Sonunda şık olan 7 harfli 30 kelime var. ŞIK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde şık olan kelimeler listesine ya da başında şık olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
I K Ş Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KIŞ, ŞIK
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DOLAŞIK
-
-
[sıfat]
Karışık (saç, ip vb.)
- "Bir buğday benizli zülfü dolaşık / Gitme diye beni yolda eğler var." (Karacaoğlan)
-
Dolaşarak giden (yol)
- "Tozlu ve dolaşık yollar üzerinde saatlerce taban tepmiş." (Ahmet Haşim)
-
Kolay çözülmeyecek veya içinden çıkılmayacak derecede karışık
- "Birtakım dolaşık işleri yüzünden istifasını verip çekildi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Amacını doğrudan doğruya değil de dolayısıyla sezdiren
- "Dolaşık ve tutuk bir dille, yarı anlaşılır yarı anlaşılmaz cümleler mırıldanmaya başladı." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Karışık (saç, ip vb.)
- ÇAKIŞIK
-
-
[sıfat]
Çakışmış olan
- "Çakışık üçgenler."
-
[sıfat]
Çakışmış olan
- BULAŞIK
-
-
[isim]
Yiyecek veya içecekle kirletilmiş mutfak eşyası veya kap kacak
- "Tava indirilir, tepsilere dökülür, tepsiler güneşe konur, yıkanacak bulaşıklar kuyu başına götürülür." (Memduh Şevket Esendal)
-
İz, etki, kalıntı
- "Daha balayının bulaşığı geçmedi." (Burhan Felek)
-
[sıfat]
Kirli
- "Bulaşık kap."
-
[sıfat]
Düzensiz, karışık
- "Bu karmakarışık ve bulaşık âlemi kendi hâline bırakırdı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[sıfat]
Yapışkan, sulu
- "Bulaşık adam."
-
[isim]
Yiyecek veya içecekle kirletilmiş mutfak eşyası veya kap kacak
- BARIŞIK
-
-
[sıfat]
Başkası ile barış durumunda bulunan, dargın veya düşman olmayan, sevecen, hoşgörülü
- "O özel gün, dinsel bir bayramsa daha bir duygusallaşıyor, herkesle, dünyayla daha bir barışık oluyor." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Başkası ile barış durumunda bulunan, dargın veya düşman olmayan, sevecen, hoşgörülü
- TANIŞIK
-
-
[isim]
Birbirini tanıyanlardan her biri
- "Tanışıklar birbirlerine iftira ederlerdi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Birbirini tanıyanlardan her biri
- YAPIŞIK
-
-
[sıfat]
Bir yere yapışmış olan
- "Zarfa yapışık pullar."
-
Fizyolojik yönden birbirlerine bağlı olarak doğan
-
Sürekli bir arada bulunan
- "Yapışık hemşireler gibi dünyaya beraber gelmişlerdi." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Dokunan, değen
- "Lavabonun duvara yapışık kıyısının üstüne konmuş bir diş fırçası gösteriyordu." (Çetin Altan)
-
[sıfat]
Bir yere yapışmış olan
- ARDIŞIK
-
-
[sıfat]
Birbiri ardından gelen, mütevali
-
[sıfat]
Birbiri ardından gelen, mütevali
- BAĞIŞIK
-
-
[sıfat]
Herhangi bir ödevin veya yükümlülüğün dışında kalan, muaf
-
Bazı mikroplara karşı aşı veya doğal yolla direnç kazanmış olan
- "Çiçek aşısı, çiçek hastalığına karşı insanı bağışık kılar."
-
[sıfat]
Herhangi bir ödevin veya yükümlülüğün dışında kalan, muaf
- ÇATIŞIK
-
-
[sıfat]
Çelişkili
- "Bu soru üzerine bir sürü çatışık düşünceler ileri sürüldü."
-
[sıfat]
Çelişkili
- KIZIŞIK
-
-
[sıfat]
Kızışmış olan, şiddetli
-
[sıfat]
Kızışmış olan, şiddetli
- YILIŞIK
-
-
[sıfat]
Yapmacık davranışlarla hoş görünmeye çalışan
- "O hanende denilen yılışık boşboğaza ne diyeyim?" (Sermet Muhtar Alus)
-
[sıfat]
Yapmacık davranışlarla hoş görünmeye çalışan
- KATIŞIK
-
-
İçine başka şeyler karışmış olan, karışık, karma, mahlut
-
İçine başka şeyler karışmış olan, karışık, karma, mahlut
- YIĞIŞIK
-
-
[sıfat]
Üst üste birikmiş
-
[sıfat]
Üst üste birikmiş
- KARIŞIK
-
-
Ayrı nitelikteki şeylerden oluşmuş
- "Karışık salata."
-
Karışmış olan, düzensiz, dağınık, intizamsız
-
Saf olmayan
- "Karışık süt."
-
Çalkantı, kargaşa, gerginlik içinde olan
- "Bana ne, bu bir yığın ne olduğunu anlamadığım, karışık dolambaçlı işten!" (Necati Cumalı)
-
Anlaşılması güç olan, açık seçik olmayan, çapraşık
- "Tuhaf şey! Hakikaten karışık bir kadın." (Peyami Safa)
-
Halk inancına göre cin ve perilerle ilişkisi olan
-
Ayrı nitelikteki şeylerden oluşmuş
- SIVIŞIK
-
-
[sıfat]
Yapışıp bulaşan
- "Üç çocuk, üzerlerine sıvışık bir madde sürülmüş birer dilim ekmeği geveleyip duruyorlar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Bir kimsenin yanından ayrılmayarak insanı tedirgin eden (kimse)
-
[sıfat]
Yapışıp bulaşan
- YARAŞIK
-
-
[isim]
Yaraşma, uyma, uygunluk
-
[isim]
Yaraşma, uyma, uygunluk
- ALMAŞIK
-
-
[sıfat]
İki veya daha çok şeyin sıralanmasında karşılıklı değil, aralıklı olarak sağda ve solda yerleşmiş olan
-
Almaşlı olarak işleyen, mütenavip, alternatif
-
[sıfat]
İki veya daha çok şeyin sıralanmasında karşılıklı değil, aralıklı olarak sağda ve solda yerleşmiş olan
- SIKIŞIK
-
-
[sıfat]
Sıkışmış bir durumda olan
- "Size bu kadar ücreti niye ödemekteyiz, böyle sıkışık anlarımızda?" (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Sıkışmış bir durumda olan
- YAKIŞIK
-
-
[isim]
Uygunluk, yaraşma
- "Onu gece yarısı sokağın ortasına atıvermek yakışık almazdı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yakışıklı delikanlı
-
[isim]
Uygunluk, yaraşma
- AYRIŞIK
-
-
[sıfat]
Ayrışmış olan
-
Ayrı türden, çeşit çeşit, muhtelif, heterojen
-
Farklı yapıda olan, heterojen, ayrı cinsten
-
[sıfat]
Ayrışmış olan