Başında olan 7 harfli 39 kelime var. Ağ ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ağ olan kelimeler listesine ya da sonu ağ ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında ağ bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

AĞNAMCI

  1. [isim] Sayım vergisi toplayan kimse
    • "Öşürcüler, ağnamcılar, tahsildarlar, zaptiyeler köylerde kuzu gibi namuslu namuslu dolaşırlarmış." (Ömer Seyfettin)

AĞIZSIL

  1. [sıfat] Ağızla ilgili

AĞAÇÇIK

  1. [isim] Taflan gibi dalları dibinden başlayarak çatallanan küçük ağaç

AĞCILIK

  1. [isim] Ağ ile balık tutma işi

AĞARMAK

  1. [nsz] Beyazlaşmak
    • "Sakalı ağardı fakat gönlü kocamadı." (Nabizade Nazım)
  2. Rengi solmak
  3. Şafak sökmek
    • "Bir gün ortalık ağarmadan Kadıköy'den vapura bindim." (Nurullah ataç)

AĞLANMA

  1. [isim] Ağlanmak işi

AĞIZDAN

  1. [zarf] Sözlü olarak
    • "Siyasi malumatları hep ağızdan kapma, kulak dolgunluğu şeylerdir." (Ömer Seyfettin)

AĞLASUN
...
AĞIZLIK

  1. [isim] Bir ucuna sigara takılan, öbür ucundan nefes çekilen çubuk biçimindeki araç
    • "Kiraz, bilir miydi ki günün birinde tütün diye bir ot çıkacak ve insanlar bunu içmek için dallarını kesip kesip ağızlık yapacak?" (Refik Halit Karay)
  2. Nefesli çalgılarda ağza gelen yer
  3. Yemiş küfelerinin üzerine yapraklı dallarla yapılan kapak
  4. Kuyu bileziği
  5. Su tesisatında su alıp vermeye yarayan vanalı uç
  6. Hayvanın ısırmasına, zararlı bir şey yemesine engel olmak için ağzına takılan tel, deri vb. kafes
  7. Dokumacılıkta çözgünün açılıp kapandığı ve içinde mekiğin geçtiği yer
  8. Telefon vb. cihazlarda ağza yaklaştırılan bölüm
  9. Bir şeyin başladığı yer
  10. Huni

AĞIZCIL

  1. [sıfat] Ağızla ilgili olan, oral

AĞLATMA

  1. [isim] Ağlatmak işi
    • "Ağlatmayı geçtik, hiç değilse kendime güldürmeden çalabilsem." (Haldun Taner)

AĞRITMA

  1. [isim] Ağrıtmak işi

AĞILAMA

  1. [isim] Zehirleme

AĞIRLIK

  1. [isim] Ağır olma durumu
    • "Taşın ağırlığı."
    • "Yükün ağırlığı."
    • "Kimseye ağırlık olmaz, kimseyi sıkıştırmaz, iyilikten başka bir şey yapmaz." (Ömer Seyfettin)
    • "Başsavcının yargıçlar arasında belli bir ağırlığı var kuşkusuz." (Ayşe Kulin)
  2. Değerli olma durumu
    • "Hediyenin ağırlığı."
    • "Yavaş yavaş bir ağırlık çöktü. Bir sakinlik herkesi kapladı." (Memduh Şevket Esendal)
  3. Ağırbaşlılık
    • "Çocuğa yıllar geçtikçe bir ağırlık geldi."
  4. Tehlikeli olma durumu
  5. Sıkıcı, bunaltıcı, iç karartıcı durum
    • "Havanın ağırlığı."
  6. Sıkıntı
  7. Çeyizini düzmek için güveyinin geline verdiği para, kalın
  8. Uykudayken gelen ve insana boğulur gibi bir duygu veren durum
  9. Yük, külfet
    • "Bütün ailenin ağırlığı omuzlarındadır."
  10. Takı
    • "Kadın bütün ağırlığını takıp düğüne gitti."
  11. Sorumluluk
    • "Bu işin ağırlığını tek başıma yüklendim."
  12. Etki, baskı, güçlük
  13. Dikkati ve önemi bir şey üzerinde yoğunlaştırmak
    • "Şimdi bütün ağırlığı reklama vermeli." (Atilla İlhan)
  14. Terazilerde tartma işi yapılırken bir kefeye konulan nesne
  15. Değerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olağanın üzerinde ve belli oranda tanınan değer
  16. Uyuşukluk ve gevşeklik durumu
    • "Beynime bir ağırlık peyda olmuştu." (Aka Gündüz)
  17. Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri
    • "Akşama doğru, ağırlığın başında bezgin neferlere iş gördürmeye uğraşıyordum." (Falih Rıfkı Atay)
  18. Yer çekiminin, bir cismin molekülleri üzerindeki etkisinin oluşturduğu bileşke
  19. Güreş, boks, halter, judo vb. spor dallarında, sporcuların kilolarına göre girdikleri kategori

AĞDALIK

  1. [isim] Pekmez yapmaktan başka işe yaramayan üzüm

AĞRITIŞ
...
AĞIZOTU

  1. [isim] Topları ateşlemek için falyaya konulan ve barutun patlamasına sebep olan madde

AĞUSTOS

Kelime Kökeni : Latince

  1. [isim] Yılın otuz bir gün süren, sekizinci ayı

AĞRIMAK

  1. [nsz] Vücudun bir yeri ağrılı durumda olmak
    • "Başı ağrımak. Dişi ağrımak."

AĞLANTI

  1. [isim] Hafif hafif ağlama
    • "Şehrin dar sokaklarında günlerce ağlantı, inilti işitiliyor." (Memduh Şevket Esendal)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü