Sonunda ım olan 5 harfli 53 kelime var. IM ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ım olan kelimeler listesine ya da başında ım olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- RAKIM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yükselti
-
[isim]
Yükselti
- AYRIM
-
-
[isim]
Ayırma işi, tefrik
- "Kuvvetler ayrımı."
-
Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, fark
-
Alt bölüm
-
Cinsleri ve türleri birbirinden ayıran ana karakter, fark
-
Ayrılma noktası
- "Yol ayrımı."
-
Bir veya daha çok sahne içinde geliştirilip olayın tamamlanmış bir parçasını veren film bölüğü
-
[isim]
Ayırma işi, tefrik
- GIDIM
-
-
[isim]
Küçük parça, bir miktar
- "Sığındığım, bir gıdım gönül hoşluğu aradığım bu yerde birden çıktı ortaya." (Nezihe Meriç)
-
[isim]
Küçük parça, bir miktar
- TAŞIM
-
-
[isim]
Kaynama sırasında taşma
-
[isim]
Kaynama sırasında taşma
- BAĞIM
-
-
[isim]
Bir şeyin veya bir kimsenin gücü ve etkisi altında bulunma durumu, tabiiyet
-
[isim]
Bir şeyin veya bir kimsenin gücü ve etkisi altında bulunma durumu, tabiiyet
- BAKIM
-
-
[isim]
Bakma işi
-
Bir şeyin iyi gelişmesi, iyi bir durumda kalması için verilen emek
- "Bahçe bakım ister."
-
Birinin beslenme, giyinme vb. gereksinimlerini üstlenme ve sağlama işi
-
[isim]
Bakma işi
- HISIM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Akraba
-
Dede ve nineleri bir olanlardan her biri
-
[isim]
Akraba
- TADIM
-
-
[isim]
Tadına bakmak için bir şeyden ağza alınan miktar
-
Tat alma yetisi
-
[isim]
Tadına bakmak için bir şeyden ağza alınan miktar
- KASIM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yılın otuz gün süren, on birinci ayı, son teşrin, teşrinisani
-
Kışın başlangıcı sayılan 8 Kasım günü başlayıp hıdırellezin ilk günü olan 6 Mayısa kadar altı ay süren dönem
-
[isim]
Yılın otuz gün süren, on birinci ayı, son teşrin, teşrinisani
- ALKIM
-
-
[isim]
Gökkuşağı
-
[isim]
Gökkuşağı
- YALIM
-
-
[isim]
Alev
- "Kuru otların yalımı çabuk geçti." (Necati Cumalı)
-
Kılıç, bıçak gibi kesici araçların keskin yüzü
-
[isim]
Alev
- ÇAKIM
-
-
[isim]
Kıvılcım
-
Şimşek
-
[isim]
Kıvılcım
- NAZIM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan uyaklı söz dizisi, manzume, şiir, koşuk
-
[isim]
Hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan uyaklı söz dizisi, manzume, şiir, koşuk
- CANIM
-
-
sevgi bildiren bir seslenme sözü
- "Susunuz, dedi, beyhude, ... yoruluyorsunuz can alacak noktayı unutuyoruz." (Mahmut Yesari)
- "Gözüne kestirdiği, daha doğrusu, suçlamak için can attığı birisi var." (Tarık Buğra)
- "Sırası gelince kendi paylarına düşen can borcunu da ödediler." (Memduh Şevket Esendal)
- "Eylül sonunda ruhunu teslim eden heves / Can bulmak üzredir yeni baştan bahar ile" (Faruk Nafiz Çamlıbel)
-
hoşnutsuzluk anlatan bir seslenme sözü
- "Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Yazdığım satırlara bakarsanız manevi varlığımın can çekiştiğini görürsünüz." (Halide Edip Adıvar)
- "Bu sözleriniz bana can verdi."
- "Bitip tükenmek bilmeyen bir tablo gibi serilip giden lale tarlası renkten renge geçtikçe herkesin canı ağzına geliyor." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
(ca:nım) çok güzel, çok değer verilen
- "Her şeyde bu mevsime mahsus bir can, bir dirilik kendini gösteriyordu." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bahar toprağa gene can verdi." (Falih Rıfkı Atay)
- "Ayrılık! Her vakit can yakar, ağlatır." (Ahmet Rasim)
- "Her gün giyilmekten elbisenin canı çıktı."
-
sevgi bildiren bir seslenme sözü
- ÇALIM
-
-
[isim]
Karşıdakini etkilemek amacıyla yapılan abartılı davranış, kurum, caka
- "Bundan ötürü de hâllerinde görgüsüzce bir çalım, budalaca bir durum sezilir." (Haldun Taner)
- "İzmir ve dolaylarında çalım satıp dolaşmaya başlayacaklar." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Sanki demek istediğim bir çalımına gelseydi seni de yüzdürürdü." (Memduh Şevket Esendal)
- "Yıldız, çalımına getirdikçe ateş ediyordu." (Aka Gündüz)
-
Kılıcın keskin yanı
-
Menzil, erim
- "Kurşun çalımı. Göz çalımı."
-
Biraz benzeme, andırma
-
Geminin su kesiminden aşağı bölümünün baş ve kıç bodoslamasına doğru darlaşması
-
Bir oyuncunun topu elinden veya ayağından kaçırmadan karşısındaki oyuncuları kıvrak hareketlerle geçmesi
-
[isim]
Karşıdakini etkilemek amacıyla yapılan abartılı davranış, kurum, caka
- KATIM
-
-
[isim]
Katma işi
- "Koç katımı."
-
[isim]
Katma işi
- SARIM
-
-
[isim]
Sarma işi
-
Bir şeyi bir kez saracak miktar
-
Elektromıknatıslarda makara biçiminde sarılan iletken telin her bir halkası
-
[isim]
Sarma işi
- KIRIM
-
-
[isim]
Savunmasız insanların veya tutsakların toplu olarak öldürülmesi, katliam
- "İçtenlik, insanları kırımlara, cinayetlere, haksızlıklara sürüklemiş..." (Salâh Birsel)
-
Hayvanların hastalık, soğuk gibi sebeplerle ölmesi
-
[isim]
Savunmasız insanların veya tutsakların toplu olarak öldürülmesi, katliam
- HARIM
-
-
[isim]
Sebze ve meyve bahçesi
-
Tarla ve bahçe çevresindeki çit
- "Tarlasına harım çevirmek için dün Matarlı tepelerinde kestiği pırnal fidanı dalları harman yerinde koca bir yığın hâlinde durmakta idi." (Nabizade Nazım)
-
[isim]
Sebze ve meyve bahçesi
- KIYIM
-
-
[isim]
Kıyma işi
-
Kıyılma biçimi
- "Bu tütünün kıyımı iri."
-
Görev yönünden kötü bir duruma sokma, haksızlığa uğratma
-
[isim]
Kıyma işi