Başında i olan 5 harfli 212 kelime var. İ harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde i harfi olan kelimeler listesine ya da sonu i harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında i bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- İŞLEV
-
-
[isim]
Bir nesne veya bir kimsenin gördüğü iş, iş görme yetisi, görev, fonksiyon
- "Muammer, işlevini yerine getirdi, haklı olarak birçok seyirci kazandı." (Haldun Taner)
-
Bir yapının gerçekleştirilebileceği ve onu başka yapılardan ayırt etme imkânı veren eylem türü, fonksiyon
-
[isim]
Bir nesne veya bir kimsenin gördüğü iş, iş görme yetisi, görev, fonksiyon
- İMLİK
-
-
[isim]
Kitap sayfaları arasına konulan ve okunan yeri belirlemekte kullanılan ince, uzun karton parçası
-
[isim]
Kitap sayfaları arasına konulan ve okunan yeri belirlemekte kullanılan ince, uzun karton parçası
- İŞLEK
-
-
[sıfat]
Çok işleyen, canlı, hareketli
-
Özenmeden, çabuk yazıldığı hâlde okunaklı ve güzel olan (yazı)
- "İşlek, açık bir yazı. Bir kadın elinden çıkma." (Tarık Dursun K)
-
[sıfat]
Çok işleyen, canlı, hareketli
- İÇMEK
-
-
[-i]
Bir sıvıyı ağza alıp yutmak
- "Bir oluktan buz gibi bir su içtik." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Gençliklerinde pek sıkı fıkı arkadaşmışlar, içtikleri su ayrı gitmezmiş." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Sigara, nargile vb.nin dumanını içe çekmek
- "Evinden pek seyrek zamanlarda içtiği nargilesini istedi." (Halide Edip Adıvar)
-
Bir şey, bir sıvıyı içine çekmek, emmek
- "Toprak suyu içer."
-
[nsz]
İçki kullanmak
- "O akşam saat ikiye kadar içtiler." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Bir sıvıyı ağza alıp yutmak
- İSALE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Akıtma
-
[isim]
Akıtma
- İSNAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir düşünceyi, bir konuyu bir kişi veya sebebe dayandırma, yükleme, atfetme
-
Karacılık, iftira
-
[isim]
Bir düşünceyi, bir konuyu bir kişi veya sebebe dayandırma, yükleme, atfetme
- İNFAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nafaka verip bir kimsenin geçimini sağlama
-
[isim]
Nafaka verip bir kimsenin geçimini sağlama
- İPTAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yararlıktan, kullanıştan kaldırma, silme, bozma
-
Herhangi bir hükmün geçersiz olduğunu gerekçeleri ile göstererek çürütme
-
[isim]
Yararlıktan, kullanıştan kaldırma, silme, bozma
- İDRAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlama yeteneği, anlayış, akıl erdirme
- "Kişilik idraklerle doğar, diyenler de var." (Çetin Altan)
- "Yaşamak onun için sadece, tahminlerinin doğru çıkışını idrak etmek demektir." (Haldun Taner)
-
Erişme, ulaşma
- "Cumhuriyetin yetmiş beşinci yılını idrak ettik."
-
Algı
-
[isim]
Anlama yeteneği, anlayış, akıl erdirme
- İFSAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düzeni bozma, karışıklık çıkarma
-
Kargaşalık
-
[isim]
Düzeni bozma, karışıklık çıkarma
- İBDAİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Orijinal
- "İbdai edebiyat."
-
[sıfat]
Orijinal
- İDARE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yönetme, yönetim, çekip çevirme
- "Aramızdan biri mesela ev sahibi Kâzım Bey müzakereyi idare etsin." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Ülke işlerinin yürütülmesi, kamuya ilişkin hizmetlerin bütünü
- "Lakin siz, yine sabaha kadar kalacakmışız gibi idare edin mumu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir kurum veya kuruluşun yönetildiği yer veya makam
- "Meğer Gazi Paşa gelecekmiş. İdare her sınıfa Afet Hanım'ın Yurt Bilgisi kitabından üçer nüsha dağıttı." (Haldun Taner)
- "Evler ve dükkânların Ahmet'i idare edeceği belli idi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir kurumun işlerini yürüten kurul
- "Gazete idaresi tarafından zarf kazara açılmış." (Peyami Safa)
- "Bu kumaşı o fiyata veremem; idare etmez."
-
Tutum
- "Bir şeyi idare ile kullanmak."
-
İdare kandili veya lambası
-
Hoş görme, göz yumma
-
Yetinme
- "Bu son hatıralarla sonuna kadar idareye çalışıyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Yönetme, yönetim, çekip çevirme
- İPUCU
-
-
[isim]
İnsanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek iz, emare
- "Elimizde tek ipucu elbisesini diken terzi." (Atilla İlhan)
-
[isim]
İnsanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek iz, emare
- İÇERİ
-
-
[isim]
İç yan, iç bölüm, dışarı karşıtı
- "İçeriden sesler geliyor."
- "Bu işte bir milyar lira içeri girdim."
- "Bundan da başka yarın bunu tutar, içeri tıkabilirdi." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bir taş merdivenden çıkıp yarı açık duran bir tahta kapıdan içeriye dalıyorlardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
İç, iç yüzey
- "Odanın içerisi bu kadar adam almaz."
-
[sıfat]
İç yüzeyde, iç bölümde olan
- "İçeri odadan sesler geliyor."
-
[zarf]
İç yana, iç yana doğru
- "İçeri girmekten korkarak bahçedeki demir kanepeye oturmak istedi." (Peyami Safa)
-
Gönül, yürek
-
Hapishane
-
[isim]
İç yan, iç bölüm, dışarı karşıtı
- İNGİN
-
-
[sıfat]
Engin (II), münhat
- "İngin yerlere gittim mi daha bir iyilik, daha bir ferahlık duyuyorum kendimde." (Nurullah ataç)
-
[isim]
Nezle
- "Burun ingini. Göğüs ingini. Bağırsak ingini."
-
[sıfat]
Engin (II), münhat
- İTHAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Suçlama, suçlu görme
- "Bu nutku, bu ithamları duyunca nokta memuru isyan eder." (Memduh Şevket Esendal)
- "Ortada Nihat Efendi'yi itham edecek hemen hemen hiçbir delil yok." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Suçlama, suçlu görme
- İŞLEM
-
-
[isim]
Bir işi sonuçlandırmak için yapılan iş veya uygulamaların hepsi, muamele, muamelat
-
Nakit veya menkul değerleri kullanarak alım satım, takas, borçlanma vb. piyasa hareketi
-
Madde üzerinde her türlü değişim yapma işi, muamele
-
Ham veya ara malları ve maddeleri fiziksel, kimyasal değişikliklerle daha uygun, kullanılır duruma getirme, muamele
-
Sayıları karşı karşıya getirip belirli birtakım kurallara uygun olarak birbiri üzerine etkilendirme yöntemi
- "Her işlem yeni bir sayı bulmaya varır."
-
[isim]
Bir işi sonuçlandırmak için yapılan iş veya uygulamaların hepsi, muamele, muamelat
- İNDİS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir harf üzerine konulan işaret
-
Bir harf, benzer fakat yine de değişik biçimlerde iki veya daha çok kez kullanılmak istendiğinde harfin üstüne veya altına eklenen ayırıcı işaret
-
Bir kökün derecesini göstermek için kök işaretinin kolları arasına konulan sayı
-
[isim]
Bir harf üzerine konulan işaret
- İZLEM
-
-
[isim]
İzleme işi, izleme, takip
-
Önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için tutulan yol, strateji
-
[isim]
İzleme işi, izleme, takip
- İDAME
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sürdürme, devam ettirme
-
[isim]
Sürdürme, devam ettirme