Başında i olan 5 harfli 212 kelime var. İ harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde i harfi olan kelimeler listesine ya da sonu i harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında i bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

İKBAL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Baht açıklığı veya yüksek bir makama, duruma erişmiş olma durumu
    • "Siyasi ikbal veya nikbet yellerine göre yön alan bir huy sahibi olduğunu bilirdim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Odalık
  3. İstek, arzu
    • "Çaya ikbal yok mu?"

İZZET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Büyüklük, yücelik, ululuk

İNCİL
...
İDARİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Yönetimsel

İSKAN
...
İNCİR

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Dutgillerden, asıl yurdu Akdeniz kıyıları olan, yaprakları geniş dilimli bir ağaç (Ficus carica)
    • "... toplum hayatımızda incir çekirdeğini doldurmayan ne haberlerle uğraşıyoruz..." (Talât Halman)
  2. Bu ağacın yaş veya kuru olarak yenilen etli, tatlı yemişi, ballıdarı

İVEDİ

  1. [sıfat] Acele
  2. Acil

İMDAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Tehlikede olana yapılan yardım
    • "İşaret görmediğim zaman vaziyetinizin imdada muhtaç olduğu anlaşılır." (Aka Gündüz)
    • "Kıyafet züğürdü çıkmış kaymakamlar bile ikinci plana geçerler ve benden imdat umarlar." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Aşağı kattan gürültüyü işiterek imdadıma koşan annem evvela neye uğradığını bilememişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Neyse bu işte de otelci imdadımıza yetişti." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. [ünlem] "Yetişin, kurtarın" anlamlarında bir seslenme sözü
    • "Ağlıyorsun, imdat, imdat! diyorsun." (Aka Gündüz)

İRSEN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [zarf] Kalıtım yoluyla

İÇKİN

  1. [sıfat] Varlığın içinde bulunan, varlığın yapısına karışmış olan, mündemiç
  2. Yalnızca bilinçten olan, yalnızca bilinç içeriği olarak var olan, mündemiç
  3. Deney içinde kalan, deneyi aşmayan
  4. Dünya içinde, dünyada olan

İMBİK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Damıtmaya yarayan, damıtma işinde kullanılan araç, damıtıcı

İLERİ

  1. [isim] Herhangi bir şeye göre daha ötede olan yer, geri karşıtı
    • "O kadar üşümesi trende saatlerce hareketsiz kalmasından ileri geliyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Hatta daha ileriye giderek başka ve daha tuhaf şeyler düşündüm." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Ukalalığı daha da ileri götürmüştü." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Bir şeyin ulaşılacak yönü
    • "Yolun ilerisi düz."
    • "Garajdan tiyatro, gaz sandığından koltuk fikrini de zamanında ileri süren o olmuştu." (Haldun Taner)
  3. Henüz gelmemiş zaman, gelecek, sonra
  4. [sıfat] Önde bulunan
    • "İleri karakol. İleri hat."
  5. [sıfat] Doğrusundan daha çok gösteren (saat)
    • "Saat beş dakika ileridir."
  6. [sıfat] Benzerlerini geride bırakmış
    • "İleri fikirler."
  7. [zarf] Öne doğru, ileri doğru
    • "Masayı biraz ileri çekelim."
  8. [ünlem] "Amaca doğru durmadan yürü" anlamında bir seslenme sözü
    • "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!" (Atatürk)
  9. Temel duruşta ayak uçlarının gösterdiği yön

İSPAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Tanıt ve kanıt göstererek bir şeyin gerçek yönünü ortaya çıkarma, kanıtlama, tanıtlama, tanıt
    • "Benimkinin amcama ait olduğunu ispat için şahitlerim ve vesikalarım vardır." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Yeni doğan güneş, sinirlerimi yatıştırmış, korkularımın boş olduğunu bana ispat etmiştir." (Reşat Nuri Güntekin)

İÇMEK

  1. [-i] Bir sıvıyı ağza alıp yutmak
    • "Bir oluktan buz gibi bir su içtik." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Gençliklerinde pek sıkı fıkı arkadaşmışlar, içtikleri su ayrı gitmezmiş." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Sigara, nargile vb.nin dumanını içe çekmek
    • "Evinden pek seyrek zamanlarda içtiği nargilesini istedi." (Halide Edip Adıvar)
  3. Bir şey, bir sıvıyı içine çekmek, emmek
    • "Toprak suyu içer."
  4. [nsz] İçki kullanmak
    • "O akşam saat ikiye kadar içtiler." (Ömer Seyfettin)

İŞEME

  1. [isim] İşemek işi

İÇLİK

  1. [isim] İçe giyilen çamaşır, iç gömleği
    • "Mintanları, içlikler, fanilalar terden yapış yapıştı." (Tarık Buğra)

İÇYÜZ

  1. [isim] Herkesçe bilinmeyen, anlaşılmayan ve görünenden büsbütün başka olan neden veya nitelik, mahiyet, zamir, künh
    • "Bu işin içyüzünü dostlarımızın bize gösterdikleri telgraf haberlerinden yeter bir vuzuh ile öğrenmekte gecikmemiştik." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

İTEĞİ

  1. [isim] Un elerken dökülmemesi için yere serilen örtü

İLMEK

  1. [isim] Çözülmesi kolay düğüm, eğreti düğüm, ilmik

İMLEK

  1. [isim] Bir kurum veya kuruluşun kendine seçtiği, bazı ticaret eşyası üzerine konulan, o eşyayı üreten veya satanı tanıtan resim, harf vb. özel işaret, logo

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü