Başında i olan 5 harfli 212 kelime var. İ harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde i harfi olan kelimeler listesine ya da sonu i harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında i bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- İLMEK
-
-
[isim]
Çözülmesi kolay düğüm, eğreti düğüm, ilmik
-
[isim]
Çözülmesi kolay düğüm, eğreti düğüm, ilmik
- İNCİK
-
-
[isim]
Baldır
-
Bazı bölgelerde diz, ayak bileği, baldır veya kaval kemikleri
-
[isim]
Baldır
- İNCİR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Dutgillerden, asıl yurdu Akdeniz kıyıları olan, yaprakları geniş dilimli bir ağaç (Ficus carica)
- "... toplum hayatımızda incir çekirdeğini doldurmayan ne haberlerle uğraşıyoruz..." (Talât Halman)
-
Bu ağacın yaş veya kuru olarak yenilen etli, tatlı yemişi, ballıdarı
-
[isim]
Dutgillerden, asıl yurdu Akdeniz kıyıları olan, yaprakları geniş dilimli bir ağaç (Ficus carica)
- İLAVE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Katma, ekleme, ulama
- "Bu istilanın nasıl bir facia olduğunu Avrupa tarihçileri iyi yazdıkları için bir kelime ilave etmeye lüzum yoktur." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Eklenmiş, katılmış parça
-
Arttırma, büyütme, abartma
-
Ek
-
[isim]
Katma, ekleme, ulama
- İPSİZ
-
-
[sıfat]
İpi olmayan
-
Haylaz, serseri, hayta
-
[sıfat]
İpi olmayan
- İNTAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mikroptan ileri gelen hastalık
- "Yaranın intan ile karışması sizi fazla zayıf düşürmüş." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Kokuşma, kötü kokma
-
[isim]
Mikroptan ileri gelen hastalık
- İHSAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üstü kapalı anlatma, sezdirme, ima
- "Bunların hepsini bana beş on kelimeyle ihsas etti." (Halide Edip Adıvar)
-
Duyum
-
[isim]
Üstü kapalı anlatma, sezdirme, ima
- İSYAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Herhangi bir amaçla kurulu düzene veya devlet güçlerine karşı gelme, başkaldırma, ayaklanma
- "Demek ki bunca senelik kuzu gibi yumuşak başlı karısı da nihayet isyan bayrağını açmıştı." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bu otonom bölgelerde Zeta, 1040'ta Bizans'a karşı isyan ederek yarım asır mücadeleden sonra ikinci Sırp devleti vücuda geldi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bir düzene veya emre boyun eğmeme, uymama, itaat etmeme
- "Bu kız beni ilk defa çevreme karşı isyandan, her şeye ibrazdan kurtardı." (Halide Edip Adıvar)
- "Bu Müslüman adam, kadere yalnız İstanbul'dan uzakta ölmek endişesiyle isyan ederdi." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
-
[isim]
Herhangi bir amaçla kurulu düzene veya devlet güçlerine karşı gelme, başkaldırma, ayaklanma
- İKONA
- ...
- İMMÜN
- ...
- İFRAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Herhangi bir konuda çok ileri gitme, ölçüyü aşma, aşırı davranma, taşkınlık, tefrit karşıtı
- "İfratlar bırakılırsa bürokrasiye karşı her türlü şiddet benim hoşuma gider." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Herhangi bir konuda çok ileri gitme, ölçüyü aşma, aşırı davranma, taşkınlık, tefrit karşıtı
- İMREN
-
-
[isim]
Görülen bir şeyi veya benzerini edinme isteği, gıpta
-
[isim]
Görülen bir şeyi veya benzerini edinme isteği, gıpta
- İTHAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birinin adına sunma, armağan etme
-
[isim]
Birinin adına sunma, armağan etme
- İÇKİN
-
-
[sıfat]
Varlığın içinde bulunan, varlığın yapısına karışmış olan, mündemiç
-
Yalnızca bilinçten olan, yalnızca bilinç içeriği olarak var olan, mündemiç
-
Deney içinde kalan, deneyi aşmayan
-
Dünya içinde, dünyada olan
-
[sıfat]
Varlığın içinde bulunan, varlığın yapısına karışmış olan, mündemiç
- İŞYAR
-
-
[isim]
Bir işle görevli olan kimse, görevli, memur
-
[isim]
Bir işle görevli olan kimse, görevli, memur
- İÇMEK
-
-
[-i]
Bir sıvıyı ağza alıp yutmak
- "Bir oluktan buz gibi bir su içtik." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Gençliklerinde pek sıkı fıkı arkadaşmışlar, içtikleri su ayrı gitmezmiş." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Sigara, nargile vb.nin dumanını içe çekmek
- "Evinden pek seyrek zamanlarda içtiği nargilesini istedi." (Halide Edip Adıvar)
-
Bir şey, bir sıvıyı içine çekmek, emmek
- "Toprak suyu içer."
-
[nsz]
İçki kullanmak
- "O akşam saat ikiye kadar içtiler." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Bir sıvıyı ağza alıp yutmak
- İHRAÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çıkarma, dışarıya atma
-
Yurt dışına mal satma
- "Partiden ihraç edildi."
-
[isim]
Çıkarma, dışarıya atma
- İKİLE
- ...
- İBRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kötü bir olaydan alınması gereken ders, uyarıcı sonuç
- "Gören göze ibret vardır her şeyde." (Âşık Veysel)
- "Azizim, korkarım ki günün birinde bizi tamamıyla mahvedecek şey de bu olmasın; karşımızdakilerden biraz ibret almalıyız, efendim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bırak günah işleyen cezasını çeksin, görene ibret olsun!" (Necati Cumalı)
-
[sıfat]
Çirkin, kötü, acayip
-
[isim]
Kötü bir olaydan alınması gereken ders, uyarıcı sonuç
- İSVEÇ
- ...