Başında g olan 6 harfli 231 kelime var. G harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde g harfi olan kelimeler listesine ya da sonu g harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında g bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GÖÇERİ
-
-
[sıfat]
Sürekli yer değiştiren, göç etmekten hoşlanan
-
[sıfat]
Sürekli yer değiştiren, göç etmekten hoşlanan
- GÖÇMEN
-
-
[sıfat]
Kendi ülkesinden ayrılarak yerleşmek için başka ülkeye giden (kimse, aile veya topluluk), muhacir
- "Ama biz de yeni göçmeniz, hâlden anlarız." (Nezihe Araz)
-
Sıcak iklimli ülkelere giden (hayvan)
-
[sıfat]
Kendi ülkesinden ayrılarak yerleşmek için başka ülkeye giden (kimse, aile veya topluluk), muhacir
- GARİBE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şaşılacak şey, yadırganacak şey
-
[isim]
Şaşılacak şey, yadırganacak şey
- GAYZER
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kaynaç
-
[isim]
Kaynaç
- GURUBİ
- ...
- GRİMSİ
-
-
[sıfat]
Rengi griyi andıran, griye benzeyen, grimtırak
-
[sıfat]
Rengi griyi andıran, griye benzeyen, grimtırak
- GÜNDÜZ
-
-
[isim]
Günün sabahtan akşama kadar süren aydınlık bölümü, gece karşıtı
-
[zarf]
Gündüz vaktinde
- "Gündüz çalışmalı, gece uyumalı."
-
[isim]
Günün sabahtan akşama kadar süren aydınlık bölümü, gece karşıtı
- GALERİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir yapının birçok bölümünü aynı katta birbirine bağlayan içten veya dıştan yapılmış geniş geçit
- "Loşluğunu ışıklar bile gidermeyen koyu mavi bir uzun galeriye girdik." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Sanat eserlerinin veya herhangi bir malın sergilendiği salon
- "Hilmi Bey'in evi, bir sanat ve ihtişam galerisi değildi." (Samiha Ayverdi)
-
Maden ocaklarında açılan yer altı yolu
-
Otomobil alınıp satılan yer
-
[isim]
Bir yapının birçok bölümünü aynı katta birbirine bağlayan içten veya dıştan yapılmış geniş geçit
- GERGEF
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Üzerine kumaş gerilerek nakış işlemeye yarar, çoğu dikdörtgen biçiminde olan çerçeve
-
[isim]
Üzerine kumaş gerilerek nakış işlemeye yarar, çoğu dikdörtgen biçiminde olan çerçeve
- GERGER
- ...
- GÖRDES
- ...
- GURBET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Doğup yaşanılmış olan yerden uzak yer, gurbetlik
- "Ben gurbette değilim / Gurbet benim içimde." (Kemalettin Kamu)
- "İçinde gurbet acısına benzer bir sızı duyuyordu." (Haldun Taner)
-
[isim]
Doğup yaşanılmış olan yerden uzak yer, gurbetlik
- GÜMRAH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Aşırı derecede büyümüş olan (bitki)
- "Uzun zamandır ıssız, bakımsız kaldığı için o gümrah yeşillikler bölgesinde yılanlar türediği biliniyordu." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Deli dolu akan (su)
-
Gür, yüksek, kuvvetli (ses)
-
Uzun, sık ve dalgalı (saç)
-
[sıfat]
Aşırı derecede büyümüş olan (bitki)
- GİRİFT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Birbirinin içine girip karışmış, girişik, çapraşık
- "Girift bir konudur bu, en başta yeni şiir kavramı ile karıştırılır." (Melih Cevdet Anday)
-
Güzel yazı sanatında boş yer bırakmayacak biçimde iç içe istif edilmiş (yazı)
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde kullanılmış, neye benzer bir çalgı
-
[sıfat]
Birbirinin içine girip karışmış, girişik, çapraşık
- GERDAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Vücudun omuzlarla baş arasında kalan ön bölümü
- "Başını geri atıp gerdanını olanca beyazlığıyla göstererek sarsıla sarsıla güldü." (Haldun Taner)
- "Avrupa tiyatrosunda işveli gerdan kırışları, meşhur kantolarıyla, ortalığı kırıp geçirdiği zamanlar!" (Atilla İlhan)
-
Şişmanlarda çenenin altındaki tombulluk
- "Sivri çenenin altında iki kat bir gerdan." (Aka Gündüz)
-
Kesim hayvanlarında boyun
-
[isim]
Vücudun omuzlarla baş arasında kalan ön bölümü
- GÖMLEK
-
-
[isim]
Vücudun üst kısmına giyilen kollu veya yarım kollu, yakalı giysi
- "Sarı zeminli, kırmızı çiçekli gömleğinin yalnız boğazına tesadüf eden düğmesi ilikli, ötekiler açıktı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kadınların giydikleri ince kumaştan yapılmış kolsuz, yakasız iç çamaşırı, kombinezon
- "Toplumun gömlek değiştirmesi, siyasal karmaşa elbette onları da etkiliyor." (Selim İleri)
-
Vücudun üst kısmına giyilen iç çamaşırı
- "Don ve gömleği ile fırlamış erkekler kapıların önlerinde giyiniyorlardı." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
-
Kitap kapağına geçirilen kap, kılıf
- "İplik dikiş, karton kapak ve beş renkli kuşe gömlek içinde çıkacak olan ... kitaplığımızın en değerli eserleri arasında yer alacaktır." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Beyaz ışık sağlamak için lambanın üzerine geçirilen amyanttan kılıf
-
Dosya kartonu
-
Memeli hayvanlarda bağırsakları dıştan saran yağlı zar
-
Göbek, batın
- "İki gömlek yukarı dedesi filancadır."
-
Basamak, kat, derece
- "İki pehlivan yenişememiştir ama Aliço'nun bir gömlek üstün olduğu iyice belirlenmiştir." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Vücudun üst kısmına giyilen kollu veya yarım kollu, yakalı giysi
- GÖZENE
-
-
[isim]
Kovandan bal alırken arılardan korunmak için başa giyilen, ön tarafı telden başlık, gözlük
-
[isim]
Kovandan bal alırken arılardan korunmak için başa giyilen, ön tarafı telden başlık, gözlük
- GRAMAJ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ekmek ve kâğıt için ağırlık ölçüsü
-
[isim]
Ekmek ve kâğıt için ağırlık ölçüsü
- GÜNÖTE
-
-
[isim]
Yer yörüngesinin güneşe en uzak bulunduğu nokta, evç
- "Yer, temmuzun başlangıcına doğru günöteye varmış bulunur."
-
[isim]
Yer yörüngesinin güneşe en uzak bulunduğu nokta, evç
- GEZMEK
-
-
[nsz]
Hava alma, hoş vakit geçirme vb. amaçlarla bir yere gitmek, seyran etmek
- "Tek başına buralarda gezdiği hâlde aradığını bulamıyordu." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Seher hep Bayram'ın sinirine dokunanlarla gezip tozdu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir yerde dolaşmak, yürümek
- "Kunduralarını çıkarır, satar, yalın ayak gezerdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Gitmek, başvurmak
-
Bulunmak
- "Şapkam burada ne geziyor?"
-
[-i]
Bir yeri görüp incelemek
-
Hasta ayağa kalkmak
- "Oğlum iyileşti, yavaş yavaş gezmeye başladı."
-
Herhangi bir biçimde gezinmek
- "Bu giysiyle gezemem."
-
[-i]
Bir yerde gezi yapmak
- "Geçen yaz Batı Anadolu'yu gezdik."
-
[nsz]
Hava alma, hoş vakit geçirme vb. amaçlarla bir yere gitmek, seyran etmek