Başında a olan 4 harfli 284 kelime var. A harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde a harfi olan kelimeler listesine ya da sonu a harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında a bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AÇIT
-
-
[isim]
Bir duvarda açık bırakılmış bulunan kapı, pencere, kemerleme vb. açıklık
-
[isim]
Bir duvarda açık bırakılmış bulunan kapı, pencere, kemerleme vb. açıklık
- ANNE
-
-
[isim]
Çocuğunu dünyaya getiren kadın, ana, valide
- "Evlendikten iki yıl sonra anne oldu."
-
Yavrusu olan dişi hayvan
-
[isim]
Çocuğunu dünyaya getiren kadın, ana, valide
- ASIR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yüzyıl
-
Çağ
-
[isim]
Yüzyıl
- ATIM
-
-
[isim]
Atma işi
- "Kimi yayı öptü, kimi fırlattı / En er kemankeşe yetti üç atım." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Atılan bir şeyin gidebildiği uzaklık
- "Bir kurşun atımı yer."
-
[isim]
Atma işi
- AZAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Büyük sıkıntı, eziyet, ezinç
- "Aydınlık olunca günlerin devamı bir azap gibi geliyordu." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Bu şehrin, takdir fukaralarının orta malına dönüşmüş olmasından azap duyuyorum." (Aydın Boysan)
- "Bu düşünce ona epeyce azap verdi." (Ahmet Mithat)
-
İslam inanışına göre dünyada günah işlemiş olanlara ahirette verilecek ceza
- "Senin yüzünden bir hâl olursa azabını ömrün boyunca çekersin ağabey." (Haldun Taner)
-
[isim]
Büyük sıkıntı, eziyet, ezinç
- AKUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Azgın, kızgın (hayvan)
- "Ben, akur bir kuvvetin üstünde uçuyor gibi pek çabuk yakınlaşan uzaklara bakıyor, bu azgın ata bindikçe daima duyduğum şeyleri tekrar hissediyordum." (Ömer Seyfettin)
-
Kudurmuş, kuduz, kuduruk
-
[sıfat]
Azgın, kızgın (hayvan)
- ARYA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Operalarda solistlerden birinin orkestra eşliğinde söylediği, genellikle kendi içinde bütünlüğü olan parça
-
[isim]
Operalarda solistlerden birinin orkestra eşliğinde söylediği, genellikle kendi içinde bütünlüğü olan parça
- ACUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Aceleci
- "Acul bir adam."
-
Hızlı, çabuk
- "Geç vakit dönen zengin ve ecnebi kumarcıların acul arabalarını duymuyor." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Aceleci
- AĞLI
-
-
[sıfat]
Ağı bulunan
-
[sıfat]
Ağı bulunan
- ALIÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Akdiken
- "Sık pırnallıklar, erguvan, defne, alıç kümeleri yer yer yolu boğuyor." (Necati Cumalı)
-
Bu ağacın mayhoş yemişi
-
[isim]
Akdiken
- AMİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir işte emir verme yetkisi bulunan kimse
- "Akıl öğrettiğim herif şimdi bana amir oldu." (Burhan Felek)
-
Satıcı veya ihracatçının gönderdiği malların bedelini almak üzere gerekli belgeleri göstererek bankaya başvuran kimse
-
[isim]
Bir işte emir verme yetkisi bulunan kimse
- AYOL
-
-
[ünlem]
Genellikle kadınların kullandığı bir seslenme sözü
- "Ayol! Sen nerelerde kaldın?"
-
[ünlem]
Genellikle kadınların kullandığı bir seslenme sözü
- ADAY
-
-
[isim]
Bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse
- "Babası da beni damat adayı olarak görüyordu." (Mahmut Yesari)
- "Siyasi parti grupları Başkanlık için aday gösteremezler." (Anayasa)
- "Geçen seçim bu dört kardeşin dördü de ayrı partiden aday oldular." (Haldun Taner)
-
Bir iş için yetiştirilmekte, eğitilmekte olan kimse, namzet
- "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan adayları, on gün içinde Başkanlık Divanına bildirilir." (Anayasa)
-
[isim]
Bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse
- AŞOZ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Ahşap gemilerin omurgalarının uzunluğunca ve iki yanında borda kaplamalarının en dar yüzünü yerleştirmek için açılan keskin, sivri köşeli yuva
-
[isim]
Ahşap gemilerin omurgalarının uzunluğunca ve iki yanında borda kaplamalarının en dar yüzünü yerleştirmek için açılan keskin, sivri köşeli yuva
- AŞİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir dinî tören sırasında veya cemaatle namaz kılınıp dua edildikten sonra okunan Kur'an ayetleri
-
[isim]
Bir dinî tören sırasında veya cemaatle namaz kılınıp dua edildikten sonra okunan Kur'an ayetleri
- AKIŞ
-
-
[isim]
Akma işi veya biçimi
-
Geçip gitme, sürüp gitme
- "Günlerin akışı. Olayların akışı."
-
Akın
- "Meğer o akış da Rumeli topraklarında son istila hareketimizmiş." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Akma işi veya biçimi
- ABES
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Gereksiz, yersiz, boş
- "Artık söylemekte bir mahzur olmadığından gizlemek abes." (Refik Halit Karay)
- "Annem eniştemizin bu son sözlerini dinlemeyi artık abes bulurdu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Yazarlarımızın çoğu yalnızca kendi ürünlerinin ne amaçla üretildiğini sayıp dökerek bir anlamda abesle iştigal ediyorlar." (Tomris Uyar)
-
Akla ve gerçeğe aykırı
-
[zarf]
Gereksiz bir biçimde
-
[sıfat]
Gereksiz, yersiz, boş
- AKİK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kalseduan kuvarsının bir türü olan, yüzük taşı, mühür vb. yapmakta kullanılan, türlü renklerde, yarı saydam, parlak ve değerli bir taş
- "Kabartmaların ortalık yerine de akik ve Necef taşlar serpiştirilmiştir." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Kalseduan kuvarsının bir türü olan, yüzük taşı, mühür vb. yapmakta kullanılan, türlü renklerde, yarı saydam, parlak ve değerli bir taş
- AYMA
-
-
[isim]
Aymak işi
-
[isim]
Aymak işi
- AZIK
-
-
[isim]
Yiyecek, besin, gıda
-
[isim]
Yiyecek, besin, gıda