Başında f olan 5 harfli 155 kelime var. F harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde f harfi olan kelimeler listesine ya da sonu f harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında f bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- FELAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kurtuluş, selamet, onma
- "Şu bizim halkı uyandırmadadır varsa felah." (Mehmet Akif Ersoy)
- "Kadın delifişeğin biri ise yine felah bulamazsın." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Kurtuluş, selamet, onma
- FİSTO
-
Kelime Kökeni : İspanyolca
-
[isim]
Elde veya makinede işlenmiş süslü şerit
-
Dantele benzer süsleri olan bir tür kumaş
-
[sıfat]
Bu kumaştan yapılmış
- "Fisto bluz."
-
[isim]
Elde veya makinede işlenmiş süslü şerit
- FİTİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Lambada, kandilde ve mumda yağın, çakmakta benzinin yanmasını sağlayan, türlü biçimlerde bükülmüş veya dokunmuş pamuktan yapılan genellikle yağ çekici madde
- "Lambanın fitili biraz daha açılmış." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Derin yaraların tedavisinde, yara içine salınan steril gazlı bez şeridi
- "Fitiller işliyor azgın yarada." (Halk türküsü)
-
Anüse konulan donmuş yağ kıvamında ve koni biçiminde ilaç
-
Eskiden topları ve şimdi lağımları ateşlemekte kullanılan kaytan biçiminde tutuşturucu madde
-
Kumaşın altına kaytan biçiminde bükülmüş bir şey koyup üstten dikerek yapılan kabartma yol
-
Koltuk, sandalye vb. oturulan eşyanın yapımında dikiş veya çivileri gizlemekte kullanılan şerit
-
Yollu bir biçimde dokunmuş kumaş
-
Elli kâğıtla oynanan ve en az sayısı olanın kazanması kuralına dayanan bir iskambil oyunu
- "... fitil oynarken kâğıtları bir müddet masaya bırakır." (Sait Faik Abasıyanık)
-
0,0125 g olan ağırlık ölçü birimi
-
[isim]
Lambada, kandilde ve mumda yağın, çakmakta benzinin yanmasını sağlayan, türlü biçimlerde bükülmüş veya dokunmuş pamuktan yapılan genellikle yağ çekici madde
- FALSO
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Bir parça çalınır veya söylenirken yapılan nota yanlışlığı
- "Ahenge falso, kalın erkek sesleri de karıştı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Yüzde beş yüz kâr beklediği bu işlerin alt tarafı falso çıkınca apışmış kalmıştı." (Ercüment Ekrem Talu)
- "Artık İstanbul'da her şey gevşemiş, falso vermişti." (Ömer Seyfettin)
- "Yeteneksizliğini ortaya koyacak bir falso yapmaktan korkuyordu." (Çetin Altan)
-
Yanlış davranış
- "Bu iyi adamın şu kadarcık cehaleti ve falsosunu hoş görmeli." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Bir parça çalınır veya söylenirken yapılan nota yanlışlığı
- FİGÜR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Resim ve heykel sanatlarında varlıkların biçimi
-
Bir dansı veya oyunu oluşturan ölçülü adımlarla beliren zincirleme hareketlerden her biri
- "Bale figürü. Dans figürü."
-
Birbirini izleyerek melodik ve ritmik bakımdan bir bütün oluşturan notalar grubu
-
[isim]
Resim ve heykel sanatlarında varlıkların biçimi
- FUNDA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Süpürge otu
-
[isim]
Süpürge otu
- FİLET
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Derinliği her yerinde aynı olan sığ su alanı
-
[isim]
Derinliği her yerinde aynı olan sığ su alanı
- FİLAR
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Hafif bir terlik
-
[isim]
Hafif bir terlik
- FİRMA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Tüzel kişiliği olsun olmasın bir ekonomik etkinlik birimi
-
[isim]
Tüzel kişiliği olsun olmasın bir ekonomik etkinlik birimi
- FETHA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üstün (II)
-
[isim]
Üstün (II)
- FAGOT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tahtadan parçaları uç uca takılı, uzun bir boru biçiminde, perdeli bir üflemeli çalgı
-
[isim]
Tahtadan parçaları uç uca takılı, uzun bir boru biçiminde, perdeli bir üflemeli çalgı
- FAZLA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
Gereğinden, alışılmıştan çok, aşırı olan, ziyade
- "Yaşamak için çok zorluk çekiyordu. Fazla olarak hastaydı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Daha çok, aşkın
- "Biz ancak Cumhuriyet devrinde elli yıldan fazla bir barış devri geçirmişiz." (Burhan Felek)
-
Artmış olan
- "Fazla ekmeğiniz var mı?"
-
[zarf]
Gereksiz, yersiz bir biçimde
- "Fazla konuşma yeter."
-
[zarf]
Gereğinden, alışılmıştan çok olarak
-
Gereğinden, alışılmıştan çok, aşırı olan, ziyade
- FECİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tan vakti
- "Baktık geceden fecre kadar ellerde / Yıldızlara yükselen kadehler gördük." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Tan kızıllığı
- "Bu fecir dediğimiz aydınlanmanın başını belli etmek için ak iplikten kara ipliği seçmek kıstas sayılmıştır." (Burhan Felek)
-
[isim]
Tan vakti
- FOROZ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Bir ağ atılışında çıkarılan balık miktarı
-
[isim]
Bir ağ atılışında çıkarılan balık miktarı
- FAUNA
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Direy
-
[isim]
Direy
- FİŞEK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Tüfek, tabanca vb. hafif ateşli silahlara, atılmak için sürülen ve içinde barut bulunan bir kovan ile bu kovanın ucuna yerleştirilmiş mermiden oluşan cephane
- "Ben fişeklerin barutunu, tapasını koyayım, beybaba saçmasını..." (Aka Gündüz)
-
Donanma ve şenliklerde kullanılan çeşitli yanıcı veya patlayıcı maddeler
- "Kestane fişeği."
-
[isim]
Tüfek, tabanca vb. hafif ateşli silahlara, atılmak için sürülen ve içinde barut bulunan bir kovan ile bu kovanın ucuna yerleştirilmiş mermiden oluşan cephane
- FRİGO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Dondurulmuş krema
-
Sevimsiz, soğuk kimse
-
[isim]
Dondurulmuş krema
- FİLOZ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Balıkçıların ağları su yüzünde tutmak için kullandıkları kabak veya mantardan yapılmış ağ şamandırası
-
[isim]
Balıkçıların ağları su yüzünde tutmak için kullandıkları kabak veya mantardan yapılmış ağ şamandırası
- FAHTE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde genellikle ilahi, beste ve özellikle peşrev formlarında kullanılan, yirmi zamanlı ve on iki vuruşlu bir büyük usul
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde genellikle ilahi, beste ve özellikle peşrev formlarında kullanılan, yirmi zamanlı ve on iki vuruşlu bir büyük usul
- FEHVA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlam
-
Kavram, terim, deyim
-
[isim]
Anlam