek, yükleyerek
- "Anasını görünce eski bir mezara atfen döktüğü yaşlar, yeni sevdası içindi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[zarf]
Mal ederek, yükleyerek
- NADAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Bilgisiz, cahil
-
Nobran, kaba, kötü
- "Heyhat ki iyiler gider, nadanlar kalır." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Bilgisiz, cahil
- ÖLGÜN
-
-
[sıfat]
Diriliği, canlılığı, tazeliği kalmamış, pörsümüş, solmuş
- "Bataklıklardan henüz sazlar süzgün, nilüferler çürük, kurbağalar yorgun ve sular ölgün değildi." (Refik Halit Karay)
-
Gücü azalmış, zayıflamış
- "Canlı olmaya çalışan ölgün adımlarla kapağı odasına attı." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Diriliği, canlılığı, tazeliği kalmamış, pörsümüş, solmuş
- TAPAN
-
-
[isim]
Tarlaya atılan tohumu örtmek için gezdirilen, ağaçtan geniş araç, sürgü
-
[isim]
Tarlaya atılan tohumu örtmek için gezdirilen, ağaçtan geniş araç, sürgü
- YASİN
- ...
- BEYAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Söyleme, bildirme
- "Bu beklenmedik sevgi gösterileri karşısında ne kadar şaşırıp kaldığını gazete muhabirlerine beyan etmekten çekinmemiştir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bir eserde, düşüncelerin, duyguların, hayallerin doğuş ve değerlerini, bunların anlatımında tutulacak yolları konu edinen bir edebiyat bilgisi dalı
-
[isim]
Söyleme, bildirme
- DÜZEN
-
-
[isim]
Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem
- "Onun kendi yaşayışına yeni bir düzen vermesi gerekiyordu." (Tarık Buğra)
- "Yatak odasını düzene sokmakla meşguldü." (Refik Halit Karay)
-
Soyut ve somut nesnelerin bir sıraya, bir hedefe, bir amaca göre sıralanması
- "Ağaçlarla evler arasında bir düzen kurmadıkça bir şehrin tadı tuzu kalır mı?" (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Şu sazıma bir düzen ver." (Âşık Ali İzzet Özkan)
-
Yerleştirme, tertip
- "Evin en bozuk düzeninde bile hastalığa mahsus birtakım aletler vardır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir devletin belli başlı ilkeleri bakımından yönetimde tuttuğu yol, yönetim biçimi, rejim
-
Bir kimseye, bir kuruluşa karşı toplu olarak alınan gizli karar, dolap, komplo
-
Topluca ve gizlice yürütülen herhangi bir plan, dolap, komplo
-
Dolap, hile
- "Hile, düzen dağarcığından elbette yeni bir şey bulup çıkaracak." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Müzik aletlerinde ses ayarı, akort
-
Toplumsal bir yapı içinde ögelerin bütüne, bütünün ögelere ve ögelerin birbirlerine göre ilişkileri
- "Orta hâlli ailelerin kurduğu bu düzende herkesin bacası tüten, kapısı çalınan bir evi var." (Nezihe Meriç)
-
Alet edevat takımı
-
Bez dokuma tezgâhı
-
[isim]
Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem
- ELGİN
-
-
[sıfat]
Yabancı, gurbette yaşayan, garip
-
[sıfat]
Yabancı, gurbette yaşayan, garip
- ONDAN
-
-
o sebeple
- "O kış, önceki kışlardan daha az üşüdüm." (Necati Cumalı)
- "O duvar senin, bu duvar benim, sağdan sola, soldan sağa yalpa vurarak halkın önüne çıkıvermiş." (Halit Fahri Ozansoy)
- "... o gün bugün bir kere bile hastalanıp yatmamıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Oyunları o kadar güzel olurmuş ki bunlar millî bir edebiyat eseri sayılırmış." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
onun tarafında olan (kimse)
- "Ben uyandığım zaman o gitmişti." (Refik Halit Karay)
-
o sebeple
- BASIN
-
-
[isim]
Gazete, dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yazılı yayınların bütünü, matbuat
- "Bütün bildiklerimizden öteye İstanbul basını bize ne öğretebilirdi?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bu tür iş yerlerinde görevli kimselerin tümü
-
[isim]
Gazete, dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yazılı yayınların bütünü, matbuat
- ÇİMEN
-
-
[isim]
Kendiliğinden yetişmiş çim
- "Baş başa uzandık seninle ıslak / Çimenlerine yaz bahçelerinin." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
-
[isim]
Kendiliğinden yetişmiş çim
- ELVAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Renkler
-
[sıfat]
Türlü renklerde olan
- "Çok aradım bulamadım dengimi / Elvan çiçeklerden aldım rengimi." (Halk türküsü)
-
[isim]
Renkler
- ETKEN
-
-
[isim]
Etki eden şey, faktör
- "Yazınımızın gelenek değiştirmesine bağlı olarak değişik etkenleri var bu durumun." (Necati Cumalı)
-
Bir madde üzerinde belli bir değişiklik yapan şey, müessir
-
Doğrudan doğruya öznenin yaptığı işi anlatan, öznesi belli olan fiil, aktif, aktif fiil, malum, edilgen karşıtı
- "Kırmak, bilmek etken fiillerdir."
-
[isim]
Etki eden şey, faktör
- HAZİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Acıklı, üzüntü veren, dokunaklı, hüzünlü
- "Her şey dayanılmayacak kadar hazindi." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Acıklı, üzüntü veren, dokunaklı, hüzünlü
- SALON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir evde konukları ağırlamakta kullanılan en geniş oda
- "Hasta alt kattaki salona kadar gitti ve bir kanepenin üstüne düştü." (Peyami Safa)
-
Toplantıların, kutlamaların, gösterilerin yapıldığı geniş yer
- "Düğün salonu. Konferans salonu."
-
Dükkân, mağaza
- "Çay salonu. Berber salonu."
-
[isim]
Bir evde konukları ağırlamakta kullanılan en geniş oda
- DÜMEN
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Hava ve deniz taşıtlarında, taşıta istenilen yönü vermeye ve belirli bir doğrultuda götürmeye yarayan hareketli parça
- "Herhâlde kaçmayı düşünüyor olmalıydı. Yolun kenarındaki tek tük ağaçlara doğru dümen kırdı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Kimimiz dümen tutar mavnalarda / Kimimiz çımacıdır halat başında." (Orhan Veli Kanık)
- "Başımıza gelenler, son elli yılda ekonominin dümenini elinde tutan sıfırlardan kaynaklanıyor." (Aydın Boysan)
-
Yönetim, idare
-
Dalavere, hile
- "Hani öldürseler yaşayamazdı bensiz? Yalan mıydı? Dümen miydi?" (Orhan Kemal)
-
[isim]
Hava ve deniz taşıtlarında, taşıta istenilen yönü vermeye ve belirli bir doğrultuda götürmeye yarayan hareketli parça