İçinde za olan 8 harfli 144 kelime var. İçerisinde ZA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında za olan kelimeler listesine ya da Sonu za ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A Z Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AZ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ZAĞLAMAK
-
-
[-i]
Bileylemek
-
[-i]
Bileylemek
- ARABOZAN
-
-
[sıfat]
İki kişinin arasındaki dostluğu veya geçimi bozan (kimse), ara bozucu, fesatçı, fitçi, münafık, müfsit, müzevir, ordubozan
-
[sıfat]
İki kişinin arasındaki dostluğu veya geçimi bozan (kimse), ara bozucu, fesatçı, fitçi, münafık, müfsit, müzevir, ordubozan
- KIZAKLIK
-
-
[isim]
Döşeme tahtalarının altına çaprazlama olarak konulan uzun ve yassı direklerden her biri
-
[isim]
Döşeme tahtalarının altına çaprazlama olarak konulan uzun ve yassı direklerden her biri
- TIRABZAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Merdiven korkuluğu
- "Fakat tırabzandan aşağıya sakın bakmayın, başınız döner." (Halit Fahri Ozansoy)
-
[isim]
Merdiven korkuluğu
- NAÇİZANE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[zarf]
Önemsiz bir şey olarak, haddi olmayarak
- "Bunun için sizlere, naçizane, bir tavsiyem olacak." (Tarık Buğra)
-
Çok küçük, önemsiz bir şey olarak
-
[zarf]
Önemsiz bir şey olarak, haddi olmayarak
- MÜNAZARA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir konu üzerinde, belli kural ve yöntemlere uyularak yapılan tartışma
-
Divan edebiyatında zıt varlıklar ve kavramlar arasındaki karşıtlığı anlatan yazı türü
-
[isim]
Bir konu üzerinde, belli kural ve yöntemlere uyularak yapılan tartışma
- OZALİTÇİ
-
-
[isim]
Ozalit yapan veya çıkaran kimse
-
[isim]
Ozalit yapan veya çıkaran kimse
- HALAZADE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Halanın çocuğu
- "Halazadem burada biraz nefeslendi." (Burhan Felek)
-
[isim]
Halanın çocuğu
- PREZANTE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
"Tanıtmak, takdim etmek" anlamlarındaki prezante etmek birleşik fiilinde geçen bir söz
- "Şu prezante ettikleri Bay Ahmet Müslim, hiç Türk'e benzemiyor." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
"Tanıtmak, takdim etmek" anlamlarındaki prezante etmek birleşik fiilinde geçen bir söz
- KAZASKER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İlmiye sınıfının yüksek derecesinde bulunan devlet görevlisi
- "Aslında Lale, eski konakları pek bilmez değildi. Bir kazasker kızıydı." (Halide Edip Adıvar)
-
Osmanlı döneminde mahkemelerin en yetkilisi
-
[isim]
İlmiye sınıfının yüksek derecesinde bulunan devlet görevlisi
- ZAĞCILIK
-
-
[isim]
Kılağı yapma işi
-
[isim]
Kılağı yapma işi
- ZAMLANMA
-
-
[isim]
Zamlanmak işi veya durumu
-
[isim]
Zamlanmak işi veya durumu
- DİZAYNCI
-
-
[isim]
Dizayn işiyle uğraşan kimse
-
[isim]
Dizayn işiyle uğraşan kimse
- EGZAMALI
-
-
[sıfat]
Egzaması olan
-
[sıfat]
Egzaması olan
- ZANGIRTI
-
-
[isim]
Güçlü titremeyle oluşan ses, gürültü
- "Merdivenlerden bir adam yuvarlanıyormuş gibi bir zangırtıyla uyanır." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
-
[isim]
Güçlü titremeyle oluşan ses, gürültü
- ZİKZAKLI
-
-
[sıfat]
Zikzak biçiminde olan
-
[sıfat]
Zikzak biçiminde olan
- TANZANYA
- ...
- ZAMANSIZ
-
-
[sıfat]
Uygun olmayan bir zamanda yapılan, vakitsiz
-
[zarf]
Uygun olmayan bir zamanda
-
[sıfat]
Uygun olmayan bir zamanda yapılan, vakitsiz
- MAZARRAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zarar
-
[isim]
Zarar
- KAZANMAK
-
-
[-i]
Kazanç sağlamak
- "Bu beş lirayı bitirmeden ben para kazanmalıyım." (Peyami Safa)
-
[nsz]
Olumlu, iyi bir sonuç elde etmek
- "Böyle yazılara hiç cevap vermeyiz ve yazı çok ağırsa dava açarak çok defa kazanırız." (Burhan Felek)
-
Çıkmak, isabet etmek
-
Edinmek, sahip olmak
- "Emniyetlerini kazanmak için bu esrar bir kimya gibi gizli kalmalıdır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
Tutulmak, yakalanmak
- "Huy kazanmak."
- "Dert kazanmak."
-
Kendinden yana çekmek
- "Bu genç şairin dostluğunu kazanmak için hiçbir külfete katlanmadım." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-den]
Ele geçirmek, fethetmek, kazanç sağlamak
- "Düşmandan yer kazanmak."
-
Yenmek, galip gelmek
- "İşte kesin muharebeyi bu manevi kudret kazanacaktır." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
[-i]
Kazanç sağlamak